Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. SEFA SAYGILI, zihnî ve fizikî sağlığın anahtarı olan uyku kavramını anlattı.

Uyku; insanların ve diğer memeli canlılarla, kuşların ve balıkların dinlenme biçimidir. Bu canlılar, ihtiyaçları kadar uyuyamazlarsa, rahatsızlık hissederler. İnsanlarda; yorgunluk, unutkanlık, sinirlilik, dikkat dağınıklığı verimde düşüklük gibi haller görülür. Gereğinden fazla uyku da, uykusuzluk kadar olmamakla birlikte bazı rahatsızlıklara sebebiyet verir.

Uyku ile ilgili problemler, “uyku bozukluğu” olarak adlandırılır.

Uyku sırasında insan beyni ve bazı organlar, kendi kendilerini yeniler.

Uyku hâlini ölüme benzetmek, ilişkilendirmek tamamen yanlıştır. Aralarında hiçbir bağ yoktur. İnsanoğlu’nun hayatta iken uykuda olduğu, vefat edince uyanacağı ifadesi tamamen tasavvufî düşüncenin ürünüdür.  

Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Sefa Saygılı ile uyku bozukluklarını konuştuk.

İyi okumalar…


Oğuz Çetinoğlu: Hocam, uygu ile ilgili genel bir değerlendirmenizle sohbetimize başlayabilir miyiz?
Prof. Dr. Sefa Saygılı:
Uyku üzerinde yapılan incelemeler, ‘İnsan niçin uyur, uyku ne işe yarar?’ gibi sorulara henüz tatmin edici cevaplar vermekten uzaktır. Ancak uykusuzluğun fizyolojik bir yorgunluğa ve bazı psikolojik bozukluklara sebep olduğu çok iyi bilinmektedir. Buna göre, uykunun vücudu tamir edici, zindeleştirici, günün yorgunluğunu ve stresini giderici bir rol oynadığı söylenebilir.
Uyku sırasında kalp, göz, beyin, sinir ve kas sistemi üzerinde değişikliklere sebep olduğu; solunum, kan basıncı ve nabız gibi faaliyetlere tesir ettiği bilinmektedir. Uyku, monoton ve sabit bir istirahat hali olmayıp saydığımız faaliyetlerde yaptığı değişiklikler itibarı ile 4 devreye ayrılır. Uykunun birinci devresi ‘hafif uyku’ diye tarif edebileceğimiz devre olup yaklaşık on dakika sürer. İnsanın uykuya daldığı yâni birinci devreyi geçtiği, kalp elektrosunda uyanık iken görülen alfa dalgalarının kaybolmasından anlaşılır. Birinci devrenin en tipik belirtisi, gözlerin beraber hızlı bir şekilde hareket etmesidir. Solunum, kan basıncı ve nabız düzensiz ve dalgalanmalar şeklindedir. Bundan sonraki üç devrede göz hareketleri yoktur. Birinci devre uykuya göz hareketlerinden ilhamla ‘REM uykusu’ veya kısaca ‘D uykusu’ (desenkronize uyku, rüya uykusu) denir. Diğer üç devre uykuya ise ‘S uykusu’ (Senkronize uyku, NREM uyku) adı verilir.
Gençlerin yetişkinlere oranla daha uzun süre uyudukları bilinen bir gerçektir. Keza yeni doğmuş bir bebek günün yaklaşık 16 saatini uykuda geçirmektedir. Bu uykunun en az yarısı D uykusudur. Orta yaştakiler yaklaşık 8 saat uyurlar ve bunun ancak bir-iki saati D uykusudur. Yaş ilerledikçe hem S hem de D uykusunda azalma görülür.

Çetinoğlu: Düzenli uykunun insana sağlık verdiğini biliyoruz. Uyku bozuklukları ise, insanın hem psikolojisini bozuyor hem de verimini azaltıyor. Uyku bozuklukları hakkında da genel bir değerlendirmeniz mümkün mü?
Prof. Saygılı:
Uyku bozuklukları tek bir sebebe dayanmayan, her birinin kendine has patolojik ve psikolojik sebepleri olan, çözülmesi zor hastalıklardandır.

