Evet, sevgili dostlar Cenevre-2 Konferansı’nın 22 Ocak’ta yapılması için ABD, Rusya ve BM arasında geçtiğimiz ayın 20’sinde anlaşmaya varılmıştı. Uluslararası Konferans, BM Genel Sekreteri Ban’ın başkanlığında 22 Ocak’ta İsviçre’nin Montrö kentinde başlayacak. Diğer yandan Suriyeli taraflar arasında gerçekleşecek müzakereler ise, BM ve Arap Birliği’nin Suriye Özel Temsilcisi El Ahdar el-İbrahimi’nin öncülüğünde Cenevre’de gerçekleşecek.
Suriye krizinin diplomatik yollardan çözümü için bugüne kadar çeşitli girişimlerde bulunuldu. Bu girişimlerin ilki 2012’de 6 maddelik Annan Planı idi. Ancak tarafların fiili olarak uymaması sonucunda Plan rafa kaldırıldı. Ardından 30 Haziran 2012 tarihinde BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ile Türkiye, Katar, Kuveyt ve Irak Dışişleri Bakanlarının katıldığı 1. Cenevre Konferansı yapıldı. Bu konferansta, çatışmaların sona erdirilmesi ve 2014’teki Suriye Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar geçici bir hükümetin kurulması yönünde karar alındı. Ancak bu geçiş hükümetinde Beşar Esad’ın yer alıp almayacağında taraflar anlaşma sağlayamadı. Rusya ve Çin Esad’ı devreden çıkarmak istemedi. Bununla birlikte, bir Lübnan televizyon kanalına konuşan Esad, Cenevre-2  Konferansının toplanması için gerekli koşulların oluşmadığı ve konferansa dair her şeyin belirsiz olduğu açıklamalarında bulundu. Suriye’nin iç sorunlarını Suriyelilerin çözmesi gerektiğine değinen Esad, 2014 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerine yeniden aday olması için bir engel  olmadığını da belirtti. 
Türkiye ise en başından beri ısrarla Esad’ın gitmesini istiyor ve bu yönde Dış Politikada zaman zaman hissi davranarak Uluslararası alanda zor duruma da düşebiliyordu. 2. görüşmeler bir hayli yoğun geçeceğe benziyor ve Suriye’de taşları tam olarak yerine oturtacak kararların çıkması da muhtemeldir. Ancak toplantı yaklaştıkça Suriyeli muhalifler arasında inanılmaz gerginlikler ve kopuşlar meydana geliyor. İstanbul’da toplantı halinde olan Suriyeli muhalifler arasında Cenevre 2 Konferansı konusunda büyük kavga var. Toplantıyı birçok kişi terk etmiş ve kendi aralarında büyük ayrılıklara düşmüşlerdir. Üç gündür İstanbul’da toplantı halinde olan Suriye Ulusal Koalisyonu yönetimi, eğer bir sürpriz olmazsa Cenevre-2 Konferansı’na katılmamayı düşünüyor. Bu çok önemli ve üstünde düşünülmesi gereken bir husustur. Cenevre-2 konferansında Esad elini daha da güçlendirebilir. BM Genel Sekreter Sözcü Yardımcısı Farhan Haq, konferansta muhalefet adına katılacak isimlerin de henüz netleşmediğini belirtmiştir. Bu bile hala başlı başına büyük bir sorundur. Ayrıca Suriye’de bir diğer muhalif kuvvet olan PYD’nin de bu konferansa katılma isteği ve Rusya’nın bunu desteklemesi de gayet önem arz etmektedir. Rusya Dışişleri Bakanlığı, Kürtlerin, Suriye’de barışın sağlanması için Cenevre-2 Konferansı’na katılması gerektiğini duyurdu. PYD de Kürtleri temsilen Cenevre-2 Konferansı’na katılmak istediğini resmen açıkladı.
