“İ.T.” 23.01.2018, 23.57 i’tibâriyle ve “Yorumcu’lara Cevaplar ve Mutala’alar!... (4/14)” üzerine yaptığınız yorumun cevabıdır: 

Dağ ve Tavşan misâli, tavşan dağa darılırsa, dağa hiçbir te’siri olmaz. Ama, dağ tavşan’a darılırsa tavşan sığınacak bir yer bulamaz. Bakalım, bundan sonra hasta bir ruhun hezeyanlarını ifade edebilecek bir yer bulabilecek misin? 

Değer’li Ertuğrul Kardeşim. 24.01.2018, saat 03.18 i’tibâriyle yaptığınız yorum’da, “Mason’lara tam destek, Müslüman’lara ise köstek. Anlayabilen beri gelsin,” buyurmuşsunuz. Kimi, kimleri kastettiğinizi anlayamadım. Tavzihe muhtaç lütfederseniz, fikirlerimizi ser’edebiliriz. 

Aziz Osman Karaman Kardeşim. 25.01.2018, saat 12.26 i’tibariyle yaptığınız yorumun cevabıdır: 

Teslis ve şirk mevzu’unda, Yahûdî bezirganlara muknî cevaplar veremeyen, Hıristiyan rahip ve papaz’larının, her suale karşı, “Siz de Haz.İsâ’yı Çarmıh’a germiştiniz,” diye cevaplandırmaları gibi, büyük iddialarla ortaya atılıp, dağarcıklarında herhangi bir şeyleri bulunmayanların başvurdukları, iftira-bühtan ve hezeyanlarıdır. Dikkate almayınız. Hafif rüzgarlar, ulu yalçın kayalar’dan herhangi bir şey eksiltemezler. 

Aziz Kardeşim. Zâviyemin de, seviyemin de tartışılmasından gocunmam. İyi niyetle yapılan bütün tenkid’ler tashîhler başımın üstünedir. Yeter ki, ba’zılarının yaptıkları gibi, aksini bildikleri halde, sebepsiz yere, şahsıma duydukları kin ve nefretle, yalan, dolan, iftira ve hezeyanlara başvurulmasın. Elbette bendeniz de bir insanım. Zaman zaman, sinir uçlarıma dokunulduğunda fevran edip hak’ettikleri cevapları veriyorum. Bu kerre de, diğer ba’zı Yorumcu’larımız, “her ne kadar had’lerini açmış da olsalar, siz yine de müsâmaha gösteriniz,” tavsiyesinde bulunuyorlar, belki onlar da haklıdır. Ne diyeyim?!... 

Aziz Kardeşim Fahri İLHAN Beyefendi. 20.01.2018, saat 12.11 i’tibariyle ve “Yorumculara Cevaplar ve Mutala’alar!...(4/15)” yorumlarıyla alakalı olarak sualinize cevaptır: 

Aziz Kardeşim. Sabri Selvi hakkında ma’lumat istiyorsunuz. Sabri Selvi Kardeşimiz, hatırlayabildiğim kadarıyla, Trakyalı, Kurs’larımızda okumuş, bir müddet, devrin, Sabah ve Ufuk Gazete’lerinin İstanbul Merkezinde, bir müddet de, Ankara Bürosunda beraber çalıştığımız bir Kardeşimiz... Maalesef, uzun yıllardan beridir, kendisiyle herhangi bir irtibatım olmadı. Bu zeminin bütün yorumcu’larından kendisi hakkında bilgisi olanların bilgi lütfetmelerini hassaten istirham ederim. 

Aziz Kardeşim, siz de kendisi hakkında bir bilgiye ulaşırsanız beni de haberdar ederseniz, ziyâdesiyle memnun kalırım. 

“Abdullah Haksöyler,” Remziyle, 31.01.2018, saat 15.09 i’tibariyle yorum yapan Değer’li Kardeşimiz. Çok haklısınız. Bu zemin, Nefs-i Emmâre’lerimizi tatmîn için birbirimize sövme, hakâret etme, kalp’leri kırma, kalp’lerde ve gönüller’de, onarılmaz, inkisarlar meydana getirme zemini olmamalıdır. Zât-ıâliniz gibi, gerçekten fikirlerini ve görüşlerini ortaya koyan-koyacak Kardeşlerimizin bu zemine daha fazla katkı vermeniz beklenir. Allah’a emânet olunuz... 