Çetinoğlu: Uyku bozuklukları nasıl giderilebilir?
Prof. Saygılı:
Eskiden uyku bozukluklarını ‘uyku hapı’ ile giderme gibi kolay bir yola başvuruluyordu. Halbuki bunun uyku bozukluğunu gidermediği, aksine psikolojik rahatsızlıkları hızlandırdığı artık bilinen bir gerçektir. Uyku bozukluklarının giderilmesi yöntemleri, bozukluğun türüne göre değişkenlik göstermektedir.

Çetinoğlu: O halde, uyku bozukluklarının neler olduğunu öğrenmemiz gerekiyor.
Prof. Saygılı:
En sık görülen şikâyetler, uykunun başlamasında ve devamında ortaya çıkan bozukluklardır. Hasta yatağa yattığı zaman uzun müddet uykuya dalamadığından ve sık sık uyandığından yakınmaktadır.

Çetinoğlu: Bu şikâyetlerin sebepleri nelerdir?
Prof. Saygılı:
Uykuya dalamamanın sebepleri şöylece sıralanabilir:
*Herhangi bir ağrılı durum.
*Çözülememiş bir probleme takılma.
*Rahatsız edici, negatif çevre şartları.
*Uyuyamadığına şartlanmış olma.
*Vücudu uyanık tutan psikolojik rahatsızlıklar (anksiyete).

Çetinoğlu: Uykuya devam edilememesinin sebepleri nelerdir?
Prof. Saygılı:
Bu sebepleri 7 grupta toplayabiliriz:
*Her türlü uyarıcı ilaç bağımlılığı veya bu ilaçlardan mahrum kalma.
*Enfeksiyonlar ve bunlara bağlı sistematik hastalıklar.
*Beyin sapı hastalıkları.
*Yaşlılık.
*Depresyon.
*Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı.
*Huzursuz bacak sendromu.
Ayrıca, uykusuzluğa yol açan sebepler arasında ‘uyku apnesi’ dediğimiz patolojik rahatsızlık önemli bir yer tutar.

Çetinoğlu: Uyku apnesi nedir?
Prof. Saygılı:
Uyku apnesi, solunumun on saniye veya daha uzun bir süre durması halidir. En sık görüleni merkezî uyku apnesidir. Hasta nefes aldıktan sonra karın ve göğüste solunum faaliyeti birden bire durur; sonra tekrar başlar. Saf tıkayıcı uyku apnesinde ise hastanın solunumu durmakla beraber, karın ve göğüs kasları solunum engelini aşmak için aşırı zorlanırlar. Dolayısıyla kan basıncında anormallikler olur. Hasta uykusu sırasında bunun farkında değildir. Uyandığı zaman apne de geçmiş olur. Bir gece uykusu sırasında apne sayısı otuzu aştığında hasta sabahleyin kalkınca kendisini yorgun, huzursuz ve işe gitmede isteksiz hisseder. Baş ağrısı da şikâyetleri arasındadır.

Çetinoğlu: Uyku apnesi nasıl teşhis edilebilir?
Prof. Saygılı:
Uykusuzluktan şikâyeti olanlar gece boyunca horluyor ve horlaması zaman zaman on saniye kesiliyor ise uyku apnesinden şüphelenmek gerekir. Hasta ile birlikte yatan eşi, onun horlamanın kesildiği sırada zorla nefes almaya çabaladığını söylüyor ise; uyku apnesi krizi geçirdiği söylenebilir.

Çetinoğlu: O zaman doktor tedâvisi başlayacaktır.
Hocam, ‘Uyku bozukluklarının giderilmesi yöntemleri, sebeplerine göre değişir’ buyurmuştunuz. Çok genel hatlarıyla bu tedâvi yöntemleri hakkında bilgi lütfetmeniz mümkün mü?
Prof. Saygılı:
Uyku  apnesinin en önemli sebebi kilolu olmaktır. Şişman olan bu hastaların kilo vermeleri tedavinin ilk adımını oluşturur.
 Yine üst solunum bölgesinde yapısal bozukluk olup olmadığı araştırılmalıdır. Yapısal bozukluk tespit edilirse çeşitli cerrahi tekniklerle düzeltilmelidir.  Son yıllarda üst solunum bölgesinde basıncın düzenlenmesine dayalı cihazlar kullanılmakta, oldukça başarılı sonuçlar alınmaktadır. Cipap, Bipap, Ağıza takılan apereyler sayılabilir.

