Rusya-Ukrayna çatışmasına odaklanmışken Çin'de tuhaf gelişmeler yaşanmaktadır. Cinping dönemiyle hızlanan, pandemi sürecinde gelişen hazırlıkların hangi hedefe yöneldiği ciddi tahlil konusudur: Hızla silahlanma, enerji ve gıda stoklamaları, yeniden kapanma, yasaklar... Bir adım sonra Doğu Türkistan'daki işkence ve soykırım kamplarını, bütün ülke sathına yayma, sesini yükseltenleri "eğitim"e gönderme hazırlıkları da beklenebilir. Elinde akıllı telefonu milyarlık yarı aç kitle ile süper zengin sınıf arasında gittikçe büyüyen refah makasının muhtemel sosyo-ekonomik patlamaları ayrı bir konudur.

Büyük savaşın ön cepheleri durumundaki Kuşak-Yol girişiminin ekonomik makyajlı siyasi emperyalizm projesi haline geldiği, birçok ülkenin risklere katlanarak ilk istasyonda bu "trenden" inmenin çaresine baktığı bilinmektedir. Bununla beraber konu Çin olunca dev ülkenin sosyal katmanları, ekonomik sektörleri, askeri ve siyasi bürokrasisinin dayandığı hedeflerin birçok boyutları bulunmaktadır. Çin'deki gelişmeleri etkileyecek, engelleyecek, provoke edecek dış değişkenlerin sayısı ise çok daha fazladır. Böyle bir çok bilinmeyenli denklem karşısında "gerçek bir Çin uzmanı" olmak da çok fazla birşey ifade etmeyebilir.

Rusya-Ukrayna savaşını birçok sebepten İngiltere (+ABD, Atlantik) ile Almanya (Brexit sonrası AB, Avrasya) çatışmasına indirgemekteyim. Ukrayna, ABD'li yetkilinin ifadesiyle "Rusya'yı yıpratma bölgesi" yapıldığı halde, bu oyunda Rusya'ya verilen rol çok daha girifttir. Günün sonunda Rusya Federasyonu'nun parçalanmasından çok ABD karşısında istenilen şekilde kullanılabilecek yeni bir süper güç kostümü giydirilme ihtimali daha fazladır. 

Bütün bu senaryonun gerçek mimarları ne Beyaz Saray, ne Londra, ne de Kremlin'dir. Başkentlerdeki yöneticiler, çok daha derinlerde hazırlanarak aşama aşama uygulamaya geçirilen planların geçici aktörleridir. Biden, "Putin'in savaşının petrol şirketleri için daha fazla kâr" haline gelmesine isyan ederken çatışmanın gerçek sorumlularını da göstermiştir. Siyonist finans kuruluşların tepesinde yer aldığı enerji, silah, gıda, ilaç… sektörlerindeki gelişmelerde de aynı odakların kararları izlenmektedir. Küresel sermaye bileşenleri, aralarındaki rekabete karşın sonuçta daima kendileri kazanmakta, bu rekabetten yararlanmak isteyenlerse nihayet Siyonist rakiplerden birine daha fazla teslim olmak zorunda kalmaktadır. 

Çin'in "yükselen güç" sürecinin baş aktörü Rothschild'in Pekin ile işbirliğinin sonsuza kadar gitmesi mümkün değildir. Bir aşamadan sonra gücün kimde olduğu tartışması kaçınılmazıdr. Her yerde görüldüğü gibi dünkü ortaklar, kanlı bıçaklı hale gelebilecektir. Buradaki temel soru ise son gelişmelerin küresel sermaye projelerinin parçası mı yoksa ona karşı bir hamle mi olduğudur. Mesela Putin iktidarının güçlenmesiyle Kremlin'i ikinci plana atan Rus oligarkların sonu felaket oldu. Son aylarda eşiyle, çocuklarıyla birlikte bıçaklanarak hayatını kaybeden küresel sermaye bağlantılı oligarklar koleksiyonu ortaya çıktı. Bununla beraber güç odaklarının Moskova yansımalı daha büyük projelerinin kenarda beklediği görülmektedir.

