İbrahim Güray AYTEKİN ÖZEL HABER - ARAŞTIRMA

 

Şeyh Sait İsyanı ilk olarak Diyarbakır'a bağlı Ergani ilçesinin Eğil bucağındaki Piran köyünde meydana gelen isyanla başlamıştır. Önce Derhani'nin ele geçirildiği isyanda daha sonra bir alayı geri çekilmeye mecbur etmiş ve bir süvari alayını da pusuya düşürmüşlerdir. Böylelikle Elazığ'ı da ele geçirmişler, bunun üzerine askerler Diyarbakır'a gitseler de bu harekattan bir sonuç alınamamıştır. Şubat 1925 ve Nisan 1925 arasında gerçekleşen ayaklanma Anadolu'da, merkezi yönetime karşı girişilen geniş çaplı bir kürt ayaklanması olarak geçmektedir.

Cumhuriyet rejiminin kabul edilmesi Türkiye’de kolay bir şekilde gerçekleşmemiştir. Bu durumun ilk belirtilerinden biri de 1925 yılının şubat ayı ile başlayan Şeyh Sait İsyanı’dır. Şeyh Sait, Elazığ’da dünyaya gelen ve dini eğitimin yanı sıra pek çok farklı alanda da eğitim almış olan âlimlerden biri olarak görüldüğü rivayet edilmektedir. Ayrıca kendisi Şeriat yanlısıdır. Dinin gerekliliklerine bağlı kalmak konusundaki özeninden sonra Şeyh Sait, kısa süre içerisinde farklı yerlerden de taraftarlar edinmeyi başarmıştır.

Şeyh Sait İsyanı sebepleri siyasal ve politik unsurlar olarak öne çıkmaktadır. Büyük devletlerin oyunları neticesinde Türkiye’nin iç karışıklıklar yaşamalarına önayak olunmuştur. Bu çerçevede karışıklıklardan yararlanan Emperyal  güçler, belli avantajlar elde etmişlerdir.

Diyarbakır'da Şeyh Said'e rahmet pankartı astı. Oysa onun İngiliz parasıyla başlattığı isyan, Türkiye'ye Musul'u kaybettirmiş, bununla da kalmamış tarihsel Türk-Kürt kardeşliğine hançer vurmuştu. Asılan pankart, isyanda şehit olan Mehmetçiğin de kemiklerini sızlatacak cinsten.

Özellikle İngilizler bu isyan sırasında en karşı çıkan devlet konumuna gelmiştir. Bundan ötürü bazı kesimler Şeyh Sait’in zaman içerisinde İngiliz ajanı haline geldiğini de düşünmektedir.  Halkın dini duyguları ve bu alandaki hassasiyeti kullanılmak istenmiştir. Cumhuriyet sonrasında dinin yok olacağı düşüncesi aşılanan bir kesim, “Din elden gidiyor” düşüncesi ile birlikte Şeyh Sait İsyanına katılım sağlamışlardır.

Şeyh Sait İsyanının Sebepleri:

Cumhuriyet'in ilan edilip halifeliğin kaldırılmasıyla birlikte, yeni yönetim biçiminin kendi çıkarlarına aykırı düşmesi sonucu bazı kişilerin "Din elden gidiyor" propagandası yaparak halkın bir kısmını teşvik etmesi

Şeyh Sait ve adamlarının hilafet ve saltanat rejimini geri getirmek istemeleri

Terakkiperver Cumhuriyet Partisinin sert muhalefet gerçekleştirmesi ve laiklik karşıtı görüşlere sahip olması

O dönemde görüşülmekte olan Musul meselesini İngiltere'nin kendi çıkarları doğrultusunda çözebilmek amacıyla bölge halkını kışkırtması ve ayaklanmaları için destekte bulunması

Doğu ve Güneydoğu'da ayrılıkçı akımların meydana gelmesi

Şey Sait İsyanının Sonuçları

Ayaklanma bastırılmış olsa da isyan sırasında Türk Ordusu yıpranmıştır.

5 Haziran 1925'de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ayaklanmada etkisi olduğu gerekçesiyle kapatılır.

Ayaklanmanın ortaya çıkması Musul sorunuyla yeterince ilgilenilememesine yol açmış ve 1926'da Ankara Antlaşması ile Irak İngiltere'ye verilmiştir.

Türkiye Cumhuriyetine ve inkılaplara karşı yapılmış olan ilk isyan bastırılmıştır.

Bu dönemde hükumetin başarısızlığı ülkenin henüz çok partili hayata geçiş için uygun olmadığını göstermiştir ve ilk deneme başarısız olmuştur. Bu durum demokrasinin de tam anlamıyla uygulanamadığını göstermektedir.

Şeyh Sait İsyanı ile cumhuriyet rejiminin getirdiği yenilikler baltalanmaya çalışılmıştır. Bu alanda İngiltere’nin isyancılara vermiş olduğu destek bilinmektedir.