Çetinoğlu: Teşekkür ederim Efendim. Aşırı uyuma da bir uyku bozukluğu mudur?
Prof. Saygılı:
Evet! Aşırı uyuma da uyku bozukluğudur. Uykusuzluk kadar sık görülmeyen bir hastalıktır. Ancak, aşırı uykunun da sebepleri araştırılmalı uyarıcı ilaçlarla tedavisine çalışılmamalıdır. Aşırı uyuma rahatsızlığının ailevî yani kalıtımla ilgili olduğu tezi hayli kuvvetli görünmektedir.

Çetinoğlu: Sebepleri nelerdir?
Prof. Saygılı:
Aşırı uyumanın sebeplerini 5 ana grupta toplayabiliriz:
1-Narkolepsi sendromu.
2-Alkol ve diğer merkezi sinir sistemini bastırıcı ilaçlar.
3-Uyku-uyanıklık çizelgesinde bozulma.
4-Menstruasyon (aybaşı) ile gelen aşırı uyku.
5-Huzursuz bacak sendromu ve uyku apneleri.

Çetinoğlu: ‘Narkolepsi’ demiştiniz. Açıklamanız mümkün mü?
Prof. Saygılı:
Merkezî sinir sisteminde REM yahut diğer adıyla D uykusunu idare eden mekanizmanın bozulması ile ortaya çıkan anormalliği ‘narkolepsi’ terimiyle açıklıyoruz. Narkolepsi, aşırı uyuma arzusu, uyku felci, hipnogojik hallusinasyonlar ve katalepsi olarak dört şekilde tezahür eder. ‘Aşırı uyuma arzusu’ açıklama gerektirmeyen bir tâbir olduğundan ‘uyku felci’ni izah edelim: Hasta, gündüz uyanık iken, bir kaç saniye müddetle hiçbir kasını oynatamaz duruma gelir. Uyku felcinin sona ermesini müteakip hasta uyuma ihtiyacı duyar.
‘Hipnogojik hallusinasyon’da, hasta uykuya dalmak üzere iken veya uykudan uyandığı zaman birkaç saniye müddetle tuhaf sesler ve görüntüler algılar. Bu müddet içinde dehşete kapılır ve çok korkar. Hallusinasyonlar (varsanılar) geçince şuuru yerine gelir, yanıldığını anlayıp normal akıl durumuna döner.
‘Katalepsi’ye gelince: Çoğu zaman çene ve baş kaslarında nadiren bütün vücut kaslarında kontrolün kaybolması halidir. Kaslarda aniden başlayan gevşeme, organların sarkarak anormal bir görünüş kazanmasına yol açar.
Aşırı uyku bozukluklarının hemen hepsi, on ila yirmi bir başları arasında ortaya çıkmakta; kırk yaşına doğru da kendiliğinden ortadan kalkmaktadır. Kırk yaşından sonra devam eden aşırı uyku bozuklukları bir rahatsızlık işareti sayıldığından dikkatle incelenmesi gerekmektedir.
Gece vardiyalarında çalışanlar, gece ders çalışmayı alışkanlık haline getiren öğrenciler, akşamları alkol ve uyuşturucu alanlar, gece eğlencelerine düşkün olanlar, cinsel arzularını kontrol altında tutmasını bilemeyenler aşırı uyku bozukluğu çeken hastaların büyük ekseriyetini oluşturmaktadır.

Çetinoğlu: Uykuda yürüme olayı da bir uygu bozukluğu mudur?
Prof. Saygılı:
Evet! Uykuda yürüme, uykuda horlama, uykuda altını ıslatma. Uykuda diş gıcırdatma. Uykuda kâbus görme gibi olaylar uyku bozukluklarının bilinen türleridir.  
"Uykuda yürüme" bozukluğunda hastanın kalkıp oturduğu, giyindiği, yürüdüğü, konuştuğu, çığlık attığı görülen işaretlerdir. Bu hareket anormalliği çoğu zaman hastanın yatağa dönmesi ile sona erer ve uyandığında yaptıklarını hatırlamaz. Bazı vakalarda hasta uyanır, şaşkın şaşkın etrafına bakındıktan sonra gidip yerine yatar.

