Batı tarihçilerinden olduğu gibi bazı Türk tarihçilerine göre de Osmanlı Devleti aslında III. Roma İmparatorluğudur. Hatta daha da ileri giderek "Türkler, Müslüman Romalılar’dır," demektedirler. Bugün bile Yunanistan Batı Trakya’daki Türkleri; Türk kabul etmeyip Müslüman Yunanlılar zorlamasını devam ettirmektedir. Bu bunlar çok yanlış düşüncelerdir Çünkü Osmanlı Devleti’ni kuranlar özbeöz Türk’tür. Batı Trakya’da yaşayanlar Müslüman Türkler’dir. Gerek Papalık gerekse Batı dünyası İstanbul’un yani onların söylemi ile “Bizans’ın- Doğu Roma İmparatorluğu’nun- Türkler tarafında alınmasını kabullenmemişlerdir. Yani Batı’nın III. Roma İmparatorluğu özlemi hala devam etmektedir. Bizler bu düşünceleri asla kabul etmeyiz ve etmeyeceğiz de! Osmanlı açısından bakarsak sadece Fatih biraz bu konuyu benimsemiş olsa da sonrakiler bu düşünce ve unvanı kullanmamışlardır.

Batı tarihçilerinin zorlama benzetmelerine bakarsak; Roma İmparatorluğu’nun barbar kavimlerin göçü sonucunda ikiye bölünüp hemen ardından çok kısa sürede, Batının parçalanması; Doğu Roma tarafından yani devletin diğer yarısı tarafından bu şekilde tanımlanmıyor. Doğu Roma’ya göre; Roma tek bir devlettir, yönetim kolaylığı açısından iki ayrı yönetim bölgesine ayrılmış, başkenti bir dönem "Nuovo Roma" yani "Yeni Roma" şeklinde adlandırılan "Konstantinopolis’e taşınmış, batı bölgesi ise barbar kavimlerin işgaline uğramıştır. İşgale uğrayan bölge, hala daha Roma toprağıdır, ancak işgal altındadır. Doğu Roma’nın savunduğu bu tezi ise şu şekilde anlıyoruz;

-Doğu Roma, doğuya, kuzeye ya da güneye ilerlemek yerine, daima batıya yani "işgal altındaki topraklarına" ilerlemeye çalışmış ve kısmen de başarılı olmuştur. Zira Doğu Roma dediğimiz devlet, İtalyan Yarımadası, Sicilya, Kuzey Afrika ve İber Yarımadası’na kadar ilerleyebilmiş ve eski topraklarının büyük bölümünü (Galya ve Britanya hariç) tekrar kontrolü altına alabilmiştir. 

-Asıl en önemli olan konu ise Doğu Roma; kendisinden hiçbir zaman "Doğu Roma" ya da "Bizans" gibi tabirlerle bahsetmemiştir. Kendinden daima "Roma İmparatorluğu" olarak bahsetmiştir. Yani Doğusu ve Batısı olmadan, dümdüz," Roma İmparatorluğu," olarak varlığını sürdürmüştür.

Osmanlı tarafını incelerken, İstanbul’un Fethi’nin "gâvur toprağı almak", "İslâm’ı şanlandırmak", "peygamber övgüsüne mazhar olmak" gibi manevi özelliklerden ziyade, politik açıdan, neden inanılmaz büyük bir öneme sahip olduğunu incelemek daha gerçekçi olur kanaatindeyim:

-İstanbul, hali hazırda Roma İmparatorluğu’nun başkentidir.

-Fethinin ardından, Osmanlı’nın başkenti olmuştur.

-Fethin ardından; Başpiskopos, Fatih’i Roma İmparatoru ilan etmiştir. 

Burası önemli, zira her dinin, kendine ait bir "yönetim hakkı aktarımı" vardır. Örneğin, Türkler’in bu konuda 2 ön koşulu vardır. Birincisi yönetme yetkisini direkt olarak Tanrı’dan almak, yani “kut inancı.” İkincisi ise, Cengiz Han ya da Oğuz Kağan soyundan gelmek. Her Türk İmparatoru, kendi soyunu Cengiz Han'a ya da Oğuz Kağan'a dayandırmak zorundadır. Hatta tarihte Osmanlı’nın soyu I. Ahmet, IV. Murat ve II. Mahmut’un döneminde tükenmek üzere iken, Cengiz soyundan gelen Kırım Hanı’nın Osmanlı tahtına geçmesi düşünülmüştür. Taht hakkı Türkler’de bu şekilde iken, Batı' da ise, Katolikler ’de Papa’nın taç giydirmesi, Ortodokslar ‘da ise Başpiskoposluğun sizi imparator ilan etmesi şeklinde resmiyet kazanmaktadır. 

