Baba, herkesin kimsesi, kendi kimsesiz ucube bir yaratık, varlıktır. Bu benim bakış açım olmasa da çok kez bu yanılgı içinde olmuşuzdur, olmuşumdur. Yaptıkları, yapacakları, hayalleri, umutları, öngörüleri elbet vardır. Hiç biri ciddiye alınmaz, alınmaz ki sonuçlardan hep hatalı, suç merkezi olsun, olabilsin. Suç ve suçları kabul etmesi yetmez, sonu olmayan bir takvimde ‘’tamam da, ne yapacaksın’’ sorusuna muhataptır. Ne yaparsa yapsın tatmin sağlayamayacağı, hafife alınacağı açık, kesin ve nettir.

Baba olanın babası hayatta ise, çözümü onda bulup bulamamasının yoktur önemi, daha önemli bir dayanak, ağlama duvarı yaşamaktadır. İnancımız ve geleneklerimizden günümüze kadar uzanan hadisler, tekrarlar vardır. ’’Cennet annelerin ayakları altındadır’’ anneye verilen önemi bizlere sunmakla birlikte, babalar için böyle bir önem tescili yerine, anneler söyler geçer, babaların bedduaları tutar inancı yaygındır. Toplum olarak babalara dayatma sayılabilecek başka empozeler de yüklemişizdir. Güçlü, kahraman, ağlamaz, canı yanmaz gibi yakıştırmalar içinde öngörü mantığından ziyade dayatma dememiz daha uygundur kanısındayım.

Toplum kanaatlerimiz içinde en önemli sayılacaklardan biri ise; babanın kendi annesi ile eşi arasındaki sonu gelmez bir çekişmeye müdahil olma durumudur.

Adını baba diye belirledi isek, çocukların babayı bitmeyen bir kaynak gibi görme lüksü, göz ardı edemeyeceğimiz gerçeğimizdir. Baba bu kez de eşi ve çocukları arasındaki her anlaşmazlıkta müdahildir, çoğunlukla da taraf olmaya zorlanır. Bu kavga seyrini günlerce, aylarca sürdürür, sonuç çok kez bellidir, babadır suçlu ve sulh ile biter.

Aile içi ve büyük aile ilişkilerinden birkaç örnek vermekle birlikte, sizler yaşadıklarınız ve tanık olduklarınızla birlikte bu örnekleri anında misli, misli çoğaltmışsınızdır. Ülkem sosyalistesin de ise pek farklı bir durum yoktur. Anne için yazılan, söylenen şarkı, türkü, şiirler, sanat çıktıları olabildiğince fazla iken, baba için ender bulabildiklerimiz mevcuttur. Tüm çalışmaları tek tek sıralama gereği duymasam da ‘Can Yücel’in babası için yazdıklarını ve ‘Fatih Kısaparmak’ın yazarak seslendirdiklerini dile getirmek isterim.

Dayatma dedim ya, bir diğeri ise; baba eşini birinci sırada sevmelidir, beklenti budur. Anne ise eşinden ziyade çocuklarını sever ki, beklenti budur. Anne ev ve çocuklar ile uğraşmaya yetemezken, baba evlendiği günden, ölünceye kadar çalışsa yetmez. Son yıllarda profesyonel çalışma hayatında olan annelere haksızlık etmek istemem tabi. Bu oluşumdaki ailelerde ise şu söylem kabul edileli çok olmuştur. Üstün, başın, yemeğin, evin hazır, çalış gel, yan gel yat. Babanın tek sorumluğu çalışmak gibi görülürken, işsiz kalması gibi durumlar kabul edilemez. Çalıştığı günler, yıllarda her gün karşı karşıya kaldığı kaprisler ise doğal kabul edilecektir. Sadece eş kaprisi yetmez, çocuklarının karşılaştığı her sorunun, dolaylı sebebi yine babadır. Bir şeyleri yapmadığı ya da yaptıklarını zamansız ve istenilen şekilde yapmamasıdır.

Baba bu şartlar altında evinde dinlenmek, huzur bulmak gibi arayışlara girmekten uzak durur. Kendi dünyasında çok keyifli halleri olması merak oluştururken, hüzünlenmesi, kırgınlıkları, hele hele ağlaması ayıp kabul edilir. Baba olur ya evi dışında sürdürmekte olduğu sosyal hayatında ya da iş hayatında sahip olmayı başardığı her başarı ve taltif ‘’olası gelişme’’, ceza, baskı, yerinde sayma, gerileme gibi durumlar ise ‘’beceriksizlik’’ diye tanımlanır.

Babaları konu aldığım bu yazı her hangi bir bilimsel dayanağı, istatistiği ya da bilirkişiyi temel almamıştır. Tamamıyla deneyimlerim ve gözlemlerimden aktardıklarımdır. Baba ve annelerin önce ailelerimizin temel taşıdırlar, ailelerde toplum ve halkı, milletleri oluştururlar. Her insan doğal olarak anne ya da anne adayı olabileceği gibi, baba ya da baba adayıdırlar. Önyargı, hatta öngörülerden uzak akıl temelinde kurgulanmış aile ve diyaloglar temennimle. Babalar diyorum, onlar birer kahraman! Bir aya yakın süredir yazılarıma ara vermiş, kendimce tatil ya da dinlenmek için mola almıştım. Mola ertesi ilkyazım haftası babalar günü arifesine denk gelince doğal olarak bu yazımla merhaba demek daha bir uyumlu diye düşündüm. Köy enstitülü öğretmenlerden Hakk’a uğurladığımız babam ‘Hanifi Demir’e rahmet göndererek, yazıyı okuyan tüm babaların ve baba adaylarının gününü kutluyorum.