Azîz, “İSTANBULLU,” Remzini kullanan Kardeşimiz. 04.02.2018, saat 11.08 i’tibariyle ve “İslâm Tarihinde İlk’ler ve En Sonlar!... (10) Cum’a Sohbeti ile alakalı olarak Yorumunuzun Cevabıdır: 

Azîz Kardeşim. Peygamber’imizin genç’lik arkadaşı, bir yediklerinin-içtiklerinin ayrı gittiği, Damadı, Haz.Ebü’L-As’ın menkıbe’sine muttalî olduğum’da, çok ciddî ma’na’da bendeniz de sarsılmıştım. Bütün Müslüman’ların örnek almaları gereken, Mekârim-i Ahlâka, diğer Kardeşlerimin de muttalî olmaları gerektiğini düşündüğüm için, Makâlemi Ebü’L-As’ın hayat hikâyesi ve menkıbesi ile tezyîn ettim. Ebü’L-As, bu emsalsiz, “dürüstlük ve şahsiyetlilik” davranışı ile, Sevgili Peygamber’imizin, “Benim Ashabımdan her birisi yıldızlar gibidir. Onlar’dan hangisine uyarsanız, sizi doğru yola (hidâyete) iletir,” Hadis-i Şerif’inin Masadakı olmuştur. Radiya’llâhu anh... 

Muhterem Osman KARAMAN Beyefendi. 05.02.2018, saat 14.59 i’tibâriyle ve “Yorumcu’lara Cevaplar ve Mutala’alar!... (4/16)” yorum’larıyla alakalı olarak yaptığınız yorumun cevabıdır: 

Aziz Kardeşim. Niyet, namazın aslî rükûnlarından değil, şart’larından bir farz’dır. Yorumunuzda, “Mes’ele’yi anlayacağınız şekilde biraz daha açmamızı istiyorsunuz. 

Aziz Kardeşim. Benim verebileceğim cevabı, aslında, Zât-ıâliniz, Yorumunuzun içinde belîğ ve muvazzah bir şekilde vermişsiniz. “Allah’ın huzuruna durduğuna göre insan, zâten kalben namaz kılmaya niyet etmez mi? Aksi takdirde aklında namaz kılma fikri, düşüncesi olmayan biri niye abdest alıp, Allah’ın huzuruna dursun? Bunun aksini söylemek mantıken tenâkuz teşkil etmez mi?” 

İşte, bizim de tam demek istediğimiz budur; Yukarıda ifâde buyurduklarınızın tamamı kelime kelime, niyettir. Kâmet’le birlikte, kıyâm’da, ayrıca, “Lisan ile Nutk,” (Terkîp ve Ta’bir bana aid değil, İmam-ı Rabbânî (k.s.) Efendi Hazretlerine aid’dir.) bid’attir. 

Bütün fıkıh kitap’larında ve ilmihaller’de, aslında niyetin, kalbin iradesi olduğu, lisan ile nutk’un aslında bid’at olduğu ve fakat, kalbî iradeye lisan ile nutkun da ilâve edilmesinin, gönül ve dil birliği bakımından, güzel olduğu, bid’at olmasına bid’attir, fakat, Bid’at-i Hasene’dir,” diyorlar. 

İmam-ı Rabbânî, Müceddid-i Elf-i Sânî (k.s.) Efendi Hazret’leri: 

“Bunun gibi, ba’zı alimler, İrade-i Kalbiye ile birlikte lisan ile nutku da güzel ad’detmişlerdir. Halbuki, ne sahîh ve ne zayıf hiçbir rivâyette, ne Nebî salla’llâhu aleyhi ve sellem’den, ne onun Ashâb-ı Kiramından ve ne de, Tâbiîn-i I’zâm’dan rivayet vardır. Şüphesiz onlar kıyam’ın akabinde hemen, Tahrimiye Tekbirini alırlardı. Öyleyse, lisan ile nutk, bid’attir. Ba’zıları bunun Bid’at-i Hasene olduğunu söylemişseler de, bu Fakîr der ki, bu bid’at, sünneti kaldırmadan ziyâde, farzı ortadan kaldıran bir bid’attir. Çünkü, insan’ların çoğu, gafletten uzaklaşıp Cinân ile (kalbiyle, ruhuyla) niyete hazırlanmak yerine, sadece lisan ile nutk’la yetindikleri için, aslında, farz olan kalbî niyet, bilkülliye, terk edildiği için, farz terk olunmuş olacağı için namazın fesadını iktiza eder.” buyurur. 

(Mektûbât-ı Kudsiyye Cild.1/Sahife 160/M.186)

Aziz Kardeşim. Bendenizden beklediğiniz cevap, çok daha muvazzah olarak, Sizin Yorumunuzdan ve İmam-ı Rabbânî Hazret’lerinin Mektûbât’ından gelmiştir. Lütfen, kabûl buyurunuz, Efendim... 