Ancak şunu bilmek ve hatırlamak gerekli. Zamanında Roma içinde de birçok iç karışıklık olmuş ve kimi imparator adayları kendini silah zoruyla imparator ilan ettirmiş ya da Katolikler ‘de de kendine zor kullanarak papa tarafından taç giydirtilen krallar, imparatorlar olmuştur. Ve hepsi kabul görmektedir. En önemlisi Fatih Sultan Mehmet, Başpiskopos ’un kendisini imparator ilan etmesi ile birlikte, hem Türkler’in hem de Roma’nın imparatoru olmuştur.

-Fethin ardından Fatih, kendine resmi unvan olarak "Kayser-i Rum" unvanını almış ve ömrü boyunca bu unvanı kullanmıştır. Peki, ne demektir "Kayser-i Rum"? Kayser, bildiğimiz Sezar’ın Osmanlıcasıdır. Aynı zamanda imparator anlamına da gelmektedir. Almanlar’daki "Kayzer" ve Ruslar’daki "Çar" kelimesi bu kökten gelmekte ve yine imparator anlamına gelmektedir. Peki, Rum ne demektir? Rum, Arapça "Roma" demektir. O dönem Roma’ya doğuda "Rum" şeklinde hitap edilmektedir. Mesela, daha Selçuklular zamanında Mevlana’ya Celâleddin-i Rumi diye hitap edilmesinin anlamı aslında Romalı Celâleddin demekti. Yani “Kayser-i Rum" unvanı, direkt olarak "Roma İmparatoru" şeklinde dilimize çevrilir. Bunun ilginç yanı, Fatih bunu kendi kendine kullanmakla kalmamıştır. Uluslararası diplomatik yazışmaların tümünde, bu unvanla yazışmış, her mektubunda kendini "Roma İmparatoru" olarak tanıtmış, giden elçi heyetleri "Roma İmparatoru Elçileri" olarak gitmiş, gelen elçi heyetlerini "Roma İmparatoru" olarak sarayında kabul etmiştir.

-Fetihten itibaren istisnasız her padişahın (Vahdettin’in de dâhil) tuğrasında "el muzaffer daima" yani "daima muzaffer, hep kazanan" ibaresi vardır. Bunun sebebi ise bir gelenekten ötürüdür. Ne geleneği mi? Roma İmparatorları’nın da adının yanında "Semper victoria" yani "daima muzaffer" ibaresi bulunur.

-Fethin öncesinde Konstantinopolis şehrinin bayrağı, kırmızı zemin üzerine beyaz ay-yıldızlı bayraktır. Zira Roma döneminde basılan paraların bile ay-yıldızlı olduğunu görürler.”

-Fethin ardından şehrin adı Osmanlıcada Konstantinopolis’e yani "Konstantin’in şehri" anlamına karşılık gelen "Konstantiniyye" olarak kullanılmış ve cumhuriyet dönemine kadar bu şekilde kullanılmaya devam etmiştir.

-Fethin ardından Osmanlı’nın idari sistemi köklü bir değişime uğramıştır. Osmanlı, İstanbul’u fethettikten sonra imparatorluk oldu, görüşü aslında temel olarak buraya dayanmaktadır. Roma' nın çoğu idari birimini, Osmanlı kendi kurumlarında kullanmıştır. Buna rağmen kim ne derse desin; Osmanlı’da, Selçuklu’da, Anadolu Selçuklu da inkâr edilmez gerçek olarak Türk devletidirler. Ama o dönem de, bütün dünya üzerinde "Türkiye Devleti" olarak bilinen ilk devlet hangisi derseniz; O da "ed-devletü't Türkiyye" adını kullanan, bizim ise "Memlukler" olarak bildiğimiz devlettir.

Sonuç: bana göre ise Osmanlı Devleti iddia edildiği gibi III. Roma değil Türk Milleti’nin kurduğu özbeöz Türk devletidir. Yine ben diyorum ki ve binyıllar boyu süreceğine inandığım; Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nin mirasçısı ve devamı olarak ilelebet payidar olacaktır.