Çaresiz bir kabusa uyanmakla eş değer,  bir simülasyon sanki yaşadıklarımız.
6 Şubat sabahına depremle ilk defa tanışan milyonlarca insan oldu o gün. Doğa olayının felakete döndüğü bir korku sarmalının içinde bulduk kendimizi.

O günü Bölgede  da yaşayan biri olarak izlenimlerimi, yaşadıklarımı ve bölgede neler yaşandığını sizlerle paylaşmak istedim.
Depremin ilk anında duvarlardan gelen sesler, çocuk ağlamaları ve çığlıklar içinde kendimizi dışarı attık. Yaşadığımız korkunç olayın şokundayken bir yandan da depremin nerede gerçekleştiğini, neler olduğunu merak ediyorduk. 

İnsanlar telaş halinde, araçlarıyla ve  koşturarak kendilerine güvenli bir alan arıyorlardı. 

Gün sabaha döndüğünde neler yapacağımızı düşünürken, kimileri evlerine girmişti, kimileri hava çok soğuk olduğu için kapalı ve güvenli bulduğu alanlara gitmişti. Pek çok kişide park, bahçe gibi açık alanları tercih etmişti. Maalesef öğle vakti ikinci kez korkunç bir şekilde sallanmaya başladık. Art arda yaşadığımız depremler hepimizi derinden etkiliyordu. 

İnternet ve telefon hatlarımız da sağlıksız olduğu için yeterli bilgiyi alamıyorduk ve aklımızda ki soru yine aynıydı; neler oluyordu? 

Bu arada yıkımın az olduğu bir ilde olmama rağmen, evlerimize de girmediğimiz için, market gibi çoğu yerin kapalı olması da yeme-içme gibi temel ihtiyaçları önemli bir hâle getirmişti. Neyse ki gönüllü olarak sahada olan gönüllüler  birçok yerde ivedilikle çorba yapımına ve ekmek dağıtımına başladı.
Üçüncü gün olduğunda ise en azından barınma ve düzenli olarak çay, çorba dağıtımına başlanmıştı.
Depremin ikinci günü ben de kendim için güvenli bir alan bulmuştum. Burada dikkatimi çeken önemli detaylar oldu.
En önemlisi çocuklarda gözle görünür olan korku panik haliydi. Kapalı ortamdan kaçma, seslere verilen aşırı tepkiler yani travmalar göze çarpıyordu. Bu yüzden ben de çocuklarla ilgilenmeye ve onları bir nebze olsun içinde oldukları duygu durumlardan uzaklaştırmaya karar verdim. Küçük bir alanda resim yapmaya başladık. 
Tam bu sırada televizyona bakma şansım oldu. Depremin büyüklüğünü ve on ili kapsayan bir yıkım olduğunu işte o an öğrendim, hissettiğim duyguyu sanırım hiç unutamayacağım. 

Herkes elinden geleni yapmaya çalışıyordu. Ben de çocuklarla resim yapmaya devam ettim. Onları bir nebze olsun mutlu görmek hepimize iyi geliyordu. Çocukların bu hallerini gördükçe daha çok çocuğa ulaşmam gerektiğini düşündüm ve bu dayanışmaya katkıda bulunmak isteyen herkesi bize destek olmaları için sosyal medya hesaplarımdan çağrıda bulundum. isimlerini burada sayamayacağım pek çok kişi de bize destek elini uzattı. Hepsine ayrı ayrı minnettarım, minnettarız...

İlk yaptığımız etkinlik, barınma alanlarında ki çocuklarla oldu.Yüzlerce çocuğa birkaç çocuk psikoloğu eşliğinde etkinliklere başladık. 
Gönlü sanattan, umuttan geçen herkesi alanda görünce yaptığımız çalışmanın büyüklüğünