İbrahim Güray AYTEKİN ÖZEL HABER ARAŞTIRMA

Alparslan Türkeş, 25 Kasım 1917 öğle vaktinde Koyunoğlu ailesinden Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ile Fatma Zehra Hanım'ın çocuğu olarak, Lefkoşa'da Haydarpaşa Mahallesi Kirlizade Sokağı 13 numaralı evde dünyaya geldi. Günümüzde TİKA tarafından bu ev restore edilerek 2019 yılında müze hâline getirilmiştir. Ev günümüzde müze olarak hizmet veren Lüzinyan Evi'nin bitişiğindedir.

Büyükleri Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinin Köşkerli köyünden arsa meselesi yüzünden Sultan Abdülaziz tarafından 1860'larda Kıbrıs'a sürgün ettirilmiştir. Babası Ahmet Hamdi Bey, Gazimağusa'nın yakınlarındaki Tuzla kentinden, annesi Fatma Zehra Hanım ise Larnaka şehrindendi. 

1933'te ailesiyle birlikte  İstanbul'a geldi. Aynı yıl, Lefkoşa doğumlu İzmit milletvekili Hüseyin Sırrı Bellioğlu'nun tavsiyesiyle Kuleli Askerî Lisesine geçici olarak kaydoldu ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçince asli kaydı gerçekleşti. 

1936'da Kuleli Askerî Lisesi'nden mezun olup 1938'de Harp Okulu'nu bitirdi. 1939'da piyade asteğmeni olarak atış okuluna girerek buradan teğmen rütbesiyle mezun oldu (P.938-348). Aynı yıl Kars'a tayin edildi ve akabinde görevli olarak Isparta'ya gitti. Burada Refik Yurtsever'in ablasının kızı Muzaffer Hanım ile 5 Eylül 1939'da nişanlandı ve 14 Ocak 1940'ta evlendi. Isparta'da bir yıl kaldıktan sonra Gelibolu'daki 58. Piyade Alayı 5. Bölük Komutanlığı'na tayin edildi ve BalıkesirBandırma, Edincik, Erdek ve Marmara Adasında görev aldı.

Alparslan Türkeş 1940 yılında Ispartalı Muzaffer Hanım ile evlendi. Muzaffer Hanımın 1974 yılındaki ölümüne kadar süren bu evlilikten çiftin Ayzit, Umay, Selcen, Sevenbige (Çağrı) ve Yıldırım Tuğrul adlarında beş çocuğu oldu. Eşini kaybettikten iki yıl sonra, 1976'da Seval Hanım ile evlenen Türkeş'in bu evlilikten de Ayyüce ve Ahmet Kutalmış adlarında iki çocuğu oldu.

1944 yılında Nihal Atsız hakkında başlatılan, gözaltına alınan 23 kişinin tutuklanmasıyla devam eden ve Irkçılık-Turancılık Davası'na dönüşen süreçte, Atsız'ın evinde yapılan aramada Türkeş'in Atsız'a yazdığı mektupların bulunması üzerine Türkeş, Erdek'te üsteğmen olarak görev yaptığı sırada gözaltına alındı ve tutuklanarak İstanbul, Tophane'deki Merkez Kumandanlığı Cezaevi'ne gönderildi. 

29 Ekim 1944'teki ilk duruşmada, "Türk milliyetçisiyim, fakat iddia edildiği gibi ırkçı değilim," diyerek beraatini istedi. Dava 29 Mart 1945'te sonuçlandı ve Türkeş 9 ay 10 gün hapis cezası aldı; fakat Askeri Yargıtay'ın "1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi tarafsızlığını yitirmiştir," diyerek davanın 2 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülmesine karar vermesi üzerine serbest bırakıldı. İlk karar Askeri Temyiz Mahkemesi tarafından bozuldu, yargılama 26 Ağustos 1946'da yeniden başladı ve mahkeme 31 Mart 1947'de açıkladığı kararla, "ırkçılığın anayasa suçu teşkil etmediğine" hükmederek davadaki sanıkların tamamı hakkında beraat kararı verdi.

Beraatinden sonra orduya dönen Türkeş, 1948 yılında, ABD'ye eğitime gönderildi Önce Kansas eyaletindeki Amerikan Harp Akademisi'nde, sonra Georgia eyaletindeki Amerikan Piyade Okulu'nda iki yıl boyunca "gerilla harbi" eğitimi gören Türkeş, bu dönemden bahsederken "Amerikalılar II. Dünya Savaşı'nın galibi olarak çok gururluydular, bizi de Marshall Planı çerçevesinde Sovyetler'e karşı güçlendirmek için eğitiyorlardı." ifadelerini kullanmıştır.

ABD'de aldığı eğitimden sonra Türkiye'ye dönen Türkeş, Çankırı Gerilla Okulu'na yüzbaşı rütbesiyle atandı ve burada iki buçuk yıl boyunca "gerilla hocası" olarak görev yaptı. Harp Akademisi sınavını kazandı ve anılan okuldan binbaşı rütbesiyle mezun oldu .1955 yılında dış görevler sınavına girerek Pentagon'da göreve başladı, ABD'nin başkenti Washington, DC'de bulunan NATO Daimi Komitesi'nde bulunan Türk genelkurmayı temsil heyetinde görev yaptı ve 1958 yılına kadar ABD'de kaldı. 

1959'da Almanya'da Atom ve Nükleer Okulu'na gönderildi ve buradaki eğitiminden sonra albaylığa yükseldi ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı NATO şube müdürü olarak atandı Türkeş, 27 Mayıs 1960 günü Demokrat Parti iktidarına karşı gerçekleştirilen askerî darbenin öncesinde, 1958 yılında Elâzığ'da albay rütbesiyle görev yaptığı birliğinden Ankara'ya atandı ve Albay Talat Aydemir'in önerisiyle Millî Birlik Komitesi'ne (MBK) alınarak, darbeyi planlayıp yürütecek olan 38 kişilik MBK içinde yer aldı.

Kendi beyanına göre, 27 Mayıs Darbesi'nin fiili lideri kendisidir. Türkeş, darbe hakkında yaptığı açıklamada “27 Mayıs ihtilalinin fiilen lideri benim. General olmamama rağmen fiilen liderliğini ben yaptım” demiştir. 

Darbe bildirisini 27 Mayıs 1960 sabahı radyodan okuyan kişi oldu ve bundan sonra adı sıkça duyulmaya başlandı. Darbe sonrasında kurulan askeri yönetimde Başbakanlık Müsteşarlığı yaptı; yardımcılığına ise, sonradan Adalet Partisi Balıkesir Senatörü seçilecek Hikmet Aslanoğlu ve CKMP Genel Sekreteri olacak Fuat Uluç getirildi.

Bu dönemde Millî Birlik Komitesi içindeki görüş ayrılığı sonucu 13 Kasım 1960'ta MBK Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel bir bildiri yayımlayarak MBK'nin çalışmalarının ülkenin yüksek çıkarlarını tehlikeye düşürecek bir duruma geldiğini, bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri ile MBK üyelerinin talepleri üzerine MBK'yi feshettiğini açıkladı. 

Yeni oluşturulan MBK'de ise Alparslan Türkeş'in de içinde bulunduğu ve "Ondörtler" olarak adlandırılan ve ülkenin köklü yapısal sorunları çözülmeden kısa süre içinde yapılacak seçimlerle iktidarın sivillere bırakılmasını reddeden 14 subaya yer verilmedi. MBK üyesi Korgeneral Cemal Madanoğlu'nun inisiyatifiyle gerçekleşen bu operasyonla söz konusu kişiler Türk Silahlı Kuvvetleri'nden de emekli edilerek çeşitli görevlerle yurt dışına sürgüne gönderildiler. Alparslan Türkeş de bu operasyon sonucu Yeni Delhi büyükelçilik müşaviri olarak Hindistan'a gönderildi. Karar Türkeş'e 13 Kasım 1960 sabahı kapısına gelen askerler tarafından verildi ve Türkeş, aynı askerler tarafından Mürted Hava Üssü'ne götürülerek 19 Kasım 1960 gününe kadar bu üste tutuldu.

İrfan Ülkü, bu dönemde Cemal Madanoğlu'nun Türkeş'i kurşuna dizdirmek istediğini, fakat CIA İstasyon Şefi olarak Türkiye'de görev yapan Ruzi Nazar'ın, ABD Büyükelçisi aracılığıyla Cemal Gürsel'le görüşerek, "Böyle bir şey yaparsanız ya da yapılmasına göz yumarsanız, Amerikan Hükûmeti bunu hiç hoş karşılamayacak, bu cinayet iki ülke ilişkilerine gölge düşürecektir." dediğini, yan odaya geçen Gürsel'in birkaç dakika içinde dönerek "Mesele hallolmuştur," dediğini, böylelikle Türkeş'in idam edilmekten kurtulduğunu belirtir. 

Gökhan Evliyaoğlu'nun Adalet Partisi'ne katılma yolundaki teklifini reddeden Türkeş, milliyetçi çevreleri bir araya getirmek için 1963 Mayıs ayında Huzur ve Yükseliş Derneği'ni kuracaklarını açıkladı. Derneğin programı, daha sonradan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin programına temel teşkil edecektir.Ancak bu dernek, Talat Aydemir'in ikinci darbe girişimi nedeniyle kurulamadı. Türkeş bu süreçte; darbe hazırlığı yapan Talat Aydemir - Fethi Gürcan ikilisiyle temas kurdu, ancak Talat Aydemir'le anlaşamadı. Bunun üzerine darbeyi hükûmete ihbar etti. Kendisi de darbe girişimi nedeniyle tutuklandı, 3,5 ay cezaevinde kaldı; ancak darbeyi hükûmete duyurduğu için tahliye edildi.

Alparslan Türkeş, sürgünde olduğu dönemde 14'lerden çoğu ile sık sık bir araya gelerek dönüşten sonraki stratejisini belirleyici toplantılar yapmıştı. Nitekim 31 Mart 1965'te, 14'lerden Dündar TaşerAhmet ErMuzaffer ÖzdağRıfat BaykalMustafa Kaplan gibi eski MBK üyeleri ile birlikte Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne (CKMP) katılarak fiilen siyasi hayata atılmış oldu. Öte yandan, 14'lerden Orhan KabibayOrhan Erkanlıİrfan SolmazerNuman Esin ve Fazıl Akkoyunlu ise CHP'ye katıldı.

Türkeş ilk olarak partide genel müfettişlik görevi üstlendi. Partiye katılışından bir buçuk ay sonra olağanüstü kongre talebinde bulundu; talebi partinin Genel İdare Kurulu'nda 6'ya karşı 11 oyla kabul edildi. Olağanüstü kongreye gidiş sürecinde 14'lerden Numan Esin, Mustafa Kaplan, Şefik Soyuyüce ve Fazıl Akkoyunlu da CKMP'ye katılarak Türkeş'in partideki ağırlığını artırdılar.

Gerçekleştirilen olağanüstü kongrede Türkeş 698 oy alarak partinin genel başkanı seçildi. Daha sonra 10 Ekim 1965 seçimlerinde Ankara'dan milletvekili seçilerek, 48 yaşında parlamentoya girmiş oldu. 1961 yılındaki seçimlerde yüzde 14'e yakın oy alan CKMP, bu seçimde yüzde 2,2 oy alarak 11 milletvekili çıkardı.

Türkeş, 1966 Türkiye cumhurbaşkanlığı seçiminde aday oldu, ancak 461 oy alan Cevdet Sunay karşısında 11 oy alarak seçimi kaybetti.6-8 Şubat 1969'da Adana'da yapılan olağanüstü kongrede CKMP'nin adı Milliyetçi Hareket Partisi, terazi şeklindeki amblemi ise üç hilâl olarak değiştirildi. Söz konusu kongre, Türk-İslam sentezinin ülkücü doktrinin ana unsuru hâline geldiği yer oldu ve bundan sonra Nihal Atsız, Türkeş'i "Türkçülükten ayrılıp şeriatçılığa ve dinciliğe kaymakla" suçladı. 

Türkeş, 12 Ekim 1969 tarihinde ve 14 Ekim 1973 tarihinde yapılan genel seçimlerde Adana'dan milletvekili seçildi. Anılan seçimlerde MHP sırasıyla 1 ve 3 milletvekili çıkartabildi.

1975'ten sonra Milliyetçi Cephe adı verilen koalisyon hükûmetlerinde başbakan yardımcılığı görevinde bulundu. Bu dönemde sağ ve sol çatışması arttı. Yetkililerin elinde Milliyetçi Hareket Partisi'nin şiddetin esas kaynağı olduğuna dair kanıtlar vardı ve Cumhuriyet Savcısı kapsamlı bir soruşturma yapmak istiyordu. Ancak hükûmet buna izin veremezdi. Çünkü bu rolün açığa çıkarılması koalisyonun dağılması anlamına geliyordu ve Demirel bunu düşünmek bile istemiyordu. 

5 Haziran 1977 tarihinde yapılan genel seçimlerde partisi yüzde 6,42 oranında oy alan Türkeş, yine Adana'dan milletvekili seçildi. 2 Eylül 1980 günü saat sabah 4'te ordu yönetime el koydu. Alparslan Türkeş bunun yedi saat öncesinde evinden ayrıldığı için, darbe sonrasında diğer siyasi liderler (Demirel, Ecevit, Erbakan vb.) gibi gözaltına alınamadı. Darbeyi gerçekleştiren Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, darbenin ertesi günü "Devlet Başkanı" imzasıyla yayımladığı bildiride, diğer üç parti başkanlarının teslim olduğunu, Alparslan Türkeş'in de teslim olması gerektiğini, aksi takdirde suçlu durumda olacağını ilan etti. Darbeyi ordudaki hangi grubun gerçekleştiğinden emin olmadığı için bir süre gizlenen Türkeş, 15 Eylül günü saat 04:00 civarında evine döndü, birkaç saat içinde evine gelen inzibat erleri tarafından gözaltına alındı. 

Öncelikle Erbakan'la birlikte İzmir'deki Uzunada Deniz Üssü'ne götürüldü, buradaki bir villada 20 gün kadar kaldıktan sonra Ankara, Mamak'taki Sıkıyönetim Savcılığı'na götürülerek sorgulandı. 

Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkemesi tarafından 29 Nisan 1981 tarihinde açılan "MHP ve ülkücü kuruluşlar ana davası" kapsamında, idam cezası istemiyle yargılanan Türkeş, 11 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı ve toplam 4 yıl 7 ay 25 gün tutuklu kaldıktan sonra, 9 Nisan 1985 tarihinde tahliye edildi

Türkeş, 1987'de siyaset yasağının kalkmasıyla birlikte, darbeden sonra ülkücüler tarafından 7 Temmuz 1983 tarihinde Muhafazakâr Parti adıyla kurulan ve 30 Kasım 1985'te Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) adını alan partiye 20 Eylül 1987 tarihinde üye oldu ve iki hafta sonra, 4 Ekim 1987 günü yapılan olağanüstü kongrede, 210 delegenin tamamının oyunu alarak genel başkanlığa seçildi. 

MÇP bir ay sonra, 29 Kasım 1987'de yapılan genel seçimlere Türkeş'in liderliğinde girdi ve yüzde 2,91 oranında oy alarak milletvekili çıkaramadı. 26 Mart 1989 günü yapılan yerel seçimlerde ise partinin oyu Türkiye genelinde yüzde 4,14 seviyesinde kaldı.

MÇP, 1991 genel seçimlerine Refah Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi ile yapılan seçim ittifakı çerçevesinde tek başına girmedi. Parti bu ittifakla 19 milletvekili çıkarırken, Türkeş de Yozgat milletvekili olarak yeniden parlamentoya girdi.

Bu dönemde Türkeş, bir yandan MÇP'yi merkeze çekmek, öte yandan Anavatan Partisi'ıni etkisizleştirmek amacıyla, Doğru Yol Partisi ve Sosyaldemokrat Halkçı Parti arasında 30 Kasım 1991 tarihinde kurulan koalisyon hükûmetine güvenoyu vereceğini açıkladı. Ancak bu kararı partide dört fire verilmesine neden oldu ve Muhsin Yazıcıoğlu, Ökkeş Şemdinler, Esat Bütün ve Saffet Topaktaş, TBMM'deki oylamaya katılmadılar.[38] Bu isimler daha sonra iki milletvekilini (Ahmet Özdemir ve İsmet Gür) de yanlarına alarak 4 Temmuz 1992 tarihinde MÇP'den ayrıldılar ve 29 Ocak 1993 tarihinde Büyük Birlik Partisi'ni kurdular.

12 Eylül darbesi ile kapatılmış olan partilerin adlarının kullanılmasına ilişkin olarak Siyasi Partiler Kanunu'nda yapılan değişiklikle MÇP'nin ismi 24 Ocak 1993 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olarak değiştirildi. 1995 genel seçimlerinde MHP ve Türkeş parlamento dışı kaldı.

Türkeş, Soğuk Savaş'ın 1991'de bitmesiyle birlikte, 1980 öncesinde komünizm karşıtlığı ve Türk milliyetçiliği çerçevesinde oluşturduğu siyasi söylemini, 1991 sonrasında Türk cumhuriyetleri ve Kürt sorunu çerçevesinde şekillendirdi.

Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997'de geçirdiği kalp krizi sonucu Ankara'da yaşama veda etti. Kabri, Ankara Beştepe'de ANIT MEZARINDA bulunmaktadır.

ALPARSLAN TÜRKEŞ’İN YAYINLANMIŞ  ESERLERİ

Gönül Seferberliğine Temel Görüşler Türkiye'nin Meseleleri Bunalımdan Çıkış Yolu Kahramanlık Ruhu Yeni Ufuklara Doğru 1944 Milliyetçilik Olayı, 27 Mayıs ve Gerçekler Fırtınalı Yıllar MHP ve Bozkurtlar Türklük Gururu ve Şuuru Her Türlü Emperyalizme Karşı Bir Devrin Perde Arkası 9 Işık ve Türkiye 9 Işık 9 Işık / Millî Doktrin Milliyetçilik Ahlakçılık Türk Milliyetçilerinin Zaferi Ülkücülük Basılan Kervanımız Dış Politikamız ve Kıbrıs Milliyetçilik-Ülkücülük Üzerine Konuşmalar Toplumculuk Dış Meseleler Savunma Sorgu Millî Devlet Güçlü İktidar Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik İlimcilik 27 Mayıs, 13 Kasım, 21 Mayıs ve Gerçekler