Yakın dönem Türklerin veya Müslümanların tarihleri sürgünler, soykırımları, işgaller ile işkence ve zulümlerin her türlüsüyle dopdoludur. Bunları anlatmak, en azından yeni nesli bilgilendirmek, mevcut hukuki imkanlar çerçevesinde haklarını elde etmek konusunda toplumlar adeta morfinlenmiş. Araştırmacılar, akademisyenler bu tür konuları ele alıp işlemeyi sanki bilim dışı faaliyet olarak gördüler. Halen 1915 olaylarında gerçek mağdur oldukları halde peşinen ecdadımızı suçlayanlara “gelin şunu araştırın, öyle konuşun” hatırlatmasına karşın “artık bunlarla vakit geçirmek gereksiz, suçumuzu kabul edelim, konuyu kapatalım” küstahlığını gösteren araştırmacı, yazar, hatta kendini dindar eden o kadar akıldan ve iz’andan nasipsizler var ki. En güzel elbiseler içinde, en kaliteli eşarpları takınmış ancak içinde insan yok, beyin yok!
14 Kasım 1944 Rusların Ahıska Türklerini hayvan vagonlarına doldurup Asya içlerine sürgün ettiği tarihtir. Yolda yiyecek, içecek ve diğer insani ihtiyaçlar için hiçbir imkan sağlanmamıştır. İnsanlar bir şekilde ihtiyaçlarını kenara, köşeye veya vagonun altındaki tahtayı kırarak aşağıya yapıyorlar. Fakat her mahallenin bilge hatunları, büyükanneleri bu vagonlarda da vardır. Bunların her hareketi, her sözü başkalarına örnektir. Eli öpülesi bu valideler çoluk çocuğun içinde tuvaletini yapmaktan imtina ederler. İdrar torbası patlayarak hayatını kaybederler. Yolculuk bir buçuk ay sürmüştür. Yüzbin küsur Ahıskalının 17 bini yollarda ölmüştür. Ölüler, hareket halindeki vagonlardan atılmıştır.
Bu yolculuk ve bundan sonra on yıllarca yaşanan zulüm, fakr u zaruret ve dışlanma yüzlerce dizi ve film konusu. Değerli hocamız Prof. Dr. İlyas Doğan’ın ifadesiyle Ahıska’dan sürgün edilen her ailenin yaşadıklarından tekmil bir dizi çıkar. Hiç endişeniz olmasın bugünkü aldatma, boşanmayı teşvik etme, güvensizliği telkin etme, şiddeti yaygınlaştırma hedefli dizilerden çok daha fazla reyting yapacaktır. Ancak çok iyi bilinmektedir ki bu dizileri hazırlayanların önemli bir kısmının Türk aile yapısını bozmak, yeni yetişen nesli saygı, sevgi, güven ve Türk toplumunun ahlak ve töresinden uzaklaştırmak hedefi olduğu açıkça görülmektedir. İddiaların aksine ben batı terbiyesi ve toplumsal değerlerini yaymak gibi bir hedef göremiyorum. Bunun yerine görülen zibidileştirmek, bayağılaştırmak ve her türlü değerlerden uzaklaştırmak. Dizi veya sinema sektörü hakkındaki bu gerçekler bilinmektedir. Ancak Ahıskalıların 70 yıla yaklaşan gurbet hayatında elde ettikleri maddi imkanlar dikkate alındığında bu işi de bizzat kendileri yapmaları gerekmektedir. Getirilen teşviklerle önce senaryolar yazılır, daha sonra bunların maliyeti ne ise ödenerek çekimler yapılır ve programa alınır.
14 Kasım’da Dünya Ahıska Türklerinin gayretli lideri Ziyaettin İsmahanoğlu Kassanov’a Beykent Üniversitesi’nde fahri doktora unvanı verildi. Bu vesile ile yapılan törende gerek Kassanov’un gerekse diğer dava arkadaşlarının konuşmalarından dünyada canlı bir Ahıska diyasporası olduğunu gördük. Öncelikle sıkı bir şekilde örgütlenmiş olan bu topluluk uluslararası arenada haklarını elde etmek için dağları delme yolunda büyük mesafeler katetmiştir.
Ahıska, Gürcistan’ın Cevahati bölgesinde olup, Ermenilerle meskun bu bölgenin bir adım sonra Ermenistan’a katılmak istendiği bir gerçektir. Öte yandan Ahıskalıların sürgün edilmesindeki sebeplerden biri de bölgenin Ermenileştirme projesi idi. Bugün Ahıskalıların öz vatanlarına geri dönüşündeki en büyük engel dünya Ermeni lobisidir. Buna karşı uluslararası örgütleri harekete geçirmek, dağları delmek gibi bir şeydir. Ancak bu aşamada gerçekten büyük başarılar elde edilmiştir.
Belirtmek gerekir ki hukuk kurallarının belirlenmesi ile uluslararası toplumda adalet tesis olunmaz. Bu hakları savunacak, kullanma azim ve iradesine sahip olacak önderler ve kitlelerin de olması lazım.
Rumeli illerinden Kerkük’e, Kırım’dan KKTC’ye çevremiz mağdur ve mazlum Türklerle doludur. Her birinin Türkiye’de önemli ölçüde muhacir temsilcileri bulunmaktadır. Bunlar kısmen örgütlenmişler, dernekleşmişler. Ancak çağdaş uluslararası arenada seslerini duyurma, yapılan haksızlıkları telafi etmek için daha çok gayret etmeleri gerekmektedir. Ahıska Türklerinin örgütleşmedeki en büyük başarısı dünyanın her tarafına dağılmış yarım milyonu aşkın mensuplarına bir Ahıskalılık kimliği kazandırmalarıdır. Her bir fert tarafından benimsenen bu kimlik aynı zamanda dayanışma ve mücadele azmini getirmiştir. Diğer mazlum topluluklarda bu seviyede örgütleşme ve dayanışmayı henüz görememekteyiz.
Öte yandan gaspedilmiş hakların elde edilmesi için iç hukukta da uluslararası arenada da mağdur veya mazlum olmak yetmiyor. Usulüne göre, doğru zeminlerde mücadele gerekmektedir. Bunun için ise öncelikle uluslararası hukukçulara ihtiyaç vardır. Parayı bastırınca dünyanın en iyi avukatlarıyla işi başarmak mümkün olabilir. Ancak tıpkı iç hukukta olduğu gibi herşeyi avukata bırakırsanız kaybetme ihtimaliniz oldukça fazladır. Bu açıdan Ahıskalıların kendi içinden yetiştirdikleri Uluslararası Hukuk hocası değerli dostum İlyas Doğan’ı hatırlamalıyız. Batı Trakya Türklerinin, Kırım Tatarlarının, Kerkük Türkmenlerinin, Kıbrıs Türklerinin, Balkan vilayetleri muhacirlerinin ve orada yaşayanlarının kendi içinden yetiştirecekleri İlyas Doğanlara ihtiyaç vardır. Önce uğradıkları zulmü bilecek, sonra bugünkü dünyanın hukuk sistemini öğrenecek ve bu şartlar altında mağduriyetin telafisi için yapılması gerekenleri sabırla, metanetle yerine getirecek.