İBRAHİM GÜRAY AYTEKİN

Çankaya Köşkü, Ankara'nın Çankaya sırtlarında, 1800'lü yılların sonlarında yapıldı. Ağaçların arasında, kente hakim küçük bir bağ eviydi. O bağ evi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna tanıklık etti. Yıllarca devletin zirvesinin simgesi oldu.

Ankara'nın Çankaya köyünde tahminen 1800'lü yılların sonlarında yapılan bir bağevi Yaklaşık 1 asırlık süreçte tarihimize tanıklık ediyor…

Köşk, Ankara'nın merkezi olan Kızılay Meydanı'nın yaklaşık 5 kilometre güneyindedir ve rakımı 1.071 metredir. Çankaya Köşkü 1,77 km² büyüklüğünde bol ağaçlı ve halka kapalı bir alan üzerinde kuruludur.

 Ankara'ya geldiği 27 Aralık 1919 tarihinden 1921 yılına kadar önce Ziraat Okulunda, TBMM Başkanlığına seçilmesinden sonra da İstasyondaki taş binada ikamet eden Atatürk, 1921 yılının Haziran ayında Çankaya'daki bağ evine yerleşti. Bugün Müze Köşkü'nün girişinde, Atatürk'ün 56 yıllık ömründe en uzun süre ile yaşadığı ikametgâh olma özelliğini de taşımaktadır.

2014 yılından itibaren Cumhurbaşkanlığı resmî konutunun Cumhurbaşkanlığı Sarayı olmasıyla, Başbakanlar tarafından kullanılmaya başlandı. 2017 anayasa değişikliği referandumunun ardından yapılan 2018 genel seçimleri ile birlikte köşk, başbakanlık makamının kaldırılmasıyla kurulan Cumhurbaşkanı Yardımcısı makamı tarafından kullanılmaya başlandı.

Atatürk Müze Köşkü olarak adlandırılan bina, Cumhurbaşkanlığı kompleksi içindeki ilk yapıdır.

Bir ulusun yeniden doğuş, bir devletin yeniden kuruluş planlarının yapıldığı, gecesi gündüzüne karışmış o yoğun günlerde, bu binalar, hem mesken olarak kullanılmaya, aynı zamanda hizmet binası olarak gereken iç ve dış temasları kurmaya, çok katılımlı toplantılar yapmaya, özellikle yabancı konukları kabul etmeye müsait değildi.

Ankaralı bir Ermeni tüccar tarafından 1800'lü yılların son çeyreğinde yaptırılan ve sonrasında kentin zengin ailelerinden Bulgurzadeler'in eline geçen Kasapyan Köşkü olarak bilinen bağ evi, Ankara Müftüsü Rifat Efendi'nin gayretleriyle halk arasında toplanan 4500 lira bağış sayesinde Bulgurzade Tevfik Efendi'den alınır ve Ankara halkı adına  Mustafa Kemal'e hediye edilir. 

Mustafa Kemal, Ziraat Mektebi ve Direksiyon binasından sonra, Ankara'daki yıllarını 1921 yılında yerleştiği bu bağ evinde sürdürür.

Mustafa Kemal Paşa, fırsat buldukça buralarda Fikriye Hanımla at gezintisi yapardı. O da evi beğenince, Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi'nin öncülüğünde açılan bir kampanya sonucu, Ankara halkının bağışlarıyla toplanan 4500 TL bedelle, ev Bulgurzade Mehmet ve Rıfat Beylerden satın alındı ve Ankara halkı adına Mustafa Kemal'e armağan edildi. O da bu evi ordu adına devir ve ferağ edince ev "ordu köşkü" adını aldı.

Atatürk, bugün müze olan Köşkte, 1921 ile 1932 yılları arasında kaldı. Annesi Zübeyde Hanım ve eşi Latife Hanım da bir süre burada oturdular. Kasapyan Köşkü, 1924 yılında Mimar Vedat ve Mimar Arif Hikmet Beylerin yaptığı ilavelerle bugünkü durumuna getirildi.

Müze Köşk'ün methal taşlık olarak anılan girişinden hole geçilir. Ortasında bilardo masası, tam karşı köşede piyano bulunan hole açılan üç kapıdan sağdaki ile yeşil salona, karşıdaki ile yemek salonuna, soldaki ile ise elçi kabul salonuna geçilir. Yine solda, üst kata çıkan merdivenler bulunur. Üst katta ise geniş bir sofa, çalışma odası, kütüphane, yatak odası, oturma odası ve banyo vardır.

Sonradan "köşk" haline getirilen ve büyük sarayların ihtişamından uzak, mütevazı, ancak zevkli ve rahat bir biçimde döşenmiştir. Pembe Köşkün yapımı 1931'de başladı ve 1932'de bitti. Çankaya Köşkü olarak anılan köşk, işte bu köşktür. Zaman içerisinde yapılan ilavelerle bugünkü halini almıştır. O günden bu yana 12 cumhurbaşkanına da ev sahipliği yapmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk, ziyaretçilerini, büyükelçileri, yerli yabancı misafirlerini, gazetecileri bu küçük Köşk'te kabul eder ve ağırlardı. Dünya'da tarihi değeri olan pek çok bina, ünlerini büyüklüklerine ve mimarlarına borçludurlar. İlk Çankaya Köşkü'nün ise maddi bir büyüklüğü olmadığı gibi, mimarı da belli değildir. Atatürk'ü izleyen Cumhurbaşkanları da Çankaya'daki yeni Pembe Köşk'te günün ihtiyaçlarından doğan küçük değişikliklerle, Atatürk'ten gelen yaşayışı sürdürmüşlerdir.

