Hep güzel şeylerden söz etmek istiyor insan.
Bugünün dünden güzel olduğu, yarının da bugünden güzel olacağı gibi.
Ama ne yazık ki bugünümüz dünden daha kötü ve karanlık. Ve ne yazık kı, yarınımız da bugünden daha kötü olacak gibi görünüyor.
Neden bu karamsarlık diye düşünebilirsiniz. Size yerden göğe kadar hak veririm. Ancak siz de bir düşünün lütfen.
Son dönemde, ülkemizde öyle olaylar yaşayıp, öyle şeylere şahit olmaya başladık ki, bu durum ister istemez bir çoğumuzu olumsuz yönde etkilemeyi başardı.
Sadece bir hafta içinde gelişen can sıkıcı birkaç haberi sizler için derledim.
-Pizzacı karı kocayı evlerinde katletti.
Çanakkale'de sabaha karşı bir pizzacıda çalışan kişi, üst katında oturan çiftin evine giderek ikisini de bıçakla öldürdü.
--Anne ve babasını öldürüp intihar etti.
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde, annesi Nurhan (57) ile emekli astsubay babası Ali Aslan Kılıç'ı (60) tabancayla vurarak öldüren Eren Aslankılıç (20), aynı silahla kendi yaşamına da son verdi.
--Boş arazide boğazı kesilerek öldürülmüş halde bulundu.
Gaziantep'te korkunç bir cinayet işlendi. Kentte, boş arazide boğazı kesilmiş ve vücudunun çeşitli yerlerinden bıçaklanmış, kadına ait cansız beden bulundu. İsminin N K olduğu belirlenen genç kadının katil veya katillerinin bulunması için çalışma başlatıldı.
--Bir başka haber de ise, "Babasının boğazını keserek öldürdü "diye başlık atılmış.
Büyükçe de bir bıçak fotoğrafı konulmuş. Nereden bakarsanız bakın içler acısı bir durum. Ancak münferit bir olay değil. Buna benzer aile faciaları, kadın ve çocuk cinayetleri, tecavüz, gasp ve darplar bir cinnet hali içinde olduğumuzu gösteriyor.
İnsanları anlamak, anlayabilmek doğru anda, doğru cümleyi kurmak, çok zorlaştı değil mi?
Hassaslaştık, kırılganlaştık, alınganlığımız had safhada, bir de bunun üstüne; günlük hayatın koşuşturmacası, stresi, kaygısı binince hepimiz bir öfke küpü olup çıkıveriyoruz. Dokunsan ağlayacak, tek kelime etsen bağıracak hatta çıldıracak durumdayız.
Kırmaya dökmeye; ölmeye, öldürmeye meylimiz arttı toplumca.
Mahalle esnafı öfkeli, ödemelerini yapamamış, evde de ihtiyaçlar artmış, hanımla da fena kapışmış. Tüm bunların siniri kimden çıkartılacak dersiniz? Tabii ki iki kuruşa çalışan minik çıraktan.
Hemşire öfkeli hastane koridorunda bas bas bağırıyor, memur öfkeli bağırıyor; yönetici öfkeli bağırıyor.
Emekli, maaşına karşılık kredi kullanmış, birkaç yıllık maaşının yarısını bitirmiş. Hali içler acısı. Cinnet kapıda geldi gelecek.
Gelir düzeyi orta ve düşük olan birçok vatandaş ya kredi alamayacak duruma gelmiş ya da dolu dolu kullanmış ve hayatının en az üç beş yılını ipotek etmiş. Ya sabır diyerek öfkelerini kontrol altında tutmaya çalışıyorlar.
Gençler taşı sıksa, suyunu çıkartacak. Ancak gelin görün ki, o taş gençlerden esirgeniyor. Gençler işsiz ve birçoğu depresyonun eşiğinde. Üç gün önce bir haber vardı televizyonda.
Üniversite mezunu genç, su tabancasıyla bir kuyumcuyu soymaya çalışırken yakalanmış. Çok şükür en azından intihar etmemiş diyerek bir soygun olayına bile şükredecek duruma geldik.
İnsanımız yolun sonuna gelmiş gibi. Ümitlerini kaybetmiş, hayata küsmüş hatta bezmiş. Çaresizlikler yüzünden çıkmazlarda.
Ve ne yazık ki tüm bu olumsuzluklar; vatandaşta stres, depresyon, psikolojik bunalım gibi birçok kronik rahatsızlığı tetiklemiş durumda.
Ülke de birçok insan onlarca sorunla boğuşurken, diyorlar ki; karamsar yazılar yazmak konusunda pek bi maharetliymişim!
Sizce bunlar karamsarlık mı? Yoksa gerçeğin kendisi mi?
Kendiniz dahil çevrenizde öfkeli olmayan kaç kişi var? Yok denecek kadar az değil mi? Acaba ne zamandır şöyle sakince baş koymadık yastığımıza? Hangi ara belirdi bu öfke bu cinnet hali? Ruhlarımız ne zamandır bu kadar simsiyah?
Uzaklaştık sevgiden, sabırdan, hoşgörüden. Bir cinnet hali yaşıyoruz ve küçükten büyüğe hepimizde var.
Bir huzursuzluk, bir korku hali hâkim hepimizde.
Bir evlat ailesinden üç, beş kişiyi öldürüyor, bir baba üç aylık bebeğini döve döve öldürüyor.  Kocalar, karılarını namus diyerek tabanca aracılığıyla öldürüyor.
Sonra birileri "neler oluyor bize?" diye dövünüyor! İdam! Diyerek çözüm arıyor.
Bir kere, gerçekten cinnet geçiren biri için idam caydırıcı bir çözüm asla değildir!
Psikolojik anlamda sorun yaşayan problemli insanlar için idam değil, sağlık anlamında çözüm gereklidir.
Bilinçli olarak cinayet işleyip de "Cinnet geçirme" sendromundan yararlanmak isteyenleri ayırıyorum tabii.
Epey uzattım farkındayım. Konuyu şöyle toparlamak istiyorum.
Evet yaşamak zor, hayat şartları zor, haklısınız bazı insanlar da çok zor ama, ne olursa olsun kopmayalım yaşamın güzelliklerinden, kopmayalım birbirimizden! İç dünyamızın sessizliğine kanıp uzaklaşmayalım kendimizden. Biraz daha anlayış, biraz daha hoşgörü ve sizi bile sakinleştirecek olan bir parça tebessüm. Etrafımızı saran bu cinnet halinden ancak bu şekilde sıyrılabiliriz.
Aman çok sinirlenmeyin ve cinnet denen arkadaştan uzak durun.