Değer’li Kardeş’lerim. 

Ali Benli, Üveys, Ertuğrul Bektaş, Osman Karaman ve Velî remzini veya gerçek adını ve soyadını kullanan Beyefendiler. 

Türk Matbuatında, bir ilk olarak denediğimiz ve El-Hamdülillâh! muvaffak olduğumuz, “Yorumcu’lara Cevaplar ve Mutala’alar,” uygulamasının ne kadar zarûrî olduğunu ve ne kadar da faydalı olduğunu gösteren en büyük huccet, yukarıda isimlerini zikrettiğim, Değer’li Yorumcu’larımızın son yorumlarıdır. 

Ancak, bendeniz de dâhil, bütün yorumcularımızın, hani hep söyleriz, ya! “Uslûb-ü Beyân, Ayniyle İnsan,” hepimizin beyan uslûbu sıkıntımız var. Ne söylediğin değil, nasıl söylediğin ehemmiyetlidir; bir şey söylendiğinde, akılla ölçüp-tartarak kalp süzgecinden geçirilerek söylenmeli ki, kimseyi incitmesin, kimse incinmesin. 

Devr’in hükümdarlarından birisi, rü’yasında bütün dişlerinin önden arkaya doğru döküldüğünü görür, çok müte’essir olur, ülkesinin en iyi rü’ya ta’bircilerini da’vet eder yorumlamasını emreder. 

Ta’bircilerden birincisi, “o kadar uzun yaşayacaksınız ki, bütün evlâdınızın ölümlerini göreceksiniz! Ta’bircinin sözlerine çok öfkelenir, kendisini zindana attırır. İkinci ta’birci, “Hükümdar’ım,” Allah size o kadar bereketli ve uzun bir ömür verecek ki, hepsinin mutluluklarını göreceksiniz ve hepsinden de uzun yaşayacaksınız,” Hükümdar, bu yoruma çok sevinir ve ta’birci’ye kese kese altın ihsan eder. Aslında her iki ta’birci de aynı şeyi yorumlamışlar, fakat uslûpları farklı!... 

İmdi!... Yukarıdaki kısa dibâce’nin ışığında, önce yorumcu’ların yorumlarını, sonra da, onlara verdiğim cevapları bulacaksınız. 

ALİ BENLİ KARDEŞİMİZ: 

“Ertuğrul isimli yorumcu’ya, “Benim muhatabım Sayın Akkoca’dır. Cevap verir veya vermez ona aid’dir. Sen ne ayaksın da çıktın ortaya? Teymiye bana değil sana ve senin gibi dalkavukların imamı olmaya daha çok yakışırı.. Çünkü ben senin gibi Mübârek Yolumuzun büyüklerine dil uzatmadım. Senin gibi. Yolumuza ihânet edenlerin peşine takılmadım. Senin gibi, “Ben Sünnî değilim,” diyen mezhepsizleri lider kabûl etmedim. Sayayım mı daha yüreğin var mı ha!” 

Devamla, “Ertuğrul isimli Vatandaş’a: 

“Benim Bîedep olduğumu, İmam-ı Rabbânî Evladından olmadığımı saçmalaşmışsın. Ben edepsiz olsaydım, “Ben Sünnî değilim,” diyen mezhepsizleri lider seçerdim. Cennetmekân Büyüklerimizi bırakıp bu yoldan ayrılmış olan senin gibi tarikat mürted’lerinin peşinden giderdim. Mübârek Yolumuz tenkid edildiği zaman senin gibi köşe olurdum. Ben her Yurdumuza her Kursumuza alnı açık, başı dik, girerim ama, sen, bahçe-avlusundan bile bakamazsın. Hadi bîçâre otur kendi derdine yan.” 

ÜVEYS KARDEŞİMİZ: 

“Ali Benli Efendi. 

Bir yanlışa yanlış demek büyüklüktür. Mustafa Hoca gibi yürekli üç-beş hocaefendi daha olsaydı bir çok hatadan dönülürdü. Eleştireceksen adam gibi yap bunu. Sayın Reis-i Cumhurumuzun mezhebi de var, Vatan’a-Millet’e sevdası da var. Kendisi asla “ben Sünnî değilim” demedi. Benim Sünnîlik gibi bir dinim yok,” Bunlar farklı şeyler. 

Allah kendisini başımızdan eksik etmesin!” 

ERTUĞRUL BEKTAŞ KARDEŞİMİZ: 

“Ali Benli, “Fikir hür, yorum, kutsal,” (Kanaatime göre “Yorum serbest olacaktı”) şeklinde bir yazı vardı, eski Tercüman Gazetesi baş tarafında edebi çerçevesinde herkes fikrini beyan eder. Dikkat ettinse ben yazının münderecatını değil, düşük seviyesinden bahsettiğim rahatsızlığı ifade etti. Yazdığım yazıların tamamını oku, bir seviye düşüklüğü görürsen söyle özür dileyim, herkesten. Ama kimi sevip-sevmeyeceğim benim bileceğim iş. Benim ki tenkid’den ziyâde tespittir. Bunun mahzuru ne ki? Açık söylemek gerekirse ağzını düzelt biraz, gene de yazacaksan yaz. Hoca’mız çapında bir âlim göster de sonra konuş..”

