Sevgili  okurlarım,  her geçen gün  demokrasinin  çiğnendiğini, hukukun kişiselleştirildiğini/partiselleştirildiğini  görmekteyiz.  Korkarım   kötü  gidişin tehlikesini  görüp susanlar ile göremeyip  vurdumduymaz  davrananların  ceremesini   Türk ulusu olarak hep birlikte çekeceğiz!... 

       Makaleme bu  başlığı atmamın sebepleri   çoktur! Ancak  23 Haziran 2017 günü Hürriyet Gazetesinden Fatih çekirge’nin  “Vatandaş Dayağı” makalesini okuyunca  yeter artık deyip  düşüncelerimi  siz okurlarımla paylaşma ihtiyacı duydum. 

        Sayın Çekirge’nin  aşağıdaki yazısının ana teması  “ bir magandanın genç bir kıza ATM’de  tacizi ve eylemin  şaşırtan  tecellisi!..”

 http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/fatih-cekirge/vatandas-dayagi-40498956 

Sizleri  uzun yazıya boğmadan  Sayın Fatih Çekirge’nin yazısının can alıcı bir bölümünü sunuyorum.  

 “……Karakola gideceksin. Şikâyetçi olacaksın.Sonra ifadeler...Sonra büyük ihtimalle serbest kalacak.Tutuklanan var mı bilmiyorum ama...Polisler bu manyakların serbest kalıp sokaklarda dolaştıklarını biliyor. Söylüyorlar. O yüzden de vatandaş, yakaladığı tacizciyi karakola göndermeden, taciz ettiği kızın önünde ‘eşek sudan gelene kadar’ dövüyor. Ve vatandaşın ‘karakolsuz dayak’ cezası giderek yayılıyor….”

       Tuhaflığa bakın ki, bu  ülkede herkes kendinin avukatı , hakimi olmuş ve kendi sorununu kendi çözer hale gelmiştir!... Bana göre kendi sorunlarını  çözmek konusunda   hiç de haksız sayılmazlar!. Zira  bilirler ki,  avukat tutmak her babayiğidin  harcı değildir bu ülkede!.

       Garibanın  yanlışlıkla  avukat tuttuğunu varsayarsak  gücü/parası olanın yanındadır  adaleti temsil eden çoğu yetkinler, ne yazık ki!...

     Peki,  Emperyalist Ülkeler  Hedef Ülkelerde Nasıl Bir Adalet Sistemi İster?!

  Küresel güçler, hedef aldıkları bir ülkede  herkesin kendi hukukunu yaratacağı  bir  adalet sistemi, hukuk  yöntemi istiyor.  Kısaca, KAOSTAN BESLENEN ADALET….Resmen diyor ki bu  rezil  sistem;   avukatı  belirlemekte yetersiz kalıyorsan veya amiyane tabirle adaleti temsil edenleri  doyuramıyorsan “ sana racon keseni  kendi  yönteminle  imha/bertaraf  et!..”İŞTE O KADAR!..

       Bundan tam beş yıl  evvel  bir ortamda hedef kitlemle  yukarıdaki başlık  üzerine  şifahen  düşüncelerimi dile getirmiş ve  ülkemiz üzerinde oluşan karamsar  tabloyu dilimin döndüğünce ifade etmeye çalışmıştım. 

       2017 yılını yarıladığımız şu günlerde Hukukuna,  ‘Asker/ Polis’ Silahlı Gücüne, Adaletine ,  Eğitimine  dünyanın,  gıptayla bakacağını hayal ettiğim   ülkem,  ‘Raydan Çıkmış Tren’   misali  darmaduman  edilerek  görev yapamaz hale getirilmiştir. 

        Artık şimdi  adaletin  küçültüldüğü yerde  hapishanelerin  suçlu/suçsuz    nasıl dolduğunu  görmeye çalışalım..

        Demokratik/laik sistemin   teminatı olan  “Adalet  Mekanizması ”  ne yazık ki,  yarım asrı geçkin süredir diğer Milli Güç Unsurları  gibi yara almıştır ve kan kaybetmeye/can çekişmeye  devam etmektedir!   Bu   cümleye  itirazı olanlar  önce cahildirler,  uyanık geçinen enteller ise  kördür, sağırdır ve dilsizdirler..Yani üç maymunu oynarlar!...

       ADALET MEKANİZMASI ÇÖKERTİLEN  BİR ÜLKEDE GARİBANLAR  NASIL HAKLARINI  ARAYACAKLAR?!..         

       SON  AVUKATLIK ÜCRETLERİNDEN HABERDAR MISINIZ?    

       “…Cevabı  aranması gereken sorular bunlardır!....” 

        Bilmeyenler  veya  gözünden kaçanlar için  yukarıdaki soruları dikkate alarak aşağıdaki  tespitlerimi sizlerle paylaşmalıyım.

