Geçtiğimiz hafta sizlerle beraber olamadım. Çünkü çok yakın bir akraba ve akrabadan öte kardeş gibi büyüdüğümüz bir yakınımın ciddi rahatsızlığı nedeniyle, aniden Bursa’ya gitmek zorunda kaldım. Yakınımın rahatsızlığı oldukça önemli ve durumu da bir o kadar kritikti. Beyinde oluşan ve vücutta çok belirgin bir hareket ve konuşma kaybı ve yanı sıra dayanılmaz ağrılara neden olan tümör, biz hasta yakınlarını da aynı acıyı çekiyormuşçasına bir duruma sokarken yanı sıra üzüntü ve streste sanki nefes almamızı dahi zorlaştırıyordu. Her zaman söylerim. Hayat insanlara her zaman mutluluk verici sürprizler tattırmıyor. İşte böyle zaman zaman düz yolda giderken dahi ani çıkışlar yaparak insana beklenmedik çeviklikte ani ve bir o kadar da acı sürprizler de tattırabiliyor. Hazırlıklı olmanın mümkünü yok çünkü ne vakit, neye, niçin, neredelerin cevapları bilinmedik yerlerde ve bilinmedik zamanlardadır. Acı çekmeden, yürek yanmadan bir şeyleri ya da birilerini anlamak neden çoğu zaman imkânsızdır bilinmez ama bilinen o ki günümüz Türkiye’sinde bir kez daha çok iyi anladım ki maddiyatının olmadığı yerde maneviyatının da bir ehemmiyeti yokmuş. Medyada bas bas bağıran ve hastanelerimizde artık sağlık sorunları yaşanmıyor. İnsanlarımız hak ettiği ilgiyi ve değeri tüm sağlık kuruluşlarımızda görecekler, rehin kalmak, kuyruklarda beklemek, paran yoksa hizmet yok anlayışıyla hareket etmek, sıkıntı çekmek, bugün git yarın gel bahaneleriyle oyalamak ve ve ve vee….. ardı arkası gelmez sorunlar girdabında boğulan yurdum insanının yaşadığı sağlık sorunlarına işte böyle beklenmedik durumlarda birebir şahit olmak acıdan da öte yara kanatıyor insanın yüreğinde. Sağlık sorunlarının yaşanmadığını iddia edenler; 24 saat özel sağlık hizmetlerinden özel istifade ederken halkın kanayan yarasının merhemini rüyada mı sürmekteler bilinmez ama bilinenin en bariz örneğini, birçok yerde, birçok insan en acı ve en sarsıcı şiddetiyle yaşamakta. İlk haberi aldığımızda, hastamızın annesi ve kardeşleriyle Bursa’ya gittik. Orada yaşayan hastamız gittiği hastanelerde yeşil kartlı olması nedeniyle yeterince ilgi görememiş ve adeta ölüme terkedilmişti. İnanılmaz duygular ve üzüntüler içerisinde hastaneye gittiğimde, gördüğüm manzara dehşet vericiydi. İlgisiz doktorun duyarsız davranışları ve “ben tatile gidiyorum dönüşü bakarız”şeklinde umarsız sözleri, ayrıca hastanız bitmiş götürün eve gibisinden umutları tüketici lafları ile yalnız hastaya değil, ettiği Hipokrat yeminine de yaptığı ihaneti gözler önüne sererken, maddiyata satılmış insanlığın faturasını kime değil en başta bu açgözlülüğe meydan verenlere sormak gerekiyor bence. Hastamızla İstanbul’a doğru yol alırken tüketilmeye çalışılan umutların bir yerlerde yeşertileceğinin ayrı bir umudu içerisinde tutunacak bir şeylere tutunamasak dahi dokunuyor olmak bile yetiyor bazen. Çünkü umutlar bereketli ve gerçekten tükenmiyor her ne kadar baltalansa bile. İstanbul umutların şehri ve İstanbul’a doğru yol alan yolcular, hep bir şeyler adına yüreklerinde umut yüklü yol alırlar. Her ne kadar kimileri için dönüşler, buruk olsa dahi bir başkasının sessizce yol alışında yine saklıdır umut. İstanbul’da yine birçok hastane ya oldukça kabarık faturalarla veya aynı maddi nedenlerle, işi yokuşa süren gerekçelerle baltaladı umutlarımızı. Maneviyata kapanan kapılar, maddiyatın söz konusu olduğu yerde ardına kadar açılırken insanlığa dönen yüzler yine maddiyat karşısında ayaklar altındaydı. Dedim ya umutlar tükenmiyor yeter ki umudu asla elden bırakmadan tutabilmesini bilmeli insan. İnsanlığımızdan utandıran ve hizmeti yalnızca menfi çıkar karşısında özenerek yapan insanları ve hastaneleri utanç duyduğum ve insanlarımızın umudunu kırmamak adına yazmayacağım ama bunun yanı sıra Kartal Devlet Hastanesi’ni ve orada görevli beyin cerrahı Op. Dr. Mesut Yılmaz’ı ve birinci cerrahi servisi’ni gururla yazabilirim. Neredeyse tüm yaşam umutları elinden alınarak adeta duyarsızca ölüme terkedilmiş bir insanı oldukça başarılı bir şekilde ameliyat ederek hayata döndürmüş ve umutların asla ve asla terk edilmemesi gerektiğini, insanlığın her yerde ölmeyip bir yerlerde hala canlılığını kaybetmediğini bir kez daha ispat etmiş bir insan olan Sayın Mesut Yılmaz’dan övgülerle söz edebilirim. Teşekkürler sayın doktorum tükenmekte olan bir umuttan binlerce umut doğurduğunuz için. Teşekkürler doktorum tutunduğumuz umudu dipdiri ayakta tuttuğunuz için.. Sağolun, varolun ki baltalanan umutlardan serpilen tohumlar uzaklarda da olsa bir yerlerde yeniden ama tükenmeden yeşersin..