Değer’li Kardeşim Şeref ŞENYIL Beyefendi. 

Evet, zamanımız, fitne, fesat, taassup (kavmiyet ve zihin), kıyâmet alâmetlerinin pek çoğunun zuhur ettiği, yevmü’l-Beter günleridir. Elbette, her gelen bir gün, geçen bir günden daha beter olacaktır. 

Her yeri zulmün, zulmetin kapladığı bu zaman’da tek çıkar yol, her birisi bizâthî dalâlet olan, muhdes bit’at’lerden kaçınmak, Sünnet-i Seniyye’yi tam olarak temessük etmektir. 

Vefatının üzerinden 54 yıl geçmiş olmasına rağmen, bahsettiğiniz zât’ın ifsâdâtı ve idlâli ne yazık, devam etmektedir. Yolunu ta’kip iddiasındaki grup’ların günümüzde kanlı-bıçaklı halleri de bunun en bâriz isbatıdır. 

Karşılıklı iddia ve ithamlara bakılırsa, “Bu risâle’ler, 250 yıldan beridir, dünyayı ifsad için gayret sarf’eden milletler arası bir Zenâdîk Çetesi (zındıklar çetesi) tarafından yazdırılmıştır veya, milletler arası bir zındıklar çetesi tarafından müdahale edilmiş, tahrif edilmiş, Yüce İslâm Dini’ni Hıristiyanlığa yamamak için, Mûsevî’liğin, İsevî’liğin, birer hak din oldukları, Âhirzaman Peygamberine inanmasalar bile, yalnız, Allah’ın birliğine inanmaları halinde Hıristiyanların ve Yahûdî’lerin de cennete girebilecekleri gibi hususların bu risâlelere sokulduğu iddia olunmuştur. 

Şakird’lerden bir bölümü, Milâdî, 2014 yılının, Risâle’lerden hareketle, Yüce İslâm Dini’ni Hıristiyanlığa ve Yahûdiliğe yamamak isteyen milletler arası Zındıklar Çetesinin sonunun geleceğini, Ümmet-i Muhammed’in bunlardan kurtulacağını söylerken, diğer yanda bulunan şakird’ler ise, ta’kip ettikleri zât’ın âhir zamanda zuhur edecek Mehdî olduğunun tam olarak zuhur edeceğini iddia etmektedirler. 

Su üzerine yazı yazılmaz, sağlam temellere oturtulmadan su üzerine bina inşa edilmez. 

İslâm akîdesine, ehl-i Sünnet, ruhuna tamâmen zıt görüşler ihtiva eden risâle’ler istismar edilerek çıkılan yolun çıkmaz yol olduğu tâ başından belliydi. Şimdi bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır. 

Değer’li Kardeşim Üveys: 

Du’a, temenni ve cesâretlendirmeniz için kalbî teşekkürlerimi arzederim. Bu yaş ve bu tecrübe’den sonra, “Levm edenin levminden hiç korkmadan,” mutlâk doğruları, ama yalnız doğruları yazmaya devam edeceğiz. Bildiğimiz gibi mutlâk doğrular, Allah’ın kelâmı ve vahiy ile müeyyed Allah’ın Resûlü’nün mevsûk hadisleridir. 

İnsanlar için, hata ve nisyan fıtrîdir. Onun için, “Evvelü’n-Nâsî, Evvelü’n-Nâs,” (unutanların birincisi Birinci insandır), “Yâni ilk insan ve ilk Peygamber Haz.Âdem’dir. 

Allah, bizi “Yazdıklarımız, söylediklerimiz, mutlâk doğrulardır,” demek gibi vahîm bir hata’ya asla düşürmesin, “Âmiiiin...” 

Bu zemine her zaman katkılarınızı ve du’a’larınızı beklerim. 

Değer’li Kardeşlerim: 

Halil İbrânim K. 

Sami BELEN 

Osman ERTÜRK 

Aşağıdaki yazacaklarım aslında her üçünüze de cevap mahiyetindedir. 

Aziz Kardeşlerim. Bu nezîh Câmia’nın, (İmam-ı Rabbânî Evladı’nın) nezâhet ve nezâketini korumak herkesten evvel bu nezih Câmia’nın teker teker, her bir ferdine düşer. 

Müceddid’in tecdîd hareketine tam uyum sağlayalım, Sünnet-i Seniyye’ye tam olarak uyalım, aslâ bid’atlere tevessül etmeyelim,” demek, bu nezih topluluğa, hâşâ! “Siz ehl-i Bit’atsiniz,” demek midir? Bağlısı bulunduğumuz, eteklerine yapışmaya gayret sarfettiğimiz, Sahibizaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid, Müceddid, Süleyman Hilmi Silistrevî Efendi Hazret’lerinin, bâtınen, Nisbet-i Ma’neviyye ve Nisbet-i Ruhâniyye ile merbut olduğu, İmam-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Hazret’leri Mektubât-ı Kudsiye’sinde, pek çok Mektb’unda, ısrarla Sünnetlere temessük etmelerini, bid’atlerden kaçınmalarını, farz’ların ifasında, içindeki farz’lara, vaciplere, sünnetlere mendup ve müstehaplara, ta’dil-i Erkân’a riâyet etmedikleri halde, nâfilelere a’zâmî derecede sarılmaları, “Tesvilât-ı İblis’tir,” (Şeytanın süslemesidir,) buyuruyor. Diğer mektuplar’da ise, “Cemaatle Tesbih Namazı kılmanın tahrimen mekruh olduğunu, Haz.Ömer radiyallâhu anh’den rivâyetle, yatsı namazından sonra, yatıp uyuyan ve fakat sabah namazını cemaatle kılan birisinin amelinin, yatsıdan sabah namazına kadar nâfile namaz kıldığı halde, sabah namazını tek başına kılan birisinin amelinden daha faziletli olduğunu beyan eder. 