       Hiç unutulmasın  ki,   avukatların  ücretleri;   hakkını arayacak olana  korku ve göz dağı verirken,  bazı  hünerli/vasıflı!  Avukatların   arpalıklarını  tuzu kurulardan  karşılayacağı  anlamına geliyor.  Neden derseniz yüklü meblağdan gözü korkan  fakir  ve çaresiz vatandaşlar  bundan böyle  avukatların yanına bile yaklaşamayacaktır.  Bu da demektir ki,  ya seslerini kesecekler  ve haklarında verilecek  kararlara(!)   boyunlarını bükmek zorunda kalacaklar,  yada  kodese kapatılmak pahasına  kendi hukukunu kendileri tayin edeceklerdir!..Suçluların elini kollunu sallayarak  serbestçe gezindiği ülkemizde  olacak tüm bu gelişmeler, tabii ki!...İNANABİLİYOR MUSUNUZ? 

       Kodestir deyince 18 Şubat 2012 tarihinde Değerli  kalem sayın Yılmaz Özdil’in Hürriyet gazetesinde kaleme aldığı “ Bizim Alkatraz”  yazısından   bir  ibare olayın vahametini açıklar niteliktedir.

        Bakınız!  Türkiye’de  hüküm süren adaletsizliği  ve yaklaşan tehlikeyi sayın Özdil nasıl  ustaca dile getirmiş:

       “Dördüncü koğuş deyip geçmemek lazım. Utanç müzesinin simgesi.  Dördüncü koğuş 80 kişi kapasiteli, güya 200 kişiyi tıkmışlar oraya, ranzaları bitiştirip ayaklı başlı yatırmışlar, yer kalmadığı için mecburen nöbetleşe uyumuşlar.”

       Adalet normlarında yıllardır yapılan  bir seri tuzak değişikliklerin, beraberinde ne gibi olumsuzlukları getireceğini  sizlerin takdirlerine sunarım. 

       Daima güçlüyü , tuzu kuru olanı koruyan değişiklikler  nedeniyle  emrinde çalıştığın  birini   mahkemeye vermeyi bir dene de başına gelecekleri gör bakalım. 

       Şimdi sizlere, suça teşvikin önemli bir adımı  olan “Avukatlık Ücretlerinin” son durumunu  kısaca belirtebilirim..

        “İstanbul, Ankara ve İzmir barolarına kayıtlı avukatlara danışmak cep yakacak. Barolar tarafından belirlenen ve 2012 Ocak ile Aralık ayları arasında kadar geçerli olacak yeni tarifelerde, avukata sözlü danışma 500 ile 750 TL'den başlayacak. Buna göre İstanbul ve Ankara'da boşanmak için mahkemeye gidecek bir çift, avukat tutmaları halinde en az 4 bin TL ödemek durumunda kalırken bu rakam İzmir'de 3 bin 270 TL olarak belirlendi. Eğer çiftler anlaşmalı olarak boşanmaz, dava çekişmeli sürerse rakam daha da yükseliyor. Nafaka davalarına İzmir'de 2 bin 730 TL'ye, İstanbul'da 3 bin 750, Ankara'da ise 2 bin 750 TL'ye bakılacak.” 

       2012 yılına ait  belirlenen avukatlık ücretlerini 2017 yılı için düşündüğünüzde  dudaklarınız uçuklar Vallahi!..

       Şimdi tuzu kurulara hizmet veren  paraya endeksli  bazı hukukçuların   çevirdiği entrikalara  bir örnek verilim!..   

       Bir zamanların Başbakanı olan Mesut Yılmaz’ın  2004 tarihinde TBMM tarafından, Güneş Taner ile birlikte "Türkbank ihalesi sürecinde malın satımında ve değerinde fesat oluşturacak ilişki ve görüşmelere girdikleri ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanunu'nun 205. maddesine uyduğu iddiasıyla" haklarında  Yüce Divan'a sevk kararı alınmıştı hatırladınız mı? 

       Ama netice ne oldu derseniz müteakip  satırları okumanız yeterli olur sanırım!..

       “Yüce Divan, 23 Haziran 2006 tarihinde davanın kesin hükme bağlanmasını 4616 sayılı Şartla Salıverilme Yasası uyarınca erteledi. Üç üyenin,  sanıkların beraatını  istemesine karşın oy çokluğuyla verilen karar sonucunda, dava normal zaman aşımı süresine kadar muhafaza edildikten sonra  düşecektir “, denildi!...

       Ne mi  denildi  duyamadım?! 

       Dava düşecektir , düşecek!... Maalesef ülkemiz bu gibi  hukuksuzluklara ve çarpıklıklara verilecek örneklerle doludur. Adalet söz konusu olduğunda  tuzu kuruları  dikkate alan  ilginç bir  hukuk/guguk  karar örneğiyle  yetinelim dedik..

       Dostlarım  yine sözün bittiği yerdeyiz..Allah fakirlere   ve çaresizlere önce sabır, daha sonra da metanet  ve kuvvet versin.  AMİN..

       Adalet ordusu  ancak doğru  yörüngeye oturtulduğunda cinayetler azalır ve hapishaneler boşalır..Bu sayede batırılan demokratik sosyal hukuk sistemi,  bir güneş misali  tekrar  doğar UMARIM!.