Pandeminin başında Çin yönetimi, hızla yayılan virüs haberlerine sansür koymuş, aksine davranan doktorlar, gazeteciler yok olmuştur. Her gün on milyonlarca kişinin tıkış tıkış trenlerde seyahat ettiği şehirlerdeki resmi vak'a sayısı gülünç kalmıştır. Halbuki virüsün ölümcül etkisinin yüksek olduğu bu dönemde virüsü, bir kişi binlerce insana bulaştırabilmekteydi. Nasıl olduysa Pekin yönetimi, sıfır vak'a ilanıyla pandeminin sona erdiğini, yasakların kaldırıldığını, kutlamalarla duyurdu. Virüsün etkisini kaybettiği günümüzde ise 20 milyon üstü şehirlerde bir kaç yüz vak'a tespit edildiği, durumun vahim olduğu, kapama yönünde tedbirlerin yoğunlaştığına dair resmi kaynaklı haberler ısrarla servis ediliyor. Yönetimin sıfır vak'a politikasından taviz vermeyeceği beyanları ise asıl projenin ne olduğu sorusunu gündeme getiriyor. 

Pandemi sürecinde ve sonrasında üretimi kısma ve stokları artırma politikalarının uluslararası piyasalarda ağır tahribatı olmuştur. Tam da normalleşme başlamışken Ukrayna krizi ile birlikte hiç de inandırıcı olmayan gerekçelere dayanan piyasaları baskılamanın arkasındaki niyet merak konusudur. Bunun küresel ekonomi üzerindeki sonuçları ise çok daha ağır olabilecektir. Zira daha Ocak ayında uluslararası ticarete konu tahılın yarısını Çin stoklamıştır. Enerji fiyatlarındaki artış da aslında Çin'in anormal derecede stoklama politikasının sonucu olmuştur. Bir taraftan üretimi kısarken diğer taraftan gıda ve enerji gibi temel alanlarda stok yapılmasının tek amacı olabilir: Uzun sürecek savaş.

Sun Tzu stratejisinde savaşmadan kazanmak esastır. Bunun gerçekleşmesi için hazırlıklı olarak düşmana gözdağı verilmesi amaçlanabilir. Dev yılan ejderya, avını parçalamak yerine sıkıp nefessiz bırakarak yutulacak hale getirmeyi tercih edebilir. Bununla beraber çevresindeki askeri hareketliliğe karşı tetikte olduğu izlenimi verilmektedir.

Batı dünyasında kıyamet senaryolarının (eskatolojik)  iç ve dış politikadaki etkisi zannedildiğinden çok daha fazladır. Özellikle Hristiyan dünyasında Christ'in inmesi kapsamındaki yorumlar, inanmasalar da politikacılarca sahiplenilmekte, başka türlü izah edilemeyecek saldırganlıklara kılıf hazırlanmaktadır. Orta Doğu'da Siyonist yayılmacılığın baş destekçisi haline gelen Evanjelist kilisenin eskatolojik yorumlarına karşı Avrasyacı stratejist Dugin, Ortodoks kilisesinin de yeni eskatolojik teori geliştirme ihtiyacını yazmıştır. Çeçen müftülüğü Rus ordusunda savaşmayı cihat sayarken Moskova Patrikliği de Ukrayna'daki çatışmayı kutsal haçlı seferi olarak tanımlamıştır.

Pekin'deki stratejistler, başta Doğu Türkistan olmak üzere Türk cumhuriyetlerinin yer aldığı "Batı Bölgesi"ni tanrının kendilerine sunduğu pasta olarak tanımlamaktadır. Hong Kong, Tayvan, Malagga, Pakistan Gwadar'a ve Afrika'ya uzanan inci dizisi (string of pearls) alanlarında fiilen egemenlik kurulmuştur. Bunun hukuken garanti altına alınması ve daha ilerisi için yapılan hazırlıklar büyük savaşa işaret etmektedir. Rus ordusunun Ukrayna'da batağa saplandığı gibi arkasına siyonist sermayeyi de alsa yükselen gücün var olmak için yayılma-boğma politikasının sonuçsuz kalacağı beklenmektedir. Bu arada küresel sermaye merkezlerinden Roma Kulübü'nün dünya nüfusunu 2 milyara indirme planının hangi aşamada olduğu merak konusudur.