Çetinoğlu: Uyuyamamaktan şikâyet edenlere uyku hapı tavsiye etmiyorsunuz. Bu tür haplar, ne gibi olumsuzluklara sebebiyet veriyor?
Prof. Saygılı:
Aslında uyku haplarının bazı durumlarda faydası vardır. Söz gelimi bedensel veya ruhsal hastalıktan dolayı uyuyamama hallerinde ya da ortam değişikliklerinde kısa süreli kullanılabilir.
Ancak uyuyamıyorum diye böyle bir özel durum yoksa hemen uyku haplarına başvurmak yanlıştır.  Çünkü bu ilaçlar bir süre sonra yetmez olur, ilaç alınmadan uyku tutmaz hale gelinir.  Giderek doz arttırılır, problem büyür.
Ayrıca bu ilaçlar sabahları sersemlik hissiyle kalkmaya sebep olurlar. Yani uykunun doğallığı bozulur.

Çetinoğlu: Yoğurt, ılık süt gibi tabii gıdalara ek olarak neler tavsiye edersiniz?
Prof. Saygılı:
Uykusuzluk çekenler en başta uyku hijyenine dikkat etmeliler. Yani:
Akşamları çay, kahve, kola ve çikolata gibi kafein ihtiva eden gıdalardan uzak durmalıdırlar. Çünkü kafeinin uyarıcı etkisi vardır, uykuya dalmakta zorluğa sebep olur.
Her gün en az yarım saat yürüyerek, aktif ve hareketli hayat sürerek bedensel olarak yorulmalıdır.  Böylelikle uyku daha çabuk gelir. Ancak egzersizi yatmadan önce yapmaktan kaçınmalıdır.
Akşam yatmadan dört beş saat önce yemek kesilmelidir. Akşam  yemeği hafif ve sindirimi kolay gıdalardan seçilmelidir.  Yoksa sindirim sistemi yenilenleri hazmetmek için çalışacak, kan oraya hücum edecek ve bünye yorulacaktır.  Kişi açsa sözünü ettiğiniz gıdalar tavsiye edilebilir.
Geceleri herhangi bir sebeple geç yatılsa bile sabahları vaktinde kalkarak günlük hayata geçilmeli, gündüz uyumamalıdır.
Uyku saatleri muhakkak geceye kaydırılmalıdır. Yani erken yatıp erken kalkmalıdır.  
Yatar yatmaz ışık söndürülmeli, karanlık ve loş bir ortam tercih edilmelidir.
Yatakta kitap okunmamalı, televizyon seyredilmemelidir. Bunlar uyandırıcı etki gösterilir.
Uyku için yatınca ve uyku tutmayınca uyumak için kendimizi zorlamamalı; kalkarak rahatlatıcı, fazla hareket gerektirmeyen, az çok monotonluğu olan bir meşguliyette bulunmalıdır.  

Çetinoğlu: Öğrencilerin imtihan dönemlerinde uyumamak için kullandıkları hapların zararlarından da söz eder misiniz?
Prof. Saygılı:
Bu haplar uyarıcıdır. Bir süre sonra alışkanlık yapma riskleri vardır. Ayrıca zihinsel performansı uzun vadede düşürdüklerinden kesinlikle uzak durulmalıdır.

Çetinoğlu: Bu hapların zihin açıcı özelliklerinin olduğu söyleniyor. Doğru mu?
Prof. Saygılı:
Bu sanal bir duygudur. Ders çalışmak, sınava hazırlanmak için doğal metotları tercih etmelidir.

Çetinoğlu: Uyku ile ilgili olarak okuyucularımıza vermek istediğiniz bir mesaj varsa, lütfeder misiniz?
Prof. Saygılı:
Uyku hayatın olmazsa olmazıdır. Elbette fazla uyku doğru değildir ancak yetersiz uyku bir nevi uykudan çalmak anlamına gelir. O gün etkilenmediğimizi zannetsek bile zararlı etkisi birikir ve daha sonra depresyon başta olmak üzere birtakım psikiyatrik bozukluklar şeklinde ortaya çıkar.

