Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Anafartalar kahramanı, Türk Kurtuluş Savaşı’nın önderi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı,bir kurtuluş destanının en büyük kahramanı olarak sadece tarih sayfalarının derinliklerinde değil yüce Türk milletinin kalbinin tam ortasında sevgi yumağına sarılı bir halde bulunmaktadır.

Mustafa’nın nüfus kaydında ay ve gün belirtilmeden o dönemde kullanılan Rumi takvime göre yıl olarak 1296 yazılmıştı. Bunun Miladi takvime göre karşılığı 13 Mart 1880 – 12 Mart 1881’dir. Miladi takvimin kabul edilmesinden sonra doğum yılı önceleri 1880 diye gösterilmiş, daha sonra 1881 olarak değiştirilmiş ve 19 Mayıs günü doğduğu kabul edilmiştir. 

  

Bunda da Reşit Saffet Atabinen’in 19 Mayıs 1932’de Atatürk’e “Doğum gününüz kutlu olsun!” diye bir telgraf çekmesi etkili olmuştur. 1936’da İngiltere Kralı VIII. Edward, Atatürk’ün doğum gününü öğrenmek isteyince kendisine “Atatürk’ün 19 Mayıs 1881’de doğmuş olduğu” yanıtı verilmiştir. Ancak 19 Mayıs tarihi nüfus kaydına işlenmemiştir. “19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktık. Milli Mücadeleyi başlattık. Bu, Türkiye’nin doğuşunun başlangıcıydı. O gün benim de doğum günümdür.”diyen Atatürk, doğum günü tarihini 1936 yılında ilk kez böyle açıklamıştır.. 19 Mayıs 1919, Atatürk’ün yedi düvele diz çöktürdüğü sürecin başlangıç tarihidir..

Milletimizin Atatürk'e olan sevgi ve saygısı dünya var oldukça devam edecektir. O'nun vatanı adına yapmış olduğu hizmetleri gelecek nesillerimize en iyi şekilde anlatmalı ve öğretmeliyiz. Anlatmalıyız ki çok büyük zorluklar içerisinde kazanılan Kurtuluş Savaşı'nın ve kurulan cumhuriyetin değeri gelecek nesillerce çok daha iyi anlaşılsın.

Atatürk, önsezileri çok güçlü, büyük bir dahidir.. Dünyada bir asır  sonrasını görebilen tek liderdir.. Bağımsız, çağdaş, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni Türk gençlerine emanet ederken bu günleri görmüştür ve gençliğe hitabesinde demiştir ki;

       

‘’Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

 Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. 

Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. 

Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. 

Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. 

Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

 Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.’’

Atatürk'ü anlamak onun fikirlerini çok iyi bilerek tatbik etmekten geçer. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulması bir devrin yeniden yazılmasıdır adeta. Yurdun dört bir yanı işgal altında inlerken, bağımsızlık ateşi hiçbir zaman sönmeyen Türk milletine önderlik yapan Atatürk, milletimizin esaret altında yaşamasını aklının ucundan bile geçirmeyerek, tarih sayfalarındaki, inancın zafere dönüştüğü, en büyük bağımsızlık savaşının ve  eşsiz devrimlerinin mimarı olmayı hak etmiştir.

         

Milletimizin karakterine, yetenek ve göreneklerine, yaratılışına en uygun olan yönetim şekli Cumhuriyet idaresidir. Çünkü Cumhuriyet; yüksek ahlaki değer ve niteliklere sahip bir yönetim şeklidir. Cumhuriyet fazilettir; özgürlüktür; bağımsızlıktır; uygarlaşmadır; modernleşmedir ve de çağdaşlaşmadır. Ruhu laik olmaktır, amacı demokrasinin yaratılması ve yaşatılmasıdır. Ulu Önder Atatürk ; ‘’CUMHURİYET BENİM EN BÜYÜK ESERİMDİR’’sözleri ana fikir olarak onu anlamaya yeter artar…

       

Atatürk'ü anlamak onun ilke ve devrimlerini çok iyi bilmek ve uygulamak demektir. Kurulan cumhuriyetin manasını çok iyi bilmeliyiz ki cumhuriyete daha çok sahip çıkalım ve koruyalım. Atatürk'ün halkını ülke yönetiminin tek sahibi yapması, ülkenin öz kaynaklarını da milletin hizmetine vermesi, O'nu son derece, diktatörlükten uzak, vatan ve millet sevdalısı bir lider olarak karşımıza çıkarmaktadır. 

Kendisini Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine adayan Atatürk, hiçbir zaman şahsi menfaatini düşünmemiş, sadece milletin menfaatleri doğrultusunda hareket etmeyi yegane yol olarak görmüştür.

10 Kasım 1938 günü Yüce Türk milleti büyük Önderi Atatürk’ü kaybetmiştir.1938 yılından beri, her 10 Kasım, Ata'mızı kaybetmenin verdiği büyük hüznün yanında, onu daha iyi anlamanın gereğinin ortaya konulması gereken bir gün olarak ta değerlendirilmelidir. O'nun hayatını, ilkelerini ve bizden yapmamızı istediği şeyleri, bilimsel olarak ortaya koymak ve uygulamak, bizlerin birinci vazifesi olmalıdır.

Atatürk devrimleri bugün bir çok ülkede örnek olarak kabul görmüş bir vaziyette ele alınmaktadır. Bağımsızlığını tam olarak kazanamamış birçok ülkeye, özelliklede mazlum uluslara Atatürk devrimleri, ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Bütün bunlar Atatürk'ün evrensel bir dünya görüşünün mimarı olduğunu da göstermektedir.

Bizler her 10 Kasım'ı, bıraktığı eserlerin izinde, ülkeyi daha da ileriye götürebilmek adına neler yapılabileceğinin ortaya konulması gereken bir gün olarak görmekteyiz. Bağımsızlığımızın, milli birliğimizin, bölünmez bütünlüğümüzün, mutlu vatandaşlık ülkümüzün ve barış içinde yaşamamızın, çağdaş dünya düzeninin bayraklaşan ismi olan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde yürümeyi büyük bir onur ve gurur vesilesi olarak görüyor, Bilim ve akıl öncülüğünde ilke ve devrimlerinden büyük güç alıyor ve hedef gösterdiği yolda onurla yürüyoruz.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım her yıl resmi tören ile anılmaktadır. Törenlerde Ankara’da bulunan Anıtkabir ziyaret edilir. Ulu önderimiz saat 09:05’de vefat ettiği için bu saatte Türkiye genelinde 1 dakikalık saygı duruşuna durulur. Saygı duruşu esnasında 1 dakika boyunca siren sesleri çalar. Türkiye genelinde bütün bayraklar yarıya kadar indirilir. Gazete Radyo ve TV lerde Atatürk ile ilgili programlar yapılır birçok kurum, kuruluş, okullar ve Üniversitelerde özel programlar paneller düzenlerler…

Hayata gözlerini yumması, sadece yerli basında değil, yabancı basında da önemli yer buldu. Pravda’dan Le Monde’a birçok ünlü gazete bu haberi manşet yaptı veya birinci sayfasında yer verdi. Haber gazetesi “Atamız öldü. Yaşasın Cumhuriyet!” ifadesini kullanırken, Paris Soir gazetesi Fransa dışişleri bakanının şu sözlerine yer verdi: “Kahramanlığı ve dehası ile ülkesinin bağımsızlığını ve kalkınmasını sağlayan Cumhurbaşkanı Atatürk’ün ölümü, takdire şayan bir ülke olan Türkiye için çok büyük bir kayıptır.”