Pek Muhterem, M.ÖZTÜRK Beyefendi. 05.02.2018, saat 14.59 i’tibariyle yorumunuzun cevabıdır: Evveliyetle, sünnet’lere temessük, bid’atlerden hazer, ehl-i Sünnet akîdesine tam ittibâ hususunda, bizlerin yanında olduğunuz, bize cesâret verdiğiniz için asıl, bendeniz size teşekkür ederim. 

Zât-ıâlinizin, aynı mevzu’da, 06.02.2018, saat 20.46’da yorum yapan Değer’li Kardeşimiz, “HAYRET,” Remzini kullanan Beyefendi’nin, tespit ve dert’lenmenize, büyük üzüntü duyarak bendeniz de katılırım. 

Azîz Kardeş’lerim. Bizim, Devlet-i Ebed Müebbed, Devletimizle, Asâkir-i Mansur-u Muhammedî, Tevhîd’in Son Ordusu, göğsünde imanı, dilinde tekbiri, İslâm’ın kadîm düşmanlarına, “ALLAH! ALLAH!,” nidâlarıyla ve İlâ-i Kelimeti’llâh için, var gücüyle hücûm eden, Ordumuzla, hiçbir mes’elemiz yoktur-olamaz. 

Hazer’de ve sefer’de, Devletimizin bekâ ve temâdî’si için, Ordumuzun her dâim, Mansur-u Muzafferiyyeti için du’a’cıyızdır. 

Bugünkü gibi hatırlıyorum; 24 Temmuz 1974’de, Kahraman Ordu’larımız, Kıbrıs Barış Harekâtı’nı başlattıklarında, hem Tedrisât Sistemimizde hem de Matbûat’da doludizgin hizmetteydik. Devr’in Büyüğü, Merhûm, Cennetmekân Kemal Beyağabeyimiz, derhal, hem Matbuat Sistemimizde çalışan idarecileri, hem de Tedrisat Sistemimizdeki idarecileri topladı, ne yapılması gerektiği hususunda ta’limatlandırdı. Tedrisat Sistemimizde, her gece, hatm-i Kur’ân, Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İsti’ğfâr ve Salât-i Nâriye hatmi yapılmasını, teberrüken, Cum’a akşam’ları, Hatm-i Hacegân-ı Kâdiriyye yapılmasını, Fetih Suresinin çok okunmasını ve hâlisâne du’a edilmesini ta’limatlandırdı.  

Gazete’lerin idarecileri bizlere de, “Sakın! Milletimizi, ümid’sizliğe düşürecek, Ordumuzu za’fa uğratacak neşriyat yapmayınız! Haber ve Yorum’larınız ümidvâr, Ordumuzun teşcî edici olsun. Biz, böylesine olağanüstü haller’de, ama, ancak, lâkin ve fakat’sız, Devletimizin ve Ordumuzun yanındayız,” buyurmuşlardı. 

Bugünün genç’leri hatırlamaya bilirler; Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında, NATO’da Müttefikimiz, sözde Dostumuz, A.B.D., Memleketimize-Ordumuz’a ambargo uygulamış, “A.B.D.’den aldığınız silahları ve mühimmatı kullanamazsınız,” demiş, silah ve mühimmat sevkiyatını tamâmen durdurmuştu. 

Bunun üzerine, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakıfları kurulmuştu. 

Devr’in Büyüğü, Merhûm Ağabeyimiz, bu vakıf’lardan her birine, 500 milyon olmak üzere, toplamda, 2 trilyon TL. bağışta bulunmuştu. Bu bağış o yıllar’da, en yüksek bağışlar arasındaydı. Türk Silahlı Kuvvet’leri, bu bağıştan dolayı kendisine teşekkür bera’ati ve madalya ile teşekkür etmiş, taltîf etmişti. 

Ordumuz, adeden ve teçhizat bakımından, dünya’nın en büyük ikinci ordusudur. Ordumuz’la irtibatlı-iltisaklı Vakıf Şirket’lerimiz, bugün, kendi Millî Uçağını, Millî Gemisini, Helikopter’ini, Millî Silah’larını ve mühimmatını üretmektedirler. 

Millî Harp Sanayiimiz, bugünkü, her bir Vatanperver’in göğsünü kabartan seviye’ye ulaşmış ise, 1974’de başlayan ve ta’kib eden yıllar’da, eksilmeden devam eden yardımlar sâyesinde olmuştur. 

Biz, Devlet-i Ebed-Müddet, Devletimizin bekâ ve temâdisi için, Asâkir-i Mansur-u Muhammedî, Tevhid’in Son Ordusu, Ordularımızın Kâim ve Mansur-u Muzafferiyyeti için her dâim du’a’cıyızdır...