Bu ikaz ve ihtarı yaptığı için hâşâ! İmam-ı Rabbânî Evladına, bağlılarına, “sizler bid’at ehlesiniz mi diyordu? Üç cild’de mevcud mektupların ekserisi, Sünnetlere temessük, bid’atlerden içtinap hakkındadır. 

Turuk-u Âliyye’den çoğu, vaktinde müdahale edilemediği için, sünnetlerin terki, bid’atlerin i’tibari ile aslî hüvviyetlerini kaybetmişler, tarihin derinliklerine gömülüp gitmişlerdir. 

Sahib-i Zaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid, Müceddid, Süleyman Hilmi Silistrevî Efendi Hazretleri aynı zamanda tecdid hareketi ile, asliyyetini kaybetmiş olan diğer Turuk-u Âliyye’den ba’zılarının da şeyhi olduğu için, Perşembe akşamları, Hatm-i Hâcegân’ı Kâdiriyye yapılmaktadır. 

Her birinizin bu yoldaki müktesebâtınızı bilmemekle birlikte, sizlere, İmam-ı Rabbânî Hazret’lerinin Mektûbât-ı Kudsiyyesini okumanızı, veya bir bilene okutmanızı ve samîmî olarak dinlemenizi tavsiye ederim. Tasavvuf’ta, husûsiyle Tarîkat-i Nakşibendiyye-i âliye’de, yazılı kültürden ziyâde sözlü-ifade kültürü vardır. Ancak, dörtyüz yıldan fazla bir zaman ötesinden günümüze ulaştıranlardan her birini rahmetle-minnetle ve şükranla yâd ettiğimiz nesiller, bize bu mektupları ulaştırdılar. Daha önce bir veya iki kütüphane’de bulunan, birer nüsha ulaşılması imkânsız, Mektûbat, Müceddid’in himmetiyle ve devrin büyüğü, Cennetmekân, Merhûm Büyüğümüz Beyağabey, Kemâl Kacar tarafından, bütün imkânlar seferber edilerek bastırılmıştır. 

İmam-ı Rabbânî Evladı’nın yol haritası bu Mektûbât-ı Kudsiyye’dir. Bid’atler ve sünnetler mevzuunda en doyurucu bilgiler, Mektubatta’dır. Bilhassa, 1.Cilt, 288.Mektubu okumanızı tavsiye ederim. 

Aziz Osman ERTÜRK Beyefendi. 

Bu gazete’de 2001 yılının Aralık ayından beridir, yazıyorum. Yazılarımın matbu ve orjinalleri arşivimdedir. İnternet ortamında yazılar ve yayınlanmaya başladığından i’tibâren de internet ortamında ulaşılabilinmektedir. 

Okuduğunuzu iddia ediyorsunuz. Okumuşsanız, ya internet sahifesinden okumuş olmalısınız, ya da matbu gazete’de okumuş olmalısınız. Lütfen bana gönderiniz veya tarih-numara veriniz, gerçekten böyle bir hataya düşmüş isem derhal tashîh edeyim. 

Bildiğiniz gibi, Mecelle’de bir madde, “E’lbeyyinetü Li’lmüddâî ve’l-Yemînü alâ men enker,” (iddia eden delil göstermeye, inkâr eden de yemin etmeye mecburdur.) Bu kâide’ye göre delil göstermek, iddianızı ispat size düşer. Delil gösterir, ispat ederseniz, özür dilemeye, hatamı tashih etmeye hazırım. Aksi takdirde, iftira etmiş, bühtan’da bulunmuş oluyorsunuz. Ben, bana taalluk eden hukukumu helâl ederim. Ama! Ya Hukukullah!... 

Azîz Kardeşim. Peygamber’ler, salavâtullâh-i Aleyhim Ecmaîn, Hazerâtı, Âl-i Ezvâc-ı Tâhirat, Ehl-i Beyt-i Resûl, Ashâb-ı Güzin, Tâbiîn, Ulema, Sulahâ, Silsile-i Saâdât, Turuk-u Âliye şeyh’leri ve diğer Mübârek Zevat zikredilirken, “HAZRET” kelimesi isminin ve unvanın başında, “HAZRETLERİ” kelimesi ise, unvan ve isimlerinin sonunda, teberrüken zikredilir. “Hazreti Üstadımız”, veya “Süleyman Efendi Hazret’leri” gibi... 

Bu tamâmen bir hürmet ifadesidir, isminden bahsettiği zât’ın ma’nen ve rûhen yanında olduğu ümididir. 

Fakat, “Hazret” ve “Hazret’leri” ta’birleri biraz da istihza ifade etmek için başkaları için de kullanılır. “Papa Hazret’leri, Patrik Hazret’leri,” “Papa Cenapları”, “Patrik Cenapları,” gibi... 

Usta kalem, Mehmed Şevket Eygi Bey yazılarında sık sık bu ta’birleri kullanır. 

Ben, hiçbir zaman ve hiçbir yerde, gerek 11.Cumhurbaşkanı, Muhterem Abdullah Gül Bey’e ve gerekse, şimdiki, 12.Cumhurbaşkanımız, Muhterem Recep Tayyip Erdoğan Bey’e gıyablarında veya huzurlarında kat’iyyetle “Hazreti” veya “Hazret’leri”, demedim, demem de... 

Bu haftalık yerim kalmadı. Niçin demediğimi, demeyeceğimi, haftaya anlatırım.