Haber: Damla Oya Erman

 İklim krizi, hava durumunu anlamadığımız şekillerde değiştiriyor ve bilim insanları bu durumu "olağanüstü", "korkutucu" ve "keşfedilmemiş bölge" olarak nitelendiriyorlar.

Bu hafta, ABD ve Avrupa'daki iki iklim ajansı tarafından modern kayıtlarla tutulan verilere göre, dünya genelindeki ortalama günlük sıcaklık tarihi en yüksek seviyelere ulaştı. 

Woodwell İklim Araştırma Merkezi'nde kıdemli bilim insanı Jennifer Francis'e göre, bu veriler yalnızca 20. yüzyılın ortalarına dayansa da, muhtemelen dünyanın gördüğü en sıcak döneme dair en az 100.000 yıl öncesine kadar uzanıyor.

Ancak bu yıl rapor edilen olağanüstü durum sadece bununla sınırlı değil. Avrupa Birliği'nin Copernicus İklim Değişikliği Servisi'nin raporuna göre, dünya rekor sıcaklıklar yaşarken Haziran ayı, tarihte kaydedilmiş en sıcak Haziran olarak kayıtlara geçti. 

Okyanus sıcaklıkları ölçülemeyecek kadar yüksek seviyelere ulaşırken Kuzey Atlantik bazı bölgelerinde "eşi benzeri görülmemiş" bir deniz sıcaklık dalgası yaşandı ve normalden 5 derece  daha sıcak oldu.

Antarktika'da ise, sıcaklıklar ortalamanın üzerine çıkarken deniz buzu, tarihi düşük seviyelere geriledi. Bu durum bilim insanları tarafından Hint, Pasifik ve Atlantik Okyanusu'ndaki sıcak sularla ilişkilendiriliyor.

Copernicus'un direktörü Carlo Buontempo, bu durumu "keşfedilmemiş bölgeye doğru ilerliyoruz" şeklinde tanımlıyor ve "hayatımızda hiç böyle bir şey görmemiştik" diyor.

Bilim insanları, rekorların alarma geçirdiği konusunda uyarıyor ve bu süreç karşısında şaşırmamış olsalar da, uzun yıllardır verdikleri uyarılara karşılık görmememenin hayal kırıklığına uğrattığını ifade ediyorlar.

Jennifer Francis, bu durumu "zaten uzun süredir görmeyi beklediğimiz şey" diye açıklıyor.

Dünya şu anda küresel ısınma etkilerini El Niño iklim olgusuyla birleşik bir şekilde yaşıyor. Dünya Meteoroloji Örgütü resmi olarak El Niño'nun gelişini onayladı. 

Bu süreçte, dünya fosil yakıtlarını yakarak ve gezegeni ısıtan kirliliği atmosfere salarak sürekli olarak küresel sıcaklıkların yükselmesine neden oluyor. Bu da daha sık ve yoğun sıcak dalgaları, buzulların erimesini ve deniz seviyelerinin yükselmesini beraberinde getiriyor.

Uzmanlara göre, İran'ın yeni Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'ın Irak politikasına etkisi "sınırlı" kalacak Uzmanlara göre, İran'ın yeni Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'ın Irak politikasına etkisi "sınırlı" kalacak

El Niño ve La Niña gibi doğal iklim değişimleri de uzun dönemli ısınma trendlerine ekleniyor. Bu doğal iklim değişimlerinin en önemlileri soğutucu etkisi olan La Niña ve ısıtıcı etkisi olan El Niño.

Grantham İklim Değişikliği ve Çevre Enstitüsü'nde kıdemli öğretim görevlisi Friederike Otto, "Doğal olarak sıcak bir dünya ve artan iklim değişikliği sinyali birleşiyor" diyor.

Rekor sıcaklıkların ne kadar büyük bir ölçekte kırıldığı, bazı bilim insanları tarafından da şaşırtıcı olarak nitelendiriliyor. Bu yılın, dünya sıcaklık rekorlarına göre "olağanüstü" sayılabilecek şekilde, tipik bir Haziran ayından yarım derece daha sıcak olması, durumun vahametini gözler önüne seriyor.