Konferansa katılım noktasında bir diğer sorun ise toplantıya İran’ın katılma konusudur. İran’ın Cenevre-2 Konferansına katılımı için ise son söz 13 Ocak’ta ABD ve Rusya Dışişleri Bakanlarının yapacağı görüşmede söylenecek. ABD ve Rus Dışişleri Bakanlarının 13 Ocak’ta bir araya gelecekleri toplantıda iki tarafında İran konusunda bir anlaşmaya varması muhtemeldir. Esad yönetiminin en büyük destekçilerinden biri olan Rusya, rejimi destekleyen İran’ın da konferansta yer almasını istiyor. İlk zamanlar bu fikre karşı çıkan ABD ise son günlerde tutumunu değiştirmiş görünüyor. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, İran yönetiminin Cenevre-2 görüşmelerinde önemli bir rol oynayabileceğini söyledi. John Kerry’nin bu açıklamalarıyla ilk kez ABD’li bir yetkili Suriye barış görüşmelerine resmen katılmasa bile müzakerelerde rol oynayabileceğini söylemiş oldu. Kerry, İran’ın konferansın amacının Suriye’de bir geçiş hükümeti kurulması olduğunu kabul etmemesi halinde katılımının sınırlı olacağını, Cenevre-2’ye resmen değil, ‘’gayri resmi katılımcı ülke’’ statüsünde katılabileceğini söyledi. Bu açıklamada Cenevre-2 Konferansının sadece Suriye için değil aynı zamanda bölgedeki dengelerinde belirginleşeceği bir konferans olduğunun önemli bir göstergesidir.
Türkiye ise bu görüşmelerde etkin olmak için uzun zamandır uğraşıyor. Ama son zamanlarda özellikle El-Kaide gibi örgütlere lojistik destek sağladığı yönündeki iddialar, Türkiye’ye konferans öncesi eksi puan olarak geri dönecektir. Bu bağlamda son yıllarda ki ‘’Tır’’ vakaları da bu yönde önem teşkil etmektedir. Adana’da içinde uyuşturucu var diye durdurulan ve içinden silah çıkan Tır Uluslararası alanda yankı bulmuştu. Adana’da daha sonra savcılar soruşturma açtı ama soruşturmanın akıbeti meçhul oldu. Daha sonra ikinci Tır vakası ise geçtiğimiz günlerde Hatay’da meydana geldi. Türkiye’nin çetrefilli bir süreçten geçtiği bu dönemde, bu Tır olayı ilkine nazaran içte daha çok ses getirdi. Ancak bu sefer de olayın akıbeti alelacele sekteye uğratıldı ve olay şuan için kapandı. İç İşleri Bakanı ‘’bu Tır’da Türkmenlere yardım gidiyor’’ dediyse de Suriyeli Türkmen Cephesi görevlileri ise şu açıklamayı yaptı: “Ankara’dan ne başka bir yardım ne de silah yardımı alabiliyoruz. Bizim orada askerlerimiz (Türkmenler) savaşıyor. Türkiye, askerlerimize 1 cent bile vermedi. Türkmenlere yardım getiren bir TIR yok.” açıklaması iyice kafaları karıştırıyordu. İşin içinde yoksa başka bir iş mi var? Doğrusu olay başka mecralara kayıyordu. TIR’ın ne yüklü olduğundan ziyade; nereye gidiyor olması da havada kaldı…
Bana gelen bilgiler ise bu Tır olayının Cenevre-2 Konferansında Türkiye’nin önüne konulacağı ve konferansta Türkiye’nin etkinliğinin en aza indirileceği yönündedir. Umarım bu El-Kaide olayı ülkemizin başını belaya sokmaz! Türkiye’nin Ortadoğu politikası için Cenevre-2 Konferansında yapacağı hamleler gayet önemlidir. Belki de BOP çerçevesinde Suriye’nin kuzeyinde PYD’ye geniş haklar verilecek ve Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi sözde bölgesel Kürt yönetimi kurulmasının temelleri atılacaktı. Bu çerçevede ise projenin son ayağı olan Türkiye’nin Güneydoğusuna sıra gelecekti kim bilir… Ama bildiğim bir şey var o da bu kurulmaya çalışılan sözde Kürdistan Federe Devletinin değil, Büyük İsrail Devleti’nin temelleri olacaktır. Oynanan oyunlar bu denli sinsice ve derinden oynanırken, Türkiye’nin ne yapıp yapıp bu oyunda asla oyuncak olmaması ve bu oyunu kuranların hesaplarını bozması gerekmektedir. Aksi takdirde yarın çok geç olabilir.
Ve son söz: “Tarih Tekerrür Etmez, Hatalar Tekerrür Eder’’