Bir şeyi öğrenmenin en basit yöntemi taklit etmektir. 

Beyinsel aktivitelerimizin seçeceği her zaman su gibi en kısa yolu seçer.

Bu yüzden;

Boşlukları dolduran bir düşünce sistematiğimiz olduğunu düşünüyorum.

Örneğin bir şeyi hatırlamaya çalışırız ama bir türlü aklımıza gelmez.

Ne kadar çırpınırsak çırpınalım, anahtar bir kuyuya düşmüştür. 

Bulamayız.

Böyle durumlar için;  

Psikolog bir arkadaşım o zaman bana farklı bir şey düşünmemi ve birkaç dakika içinde aklıma geleceğini önermişti.

Ve başarılı olmuştum. 

Şimdi ne zaman bir şeyi unutsam aynı yöntemi dönerim.

Doğru olarak beynimize çakılı düşünceler aslında bizde var olan alışkanlıkların var ettiği algoritmalarımızdır. 

Bundan dolayı;

Beyinsel aktivitelerimizin seçeceği her zaman su gibi en kısa yolu seçer.

Bizler bir sosyolojik olarak yetiştiğimiz çevrenin sistematiğini ve bir sorun karşında,

“Alışılmış algoritma”

İle hareket etmemiz gerektiği işlenir. 

Çünkü topluma uyum sağlamamız için;

“Beyinsel aktivitelerimizin seçeceği her zaman su gibi en kısa yolu seçer.”

Peki bu dış uyaranlara karşı; 

“Kendi aklımız ve gözlemimizden” 

Çıkarabileceğimiz 

Özgür bir düşünce ve rasyonel bir yöntemi kendimize ait, 

“Doğru veya yanlışı” 

Bize ait olan bir yeniden kurgulayabileceğimiz algoritmamız olmaz mı?

Tabi ki olur.

Ama biz kolay olan zahmetsiz yolu seçeriz.

Kendimiz olmak istiyorsak,

Bizi temsil eden; 

Doğru ve yanlışlardan oluşan bizi var kılan karakterimize Nüfuz ettirebileceğimiz,

Bilgi ve sonra becerilerimiz olmalıdır.

Kendimize özgü bir var olma ve fikirlerimizi hayata geçirmeye çalışıyorsak, 

Size sorulmadan yapılan, 

“Bizim dahil olduğumuz bireysel sözleşmeleri veya toplumsal sözleşmeleri sindirebilmek için;”

Bizim önce gerçek olan yaşamda kendimize yer 

Sonra da bu yeri geleceğe nasıl?

Taşıyabiliriz diye,

“Çabamızın bizi esir almasına izin vererek” 

Bunun sonucunda;

Kendi özgü algoritmamızı yeniden kurgulayarak” 

Topluma dahil olmalıyız,

Böylece; 

Silinmeden,

Silikleşmeden,

Fikir yancısı olmadan,

Özgün,

Özel bir donanıma bürünmüş olarak,

Alışkanlık denen; çukurda kaybolmamak için,

Gelişmeme barikatını” 

“Kendi özgü algoritmamız” aşmamıza yardımcı olacak 

“Alışkanlıklarımızda pusulamız”

Olacaktır.

Fikir yancısı olmadan, “Kendi özgü algoritması” olanlar,

Cennetin giden yolunda,

Terleri ile var olabilecek.

Ve bu teri dökenler ancak; 

Yandım! 

Yandım! Deyip, 

Başkalaşacak,

Ve bu teri dökenler âşık olup sevdalısının kolunda ölümsüzlük uykusuna dalacak.

Uyanık kalanlar için gerçek değdiğimiz şey aslında;

“Bir alışkanlıklar mağazasında bireylerden oluşan aksesuardan öte şeyler değildir.”

Seçtiğimiz yolların sonuçlarını öngörebilenlerin sevdası olur.

Yaşarken yol ayrımları ile karşılaşır ve bu seçenekler sizin seçiminizdir.

Yaşam boyu “boynunuza geçirerek” yaşayacağınız seçenekler;

Ya aksesuar olmayı. 

Ya alışkanlıkta kaybolmayı 

Ya da Fikir yancısı olmadan, 

“Kendi özgü algoritması” ile toplumda var olmayı,

Seçersiniz.

Saygıyla