Milli mücadele sonrası, ilk Cumhurbaşkanı Atatürk, bir yurt gezisi sırasında Mersin’e uğrar; kentteki kimi binalar dikkatini çeker ve meraktan sorar;

Bu kimin?
Azınlıktan birinindir.
Ya şu?
O da öyle!
Atatürk kime sorsa aynı yanıtı alınca der ki;

Onlar bunları yaparken siz neredeydiniz?

Kent’in Belediye Başkanı yanıt vermeye hazırlanırken, halktan biri öne çıkar ve en anlamlı kıssadan hisse yanıtı verir;
Yemen’de askerlik yapıyorduk paşam!

Ne zaman  milli duygularımız ayağa kalksa aklımıza  “Yemen Türküsü” gelir, yüreğimiz kabarır, dizeler dudaklarımızdan dökülmeye başlar...

Havada bulut yok bu ne dumandır
Mahlede ölü yok bu ne figandır
Şu Yemen elleri ne de yamandır.

Ah o yemendir gülü çimendir
Giden gelmiyor acep nedendir


Burası Muş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir

Kışlanın önünde asker sesi var
Bakın çantasında acep nesi var
Bir çift kundurayla bir de fesi var

Teröristleri etkisiz hale getirmek, ülkemizi bu beladan kurtarmaya dönük yurt içinde ve dışında şer odaklarına havadan , karadan geniş kapsamlı operasyonlar için  operasyonlara harekatlara düğmeye basılması kamu vicdanında çoğunlukla onay bulurken, destekler de giderek artıyor. Halkımız Türk Silahlı kuvvetlerimizle tek bir yumruk...

Bir de dünya gündeminde de hep Arap Baharı var. Irak Tunus, Mısır Libya, Suriye derken şimdi sıra kime geldi, İran'mı var Türkiye'mi  Sırada, yoksa Yemen'mi var. BOP Büyük Orta doğu Projesinin Demokrasiyi tesis etme planı çerçevesinde Müslüman ülkeleri bölüp parçalama BÜYÜK İSRAİLİ KURMA çabaları, gayretleri  ve mücadelesi sürüyor..

Gelelim Milli türkümüzün öyküsüne ...

Türkü, Yemen’e savaşmaya giden askerlerin arkasından eş ya da yavukluların elem ve yaslarının öyküsüdür. Türkünün yakıldığı dönemde Yemen, Osmanlı İmparatorluğu’nun elindedir ve asilere karşı korumak zorundadır, Arap kabileleri ve aşiretleri Osmanlı’ya karşı ayaklanmış, halk da isyan halindedir. O tarihte kolağası olan Hasan Muhiddin Paşa durumu anlatan bir rapor hazırlamış, askeri harekât dışında ordunun ve halkın durumunu da anlatmıştır. Rapor şöyle sonlanmaktadır;
“Açlık facialara neden oldu. Önlem alınmamış olması, 5 bin padişah askerini açlıktan mezara gömdü. Kuyu ve çukurlara attırdı. Mürekkeple değil gözyaşıyla yazıyorum. Bazı olayları değerlendirmede yanlışlık yapıyor olabilirim. Gördüğüm olaylarla ilgili vicdanımın sesinden başka bir şey düşünmedim. İşittiklerimi de işittiğim gibi anlattım. Padişahın mukaddes haklarından bahseden hallerde hakikaten başka hiçbir tesir altında kalmadım.”

TRT arşivleri incelendiğinde; Kaynak kişi :Duriye Keskin , Derleyen : Muzaffer Sarısözen, Notaya alan : Muzaffer Sarısözen bilgileri yer almaktadır. Muş ve çevresinde ilki 1944 yılında TRT yurttan sesler programının yapımcısı Muzaffer Sarısözen başkanlığında Bedii yönetken- teknisyen Rıza Yetişken’ den kurulu ekipçe, ikincisi ise 1961 yılında Mustafa Geceyatmaz, Fikret Otyam ve teknisyen Mücahit Küçükbaran’dan oluşan ekiplerce gerçekleştirilen resmi derleme çalışmaları yapılmıştır. Yapılan bu derlemeler sonucu türkü Muş ilimize ait olarak TRT repertuarına girmiştir.

Aslında bu türkümüz savaşın tüm sakilliklerini gözler önüne seren bir anlatım içerdiği ortadadır. Allah milletimize bu tür savaşlar yaşatmasın Barış ve huzur içerisinde Büyük önder Atatürk'ün  tarihin altın sayfalarına düştüğü notta ifade ettiği gibi YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ ilkesi düsturumuz olsun