Son günlerde kafamda oldukça fazla tur atıyor bu kelime! "Özgürlük!" Özgür olmak ne demek? Ne kadar özgürüz? Yaşam içinde özgürlüğü önemsiyor muyuz? Bu soruların ardından herkesin kendine göre bir özgürlük tanımı bulduğunu ve onun içinde şekillenerek yaşadığını gördüm. Kimine göre "Hayır!" diyebilmenin sırrında saklıydı özgürlük, kimisi karşısındakinin haklarını düşünmek gerektiğini ve özgürlüğümüzü sınırlandırmaktan başka bir çarenin kalmadığını savunuyordu. Bazısına göre özgürlük bir kuşun kanadındaydı ve bazen de pazar günleri işten uzak yapılan tembelliklerdi... Bana göre özgürlük, önce kişilerin kölelikten (burada köleliğin her anlamını kastediyorum!) kurtulmasıyla başlar. Bu kurtuluştan sonra sorun, bağımsızlığın yaşam boyunca nasıl sürdürülebileceğidir. Bu devam ettirme işini başarıyla gerçekleştirmek ise bireylerin özgürlüğü ne kadar arzuladıkları ile ilgilidir. Bir parkta tek başına saatlerce rahatsız edilmeden oturabilmek ya da istenilen saatte yollarda gezebilmek gibi gündelik sancıların haricinde Özgürlük; aslında herkesin ruhunda sakladığı şeyi kusursuz cesaretiyle ortaya koyabilmesi ve çevresindekilere “işte ben buyum!” diyebilmesidir. Başıboşluktan öte; kişinin benliğine, amacına, isteklerine dokundurtmamasıdır. Bir açıdan da boyun eğmemektir… Kişilerin özgürlükleri basının da ne kadar özgür olduğuna bağlıdır bir anlamda… Çünkü halkın özgürce temsil edilmediği bir medyanın var olması demek aslında insanların da her an denetlenebileceği ve kısıtlanacağı anlamına gelir. Sanıyorum ki bir basın çalışanı için, dışardan birilerinin nöbetçilik yaptığı bir kurumda çalışmaya devam etmek, müdahale edilmediğini iddia etseler de onların varlığını dahi bilmek kadar incitici bir durum yoktur. Yani yazarken iki kere düşünmek, program yaparken “ acaba? ” demek… Kısacası kendi bünyesinden olmayan insanlar yüzünden tereddüt etmek, bir medya kuruluşunda asttan üste tüm çalışanların karşılaşmak istediği en son olaydır! Hem de bir gazetenin onuru olan künyenin başkaları tarafından değiştirilmesi ne acı vericidir… Tüm bunlara göre özgürlük; yazmaktır benim için! Beynimden geçen her sözcüğü korkmadan, kendimden bile korumadan kalemimin ucundan akıtarak altına adımı - tıpkı bir ağacın gövdesini oyar gibi- mıhlamaktır!