Ben neredeyse tüm ömrünü, ilim, edep, takvâ ve hizmet yolunda geçirenlerin, büyüklerimizin izini ta’kip edeceğim. Hoca’mızı da yalnız zannetme. Yapılan her türlü edepsizlik bizden cevabını alır.”

OSMAN KARAMAN KARDEŞİMİZ: 

“Ali Benli remziyle yazan edepsiz, müfterî şahıs!.. Bu nezîh ortamı edepsizliğin ile kirletmeye hakkın yok. Burada, Hoca Efendi bizzat yaşadığı, gördüğü şahid olduğu hususları kendi bilgisi, görgüsü çerçevesinde değerlendiriyor. Buna katılan olur, katılmayan olur, fakat, kimse edepsizlik ve iftira atamaz. Evvelâ Sn. Cumhurbaşkanı’nın ifadeleri aynen şöyledir: “Benim sünnî’lik diye bir dinim yoktur. Benim şiîlik, diye de bir dinim yoktur. Benim dinim, din-i Mübin-i İslâm’dır. Mezheplerimizi, meşreplerimizi dinimizin önüne geçirmeyelim”... Evet, ifadeleri bu şekilde. Şimdi söyle bire densiz, edepsiz Müslüman yalan söyler mi? Burada mezhepleri reddeden var mı? Burada, mezhepsizlik görüşünden bir kırıntı var mı? Niye iftira atıyorsun? Niye yalan söylüyorsun? Defol git, buradan, Milletin huzurunu kaçırma!...” 

Yorumcu’larla muhatap olmayacak insan buraya ağzına geleni yazmaz. İstediğini söyleyen, istemediğini işitir. Ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanı hakkında mesnedsiz iftira ve iddianız için gerekli yerlere bildirim yapılmıştır. Devletin başı hakkında öyle herkes dilediği gibi yazıp-konuşamaz. 

VELÎ KARDEŞİMİZ: 

Burada Ali Benli remzini kullanan kişi aslında bir zihniyyeti temsil ediyor. Şu anda hizmetin içindekilerin ba’zılarının zikri-fikri aynı... Uslûp deseniz yerlerde sürünüyor, edep, ahlâk deseniz hak getire. Bir şey değil, en sonunda binbir emekle bu noktalara getirilen hizmetlere yazık edecekler. Cumhurbaşkanı’na dil uzatan o dilinizi keserler. Dikkat edin! 

Tekrar Ali Benli Kardeşimiz yorumluyor: 

Tekrar ediyorum, yorumcu’ların hiç birisi muhatabım değildir. Şahsıma yönelttikleri kem sözleri kendilerine aynıyla iade ediyorum. Muhatabım Sayın Mustafa Akkoca’dır. Sütûn onundur, tenkid etmek veya takdir etmek ona aiddir. Kemal Bey Ağabeyimiz, diğer büyüklerimiz hakkında ihtiram sahibidir. Şâyet, Sayın Akkoca da sizin gibi düşünüyorsa söylenecek bir şey kalmamış demektir. Tekrar ediyorum yorumcular muhatabım değildir.” 

Tekrar ÜVEYS Kardeşimiz: 

“Ertuğrul isimli Yorumcu’ya” diye başlayan yazınızla, yorumcu’ları da muhatap aldın. Kaldı ki, bir milletin Reis-i Cumhuruna iftira atmakla müfteri de oldun. Sayın Reisi Cumhura iftira atan karşısında muhatap olarak Milleti bulur. 15 Temmuz’da olduğu gibi... 

Tekrar Ertuğrul Bektaş Kardeşimiz: 

“Cumhur’a muhalefet, Kuvve-i Hata’dandır. Senin yapman gereken haddi aştığında dolayı, önce Hoca’mızdan, bilâhare sâir müfessirin-i Kiram’dan (yorumcu’lardan) özür beyan etmektir. Ama, nerede sende o medenî duruş? Nerede sende o âdâp... 

İMDİ!... 

1) Değer’li Kardeşimiz Ali Benli Beyefendinin yorumlarını ve iddialarını, ekserisi, Ali Benli Kardeşimize cevap mahiyetindeki, Üveys, Ertuğrul Bektaş, Osman Karaman, Velî Kardeşlerimizin yorum ve görüşlerini herhangi bir kısaltmaya meydan vermeden olduğu gibi köşemizde verdim. 

2) Yorumcu’ların yorumlarında vâki za’f-ı te’lif ve Türkçe-İmlâ hataları yorumcu’lara aid’dir. Müdâhil olmadım.  

3) Başta, Ali Benli Kardeşimizin yorum, düşünce ve iddialarıyla, diğer Kardeşlerimizin yorum ve düşünceleriyle, Ali Benli Kardeşimize cevap verirken, ortaya konulan ba’zı gerçeklerin te’yidi, vukua gelen ba’zı tevehhümlerin izâlesi için, gerekli tahliller çok geniş bir şekilde yapılacaktır. Lütfen bir hafta bekleyiniz. Efendim...