Çetinoğlu: Çok teşekkür ederim Efendim.




Prof. Dr. SEFA SAYGILI:


1956 yılında İskenderun' da doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini bu şehirde yaptıktan sonra girdiği İstanbul Tıp Fakültesinden 1980’de doktor olarak mezun oldu. Ardından aynı fakültenin psikiyatri kliniğinde uzmanlık eğitimine başladı ve 1984 yılında “psikiyatri uzmanı” unvanını aldı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Girne şehrinde yedek subaylık görevinden sonra 1985'te Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde çalışmaya başladı. 1990'da psikiyatri şef muavini, 1991’de İstanbul Tıp Fakültesi’nde girdiği sınavla psikiyatri doçenti oldu. 1992'de psikiyatri klinik şefi olarak Vakıf Gureba Hastanesinde göreve başladı. Bu görevine 2012 yılına kadar devam etmiştir.

2009 yılında Kırklareli Üniversitesi’nde Profesör olmuştur. Halen bu görevine devam etmektedir.

Prof. Dr. Saygılı, 1988-1998 yılları arasında Zaman Gazetesi’nin sağlık köşesini idare etmiştir. 1986 yılında Yeşilay Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyeliğine seçilmiştir. 1988 yılında ise Yeşilay’ın Genel Başkan Yardımcılığına getirilmiş ve bu göreve 2012 yılına kadar devam etmiştir.

Prof. Saygılı aynı zamanda 1996’dan beri Adli Tıp Kurumu’nda görev yapmaktadır.

Saygılı 2011’den beri üniversitelerarası kurul (Ü.A.K.) üyesidir.   

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın kurucu başkanı olduğu Sıcak Yuva Vakfı’nın kurucularından olup 2008 yılından beri başkanlığını yürütmektedir.

Sayısı 30’dan fazla olan yayınlanmış eserlerinden bazılarının isimleri: *Alkollü İçkiler ve Zararları. *Anne Olma Sanatı ve Çocuk Eğitiminde Annenin Rolü. *Baba Olma Sanatı ve Çocuk Eğitiminde Babanın Rolü. *Beyin Gücünü Etkili Kullanma Sanatı. *Çocuklarda Davranış Bozuklukları. *Dehanı Keşfet, Zekânı ve Hafızanı Geliştir. (Ali Erkan Kavaklı ve Ali Akben ile birlikte) *Depresyon ve Korunma Yılları. *Dr. Knock veya Tıbbın Zaferi (İnsanları Tıbba Bağımlı Hâle Getirme Yolu – Jules Romains’ten tercüme) *Ergenlik Sorunları. *Evlilikte Mutluluk Sanatı. *Mutluluk Sağlıktır. *Sigarayı Niçin ve Nasıl Bırakmalı? *Strese Son. *Aile Sağlığı Ansiklopedisi. Pedagog Alı Çankırılı ile birlikte – 2 Cilt) *Alkol ve Trafik Kazaları. *Annemi İstiyorum (Çalışan Anneler ve Problemli Çocuklar) *Beslenme Psikolojisi.

Dergi yayıncılığı ile de ilgilenmiş, ayda bir yayınlanan Sağlığınız Dergisi’nin 2 yıl çıkarılmasına katkıda bulunmuştur. 3 ayda bir çıkan Sağlık Yolu Dergisi’ni 5 yıl yayınlamıştır. Ayrıca mahalli renkler ve çizgiler taşıyan Hatay Dergisi’ni ise 3 sayı yayınlamıştır.  2014’ün ekim ayından başlayarak 3 ayda bir Sıcak Yuva Dergisi’ni çıkarmak için hazırlıklar içerisindedir.  

Makaleleri,  HYPERLINK "http://www.sefasaygili.com" www.sefasaygili.com  adresinden okunabilir.

Prof. Dr. Sefa Saygılı, evli 2 çocuk babasıdır.