İngiltere'nin Meteoroloji Ofisi'nde iklim belirleme konusunda bilim üyesi olan Peter Stott, "Dünya çapında daha sık ve daha yoğun sıcak dalgaları, sel ve kuraklıklar görmeyi bekliyorduk. Ancak bazı olayların yoğunluğu biraz şaşırtıcı" diye açıklıyor.

Bilim insanları, iklim modellerinde öngörülen sıcak dalgalarının gerçekte beklentilerinden daha yoğun olup olmadığını anlamak için çalışmalar yürütüyorlar.

2023'ün en sıcak yıl olup olmayacağından emin olamasa da, bazı bilim insanları bunun ihtimal dahilinde olduğunu belirtiyorlar.

Bu kayıtlar, dünya çapındaki iklim krizinin nasıl devam ettiğini gösteriyor. Ancak bazı bilim insanları, büyük sayılarla ilişkilendirilen bu rekorların, gerçek tehlikeleri gölgeleyebileceğini düşünüyor. 

Küresel ısınma, sıcak dalgaları, selleri ve kuraklıkları daha sık, daha şiddetli ve daha uzun süreli hale getirerek, gerçek dünyada yaşanan tehlikeleri artırıyor.

Friederike Otto, bu durumu "oldukça sinir bozucu" olarak nitelendiriyor ve "bu sıcaklık rekorları heyecan verici sayılar değil" diye ekliyor. “Bu rekorlar, insanların ve ekosistemlerin hayatını kaybettiği, geçim kaynaklarının yok olduğu ve tarım alanlarının kullanılamaz hale geldiği anlamına geliyor.”

Bu yılın aşırı hava koşullarının insanlar üzerindeki etkisi zaten çarpıcı oldu.

Haziran ayının sonunda, Teksas ve Güney bölgeleri 40 derecenin üzerinde sıcaklık dalgasıyla mücadele etti. Aşırı nem, sıcaklığı daha da artırarak insanların vücutlarının kendini soğutmasını zorlaştırdı. Meksika'da da Mart ayından Haziran'ın sonuna kadar en az 112 kişinin ölümüne yol açan aşırı sıcaklıklar yaşandı.

Çin, uzun süredir süren yakıcı sıcaklarla mücadele ediyor. Pekin, tarihte kaydedilmiş en sert sıcak dalgalarından biriyle karşı karşıya ve sıcaklık bu hafta 40 dereceyi aştı.

Hindistan'ın kuzey bölgeleri de sıcaklıkla mücadele ederken, ülkenin kuzeydoğusunda yarım milyondan fazla kişi ağır sel etkisi altında kaldı ve hayatlarına mal olan yıkıcı heyelanlar yaşandı.

Jennifer Francis, "Bunların hepsi, dünya ısındıkça daha sık görmeyi beklediğimiz olağanüstü olaylar" dedi.

Ve El Niño güçlendikçe, daha fazla aşırı hava koşulunu görmeye devam edeceğimizi belirtiyor. Bu etki sadece yaz değil, kışın da, özellikle Kuzey Yarımküre'de en büyük etkiye sahip oluyor.
Peter Stott, "Kemerlerinizi bağlayın" diye uyarıyor.

Ancak bilim insanları için, istemedikleri “bunun olacağını söylemiştim” anı bu.

Stott, "Bunun olması gerekmezdi" diyor. Bilim insanları, yıllardır dünya fosil yakıt alışkanlığından vazgeçmeyi ve gezegeni ısıtan kirliliği sınırlamayı başaramazsak küresel sıcaklıkların ne olacağını uyarıyorlardı. Ancak bu uyarılar genellikle göz ardı edildi, diyor Stott.

Önümüzdeki dönemde iklim değişikliği ile karşı karşıya kalmanın "korkutucu" olduğunu ifade ediyor ve "bu sürekli olarak daha da kötüleşecek, daha da aşırılaşacak" diyor. 

Şu anda gördüğümüz şey, emisyonları azaltma çabalarının başarısız olması durumunda ne olabileceğinin sadece bir örneği.

Tek teselli belki de rekorların alarm zillerini çalması ve insanların politik liderleri harekete geçmeye zorlaması olabilir, diyor Otto. "Umuyorum ki daha fazla insan bunun gerçekten olduğunu ve gerçekten tehlikeli olduğunu fark eder."