Hilafetin kaldırılması dahil, hemen arkasından gelen tüm reformlar, sabahlara kadar süren toplantılarla, işte buralarda tartışılmış, sonunda bir karara varılmıştı. Kız-erkek çocukların aynı sınıflarda laik bir eğitim sistemiyle çağı yakalama yarışına katılmaları kararları işte buralarda alınmıştı. Şeriat kanunları kaldırılıp, yerine evrensel hukuk normları getirilirken, böylece laik hukuk sistemine geçilirken, uzmanlar görüşlerini buralarda dile getirmişlerdi. İç isyanlar bastırılırken de ışıklar sabahlara kadar açıktı, sıradaki reformların ön hazırlıkları yapılırken de...

Çankaya Köşkü sadece bir ikametgâh ve cumhurbaşkanlığı ofisi olmaktan çok daha fazla şeyler ifade ederdi her Türk yurttaşı için. O köşk, her şeyden önce bağımsızlığın simgesiydi. Saltanatın kaldırılması tartışmaları, Meclis'ten önce buralarda yapılmış, Lozan'a gidecek olan İsmet Paşa heyetine verilecek talimatlar buralarda hazırlanıp Meclis'in onayına sunulmuştu.

Yaptığı elbette inanılır gibi değildi. Kendisine özel çıkarlar sağlamak üzere, özel yasalar çıkarttıran devlet adamlarına, dünyanın her tarafında rastlanılır, Ama Atatürk gibi, nesi var nesi yoksa tümünü Hazineye yani millete bağışlamak için özel yasa çıkarttıran bir devlet adamına, ne Atatürk'ten önce, ne de sonra bir daha rastlanamamıştır.Çankaya Köşkü bütün bunların canlı tanığıdır ve Atatürk Çankaya, Çankaya Atatürk demektir. 

Çankaya Köşkü diğer adıyla Pembe Köşk; Atatürk’ten sonra sırasıyla İsmet İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Kenan Evren, Turgut Özal ve Süleyman Demirel’e hem çalışma ofisi hem de konut olarak hizmet verdi.


1993’te yerleşkenin içinde Cumhurbaşkanlığı’nın Hizmet Binası inşa edilince Demirel ve Ahmet Necdet Sezer tarafından sadece ikametgah olarak kullanıldı. Çankaya Köşkü’nün hanımefendileri sırayla Mevhibe İnönü, Reşide Bayar, Melahat Gürsel, Atıfet Sunay, Emel Korutürk, Sekine Evren, Semra Özal, Nazmiye Demirel, Semra Sezer ve Hayrünnisa Gül oldu. Sekine Evren, Köşk’e taşınmadı. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı döneminde konut olarak kullanılmayan Pembe Köşk’te 2011’de kapsamlı bir restorasyon yapıldı. Köşk, aslına uygun hale getirildi.

Çankaya Köşkü, Türk siyaset tarihinde önemli yer tutan bir dizi gelişmeye de sahne oldu. Bayar, seçilerek geldiği Köşk’ten 27 Mayıs 1960 darbesini yapan askerler tarafından tartaklanarak indirildi. Köşk’ten zorla alınan Bayar, Kara Harp Okulu’na götürülerek tutuklandı. Bayar’dan sonra Köşk’e çıkan Gürsel, Sunay, Korutürk ve Evren asker kökenliydi. 1960’dan sonra 30 yıl boyunca Köşk’ün sakinleri komutanlar oldu.

1989’da Köşk’e çıkan Özal, cumhurbaşkanının asker olması geleneğine son verdi. Özal, 1993’te sabah sporundan sonra rahatsızlanarak Köşk’te hayata veda etti. Özal’dan sonra Köşk’e çıkan Demirel, 28 şubat sürecinde krizleri aşmak için dönemin siyasi parti liderleriyle Köşk’te toplantılar yaptı.


2000’de cumhurbaşkanı seçilen Sezer, 2001’deki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında, bir tartışma nedeniyle anayasa kitapçığını dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e fırlattı. Ecevit, MGK’yı terk ederek Başbakanlık’ta açıklama yaptı. Bu gelişmenin ardından Türkiye’nin en büyük ekonomik krizlerinden biri yaşandı.

Ağustos 2007’de Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Hayrünnisa Gül, türbanlı olduğu için askerlerin hassasiyeti nedeniyle 2010’a kadar resmi törenlerde Cumhurbaşkanı Gül’e eşlik edemedi. Hayrünnisa Gül, Köşk’e Büyük Şeref Kapısı’ndan da giremiyordu. Hayrünnisa Gül, bu nedenle Köşk’e üç yıl “çile kapısı” diye nitelendirdiği C Kapısı’ndan girebildi. Bu uygulamaya 2010’daki referandumun ardından son verildi. Recep Tayyip Erdoğan ise Köşk’te görevi devralan, halk tarafından seçilmiş ilk cumhurbaşkanı oldu.

Çankaya Köşkü içerisindeki Atatürk’ün anısını yaşatan üçüncü tarihi binadır. Bu köşk 1935 senesinde Mustafa Kemal’in değerli kardeşi Makbule Atadan’ın ikameti için inşa edilmiştir. Mimar Seyfi Arkan tarafından yapılmıştır. Makbule Hanım buraya 1936 senesinde yerleşmiştir. Köşk tek kattan oluşmaktadır. 1951 ve 1954 yılları arasında ülkemizi ziyaret eden yabancı devlet başkanlarının ikameti için tahsis edilmiştir. 1970 senesine kadar ise Senato Başkanlığı ve Başbakanlık için ikamet yeri olarak belirlenmiştir. 1994 senesinde köşkte restorasyon çalışmaları yapılmış ve 2 sene sonra burası tekrar yabancı devlet başkanlarını konuk etmek amacıyla tahsis edilmeye başlanmıştır.