Maalesef kişinin kendisini keşfetmesi adına yaptığım bu yolculukta ve çalışmalarda şunu söylemeliyim ki; her şey daha da kötüye gidiyor ve gidecek!

Dünya aslında aynı şekilde dönüyor, mevsimler aynı zamanda kendisini gösteriyor. Bir gün hala 24 saat!

Oysa herkes için zaman çok hızlı akıp gidiyor değil mi? Hiçbir şeye yetişemiyoruz! Ev, iş, çocuk, trafik…. Ve daha birçok unsur 24 saate yetmiyor gibi…

Gün sonunda tükenmişlik hissi ve kaygıyla ay da tam tersi boş vermişlikle kafamızı yastığa koyuyoruz. Diğer gün yine aynı tempo! Sonra bir bakıyoruz bu çocuk hangi ara büyüdü? Annem, babam ne çabuk yaşlandı? Ben artık eski be değilim, yaşlanıyorum …hayıflanmaya, sorgulamaya başlıyoruz. Bir hamle yapıp kendimize, çevremize sözler veriyoruz. Söz bir daha çocuğuma bağırmayacağım, o daha çocuk. Söz bir daha eşime karşı daha nazik olacağım, o da akşama kadar çalışıyor. Söz yoruldum, bittim, bu nasıl bir hayat, sıkıldım, yeter artık, bıktım… gibi kelimeler sarf etmeyeceğim. Sabırlı olacağım! Mutlu olacağım! Şükredeceğim! Sağlığımın kıymetini bileceğim! Hayattan zevk alacağım! Kendimi geliştireceğim! … Ardı arkası kesilmeyen onlarca sözler havada baloncukların içinde uçuşur. Hepsinin ipi o an elindedir. Sonra en ufak bir olumsuzlukla karşılaşırsın, söylediğin her şey balonlarla birlikte patlar! İpler manasız bir şekilde elinde kalır. Bakakalırsın! Sil baştan ilk noktaya dönersin. Öfken artmaya başlar. Kendine, çevrendekilere, ailene, arkadaşlarına, sokaktaki adama, pazardaki kadına, televizyondaki spikere…

Sonra tekrar döngü devam eder. Bu sadece benim için geçerli değil ki! Herkes mutsuz!!! Avuntun bu olur. Herkesin mutlu olmasına imkan yok ki dersin. Maddiyat, okul masrafları, yemek, içmek (1 damacana su olmuş 150 TL). Bir ekmek olmuş 10 TL. Neyi yetiştireyim? Nasıl mutlu olayım der, Şaire Orhan Veli’ye gönderme yaparsın.

 Bedava yaşıyoruz, bedava;

Hava bedava, bulut bedava;

Dere tepe bedava;

Yağmur çamur bedava;

Otomobillerin dışı,

Sinemaların kapısı,

Camekanlar bedava;

Peynir ekmek değil ama

Acı su bedava;

Kelle fiyatına hürriyet,

Esirlik bedava;

Bedava yaşıyoruz, bedava.

Şair Orhan Veli’yi dinleyelim öyleyse. Hava bedava! Alışveriş, biriyle buluşma, çocuğu okula götürme, okuldan alma vs dışında sadece kendinize ayıracağınız 45 dakikanız olsun.

Sadece gökyüzüne odaklanın. Bulutların akışına, kuşların kanat çırpışına, etraftaki seslerin bütünlüğüne senkronize olun. Derin nefesler alın. Çok derin nefesler. Aldığınız nefesi tutabildiğiniz kadar içinizde tutun. Zihninizdeki tüm olumsuzlukları hapsedin ciğerlerinize ve yavaş yavaş havası kaçmaya yeni başlamış balon gibi azar azar içinizdeki olumsuz düşünceleri dışarı atın. Bu nefes egzersizini 10 kez tekrarlayın. Bir ağacın gövdesine dokunun! Evet yanlış duymadın bir ağacın sert, tırtıklı gövdesine dokun ve hisset. Gözlerini kapat ve hisset. Çevrendekiler ne düşünür beni deli mi sanır diye düşünerek değil, tüm hislerinle dokun!  Hissetmeyi, kendinle kalmayı unutursan asıl delireceğini, toplumsal deliliklerin başladığı bu çağda onlar gibi olmak istemediğini göster kendine ve kanıtla!

Sonra evine git ve kendine sevdiğin bir içecekle ödüllendir. Aynanın karşısına geçip kendine teşekkür et ve sarıl!

Her şey çocuklar ve kadınlar için.