Türkiye’nin gelişim sürecine getirmiş olduğu olumsuz etkileri olmuştur. Bunun yanı sıra isyan sırasında pek çok insan dini görüşleri üzerinden kandırılmıştır. Ülkemiz içeresinde dini inanların manipüle edilerek çıkarılan karışlıklardan en büyüklerinden biri olan Şeyh Sait İsyanının önemli yönlerinden biri de budur. İsyanın,  farklı devletlerden almış olduğu destek çerçevesinde kısa süre içerisinde büyümesi sonrasında Kürt hareketi haline geldiği de bilinmektedir.

Şeyh Sait İsyanı özelliklerinin başında, isyanın cumhuriyetin kurulmasından sonra meydana gelen ilk büyük çaplı ayaklanma olması yer almaktadır. Bunun yanı sıra isyanlarda hilafetin kaldırılmasının etkili olduğu da bilinmektedir. Üstelik çok partili döneme geçiş sırasında patlak veren isyanlar, bu çerçevede ülkenin bu gibi bir geçişe hazır olmadığını da göstermiştir.

İsyanın özelliklerinden biri de Musul Sorununa istenen özenin gösterilmesine mani olması ile alakalıdır. Sorun için yapılan görüşmelere Şeyh Sait İsyanı ile ilgilenmek için katılım gösterilememesi sorunun İngiltere lehine alınan bir kararla neticelenmesine neden olmuştur. Bu da isyanın İngiltere tarafından desteklendiğinin önemli göstergelerinden biridir.

İsyan neticesinde Terakkiperver Cumhuriyet Fıkrası kapatılmıştır. Bu da ilk kez denenen çok partili hayata geçiş çalışmalarının ertelenmesine neden olmuştur.

Sonuç itibari ile Öncelikle ülkede Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarılmıştır. Sonrasında ise İstiklal Mahkemeleri yeniden kurulmuştur.

Güvenlik ekipleri tarafından giderek köşeye sıkıştırılan Şeyh Sait, 15 Nisan günü jandarmaya teslim olmuştur. Teslim olmasından sonra hem Şeyh Sait hem de yandaşları İstiklal Mahkemelerinde yargılanmıştır. Alınan kararlar neticesinde en son Şeyh Said olmak üzere isyan katılımcılarının tamamı idam edilmiştir. İdam töreni için yapılan hazırlıklar neticesinde idamların tamamı halk ve özel konuklarca izlenebilmiştir.

Seyit Abdülkadir ve arkadaşlarının yargılanması 14-23 Mayıs 1925 tarihleri arasında Şark İstiklâl Mahkemesi'nde yapıldı. Seyit Abdülkadir ve adamları idam cezasına çarptırıldı. Şeyh Said ve arkadaşlarının yargılanması ise 26 Mayıs-27 Haziran 1925 tarihleri arasında yapıldı. Şeyh Said ve 29 kişinin idamına karar verildi. Bazı sanıkların cezası hapis ve kürek cezasına çevrildi. Şeyh Said ve 46 adamının cezası ise 29 Haziran günü Diyarbakır'da infaz edildi.

Mahkeme Başkanı Mazhar Müfit Kansu, duruşmanın bitiminde son söz olarak şunları söyler: "Herkes bilmelidir ki, genç Cumhuriyet Hükümeti kışkırtıcılık ve irticaa, her türlü lanetli faaliyetlere kesin surette göz yummayacağı gibi, hatta kesin tedbirleri sayesinde bu gibi eşkıya hareketlerine yer vermeyecektir. Senelerden beri şeyhlerin, ağaların, beylerin baskısı altında sömürülen, eriyen, inleyen bu bölgenin zavallı halkı, artık sizin kıştırtıcılığınızdan ve kötülüğünüzden kurtularak Cumhuriyetimizin verimli ilerleme ve saadet vaat eden yollarında yürüyerek, refah ve saadet içerisinde yaşayacaktır. Siz de döktüğünüz kanların, söndürdüğünüz ocakların cezasını adalet sehpasında hayatınızla ödeyerek hesap vereceksiniz. İşte Cumhuriyetin sert, fakat adil kanunlarının hükmü budur." 

Ayrıca Şeyh Sait İsyanı, tekke ve zaviyelerin artık kapatılma kararının verilmesinde de etkili olmuştur. Müslümanların dini duygularını manipüle eden bu tür kurumlar tamamen kapatılmıştır.

1920'deki Sevr planları, 1922'deki Büyük Zafer'den sonra bozuldu. Gazi Paşa, 16/17 Ocak 1923 günü İzmit’te gazetecilere Musul'un Kürt meselesi açısından önemini şöyle anlatır: “Musul bizim için çok kıymetlidir; birincisi, civarında sonsuz servet teşkil eden petrol kaynakları vardır. İkincisi, bunun kadar mühim olan Kürtlük meselesidir. İngilizler orada bir Kürt hükümeti teşkil etmek istiyorlar. Bunu yaptıkları takdirde bu fikir bizim sınırımız dâhilindeki Kürtlere de sirayet edebilir. Bu fikre engel olmak üzere sınırı güneyden geçirmek lazımdır.”