Küçük bir kız çocuğuyken ya da bıyıkları henüz terlemiş delikanlılığa ilk adımınızı attığınız zamanlarda, yüreğinizin gizli bölmelerinde kimseyle paylaşmadığınız hayalleriniz var mıydı? Gece sessizliğe bürününce, göklerde yıldızlar sırdaşınız olmuşken, neler düşlediniz gökyüzüne bakaraktan… Yastığınıza başınızı koyduğunuzda hemen uykuya mı daldınız? Yoksa bir sola bir sağa dönüp sessizce ağladınız mı? Belki de mutlu güzel günlerin bir gün gelmesi umuduyla kendinizi uyku denizine korkusuzca bıraktınız. Kuşkusuz hayal kurmanın bir yaşı yok. Her yaşta hayal âlemi kapılarını bize açabilir. Belki şu olur hayallerimiz zaman içersinde değişikliğe uğrayabilir. Bir bisiklet hayaliniz, denize gitme özleminiz, bir fotoğraf makinesi, bir telefon, bir ayakkabı, bir takım elbise, oyuncak bir bebek, bir araba, bir saat… Kim bilir o zaman küçükmüş gibi görünen ve o anda olsaydı eğer çığlıklar atacağınız sevinçleriniz bir gün olsa bile yüreğinize ham bir lokma olarak oturabilir. Hayaller sadece bir şey satın alma üzerine de olmayabilir. Gönlünüzü çalan okulun en yakışıklı delikanlısı ya da mahallenin en güzel genç kızı  da hayalleriniz içersinde olabilir. Hatta gözünüzden önce gönlünüzü fetheden, hataları ile günahları ile sizi çemberine alan, başkalarınca çekici olmayan bir yar en büyük hayalleriniz içinde yer alabilir. Bu hayalinize çevrenizdeki insanlar ‘sen delisin’ deseler bile… * * * Beklemek en can sıkıcı şeydir. Bir de şöyle düşünün. Tamda düşlediğiniz umutla beklediğiniz değeri olan bir insanın bir gün geleceğine yönelik beklentinizin suya düşmemesi ne harikulade bir duygudur kim bilir. Özlediğiniz, senelerdir görmediğiniz bir yakınınızı görebilme ihtimaliniz yüreğinizde düzinelerce takla attırmaz mı? Simyacı adlı roman hala hafızamın bir köşesinde saklı… Orada beni etkileyen çok şey oldu. En etkileyen konuşmalardan biri de (kendi cümlelerimle yazıyorum aklımda kaldığı kadarı ile) diyordu ki: bütün bu hayata neden katlandığımı sanıyorsun. Bir gün hacca gitme hayalim olduğu için. Eğer şimdi hacca gidersem ondan sonra yaşamak için bir nedenim olmayacak. *  * * Hayal kurmadığınız zamanları bir düşünün. Gerçekçi bir maske ile hayatın ne kadar çekilmez ve ağır bir yük olduğunu göreceksiniz. Olmayacak hayaller kurmaktansa ben artık hayal kurmayı unuttum diyorsanız. İşte orada durun. Buna inanmak biraz güç. Siz farkında olmazsanız da yüreciğinizin derinlerinde mutlaka ufak tefek filiz vermiş hayalleriniz vardır. Siz onları ne kadar diplere bastırsanız da onlara direnmeniz ancak bir arpa boyu yol gider. İyi bir ev almak, son model bir araba, iyi bir kariyer, zengin olmak, şöhret olmak, güzel olmak, hayaller sırf bunlarla da sınırlı değildir ki… * * * İçime batan belki size göre sıradan gelecek ama benim için o an çok duygulandığım bir hikâyeyi hatırladım şimdi. Sevdiğim bir arkadaşım demişti ki, biliyor musun seneler evvel her gece uyumadan önce yarın sabah gözlerimin yeşil olması umuduyla uyuyordum. Sabah uyanınca ilk işim aynaya bakmak oluyordu. Gözlerimin rengi bir türlü değişmiyordu. Çocukluk işte... Oysaki dualar ediyordum. Yalvarıyordum. Dualarım kabul olmuyor diye de için için üzülüyordum. Bu sözler üzerine gözlerim dolmuştu. İlk kez gözlerimin yeşil olmasından utanmıştım adeta. Şimdi düşünüyorum da sevgili okurlarım derler ki, lens taksın canım o kadar da üzülmesin ama bizim çocukluğumuza uyan bir hikâyedir bu, çok saf ve spontane… * * * Ben derim ki, hiç yoktan bir düşünüz olsun.  Bari hayal zengini olun. Yaşadım, sevdim, ağladım, istedim, arzuladım, oldu demek için bir gün...