Sevgili dostlarım  eşimin “ sürekli  ruhsal yapını bozan stres yüklü yazılar yazıyorsun, bu tip yazılara bir süre ara verip  küçüklükten bu yana zorlu  ve ilginç geçen  yaşamını kısa anekdotlarla anlatmayı denesen mi acaba?!” uyarısını dikkate alarak bu gün  sizlerle beraberim.. Umarım ilginizi çeker. 

Yazımın başlığı  “BABA OLMAK.”   Benim gibi babasız büyüyen çocuklar için  kullanılacak başlık ne olmalıdır derseniz?   Bana göre “Yetim kalan çocukların  babalık görevlerini de  yüklenen   ‘ANNELERİN’ Babalar Günü .”demek  daha anlamlı olacaktır. 

Yani yine analardır, hakkı ödenmeyecek kutsal varlıklar.  

 Açık söylemek gerekirse bu yıl idrak ettiğim babalar gününde  biraz buruk , biraz da  hassas duygular  içersindeyim.  Bunda,   KORONA illetiyle mücadele ederken   uzun süre evde kalmanın verdiği ruhsal yıkım  oldukça  etkili oldu!  Bu  illet  önümüzdeki günlerde de  etkili olmaya devam edecekmiş görüntüsü veriyor

                                                      ***

 İnsanlıktan çıkmamak  için  bir süredir sizlerle sağlıklı  ve uzun yaşam konusunda  bazı paylaşımlarım olmuştu. 

Zorlandığım bu  süreçte; güzel sanatların  en az bir dalıyla meşgul olmanın,  geride bıraktığımız hatıralara  bir göz atmanın,  eskimeye yüz tutmuş gizemli  fotoğrafların  küf kokusuna   nüfus edebilmenin sayısız faydalarını gördüm.  

28 Nisan 2008 tarihinde annemi kaybettiğimden bu yana her yıl ölüm yıldönümünü   çok yakın akrabalarımla  paylaşmaktaydım.  Bu yıl ise bir değişiklik yaparak sizlerle de paylaşmanın mutluluğunu yaşadım. .   

Yazıma gelen olumlu  tepkiler, yalnız olmadığımı , böylesine anlamlı  günlerde  bir bütün olabileceğimizi görmek,   hayatı  daha bir yaşanır hale getiriyor.  Bu nedenledir ki, yaşanmışlıklarımı  kendi yaşamışlıkları gibi gören ve  anlamlı  yorumlarıyla yanımda olduklarını  hissettiren tüm dost/okurlara   çok teşekkür ediyorum. ..

                                                       ***

Ne zaman babalar gününü kutlamak gerekse babasını  hayal meyal hatırlayan  biri olarak   içimde  buruk bir hüzün oluşur!  Zira bizim ailemiz dört erkek kardeş ve  vefakar bir anneden oluşuyordu!  

Ve   ben , evin  üçündü evladı  olarak dünya’ya  gözümü açmıştım. Yukarıdaki  fotoğraftan  üç (3) yıl sonra ne yazık ki  babamı çok genç yaşta kalp krizinden kaybettik. Nurlar içinde yatsın..  

 Fotoğrafa   beni  anasının kucağında kız  kıyafetine bürünmüş olarak görüyorsunuz! 

Nedeni,   annemin  ille de kız evlat  isteğiydi!  Özlemini,  beni   kız gibi giyindirerek  gideriyordu.  Nasip olmayınca   inatla bir arayışa daha  girildi ve   doğan dördüncü  çocukta  erkek olunca anam  Nur   ismini vererek    vazgeçemediği  özlemine  bir  virgül koyuyordu..  

 Beşinci  girişime de  babamın ömrü vefa etmedi!...

Babamızı kaybettiğimizde  en büyüğümüz 11 , ben  ise  beş yaşında  yetim kalmıştık.  Kutsal  varlığımız   olan anamız  ise , Babasız kalan evlatlarının  hem anası hem de babası  olarak 29 yaşında  dul kalmıştı.  Saçını  süpürge ederek dört erkek evladını da  kimseye muhtaç etmeden  yetiştirmişti! 

ÇÜNKÜ O BİR ATATÜRK ÇOCUĞUYDU.  

Aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğunda  yedi yıl sadrazamlık yapan Mehmet Kamil Paşa (1832-1913) ile, Adana Valisi Şakir Paşa (1836-1900) anamın baba  tarafından  büyük amcası,  Hayfa, Akka ve Beyrut mutasarrıfı  Sadık Paşa ( 1846-1902)  ise  dedesidir.  

KISACA ADINI ZİKRETTİĞİM  PAŞALAR BİZLERİN DE ATALARIDIR!..  

……..Eğer babamızı  çok genç yaşta kaybetmeyip,  onun   kokusunu,  bizleri sahiplenişini, aileye kol kanat gerişini gözlemleyebilseydik ne mi  değişirdi yaşantımızda?  Yazılacaklar  kitaplara sığmaz ve anlatmakla bitmez  inanın!? Yalnız  bir hususu açıkladığımda  ne demek istediğim  daha iyi  anlaşılacaktır. 

“Dört erkek evlat da bugün  yüksek okul/üniversite  mezunudur.”

O nedenle bir baba olarak çocuklarımın , özellikle de torunumun sağlıklı  ve başarılı olması  için  feda etmeyeceğim  kötü alışkanlıklarım  olamaz  benim…

Ve diyorum ki; yıllardır baba eksikliğinden duyulan hüznü , burukluğu   yaşayan biri olarak   , çocuklarıma  ve torunlarıma aynı hüznü yaşatmamak adına  sağlığıma   dikkat ediyorum. Uzun yaşamanın  yollarını  arıyor ve  naçizane sizlerle  de   paylaşıyorum.

                                                        ***  

 “ Her asker gibi zorlu  meslek yaşantımızda  çocuklarımıza  yeterli babalık  yapamadığımız  görülür. Nedenine gelince;   uzun ve büyük mücadelelerle geçen askerlik yaşamımızda  , maiyetimizde bulunan tüm askerler bizim evlatlarımız olmuşlardır.  Ve biz  onları bu duygularla  bağrımıza basarken,  kendi çocuklarımızı  ihmal etmiştik. Ancak zamanla   anlıyorum ki, o yoğun geçen  dönemde yaşanmakta olan  sıkıntıları bizlere hissettirmeyenler  yine vefakar eşlerimiz olmuştur.  Bu açığı  çocuklarımıza  babalıkta yaparak kapatmış ve   evlatların  babalarını  anlayışla karşılamalarına vesile olmuşlardır. 

Yazımın sonunda hepinize; ulu önderimiz  Gazi  Mustafa Kemal Atatürk’ün  yaktığı  kalkınma  meşalesinin sönmeyeceği  ve  insanların huzur ve güven içinde yaşayacağı bir Türkiye diliyorum..… 21 Haziran 2020 Pazar.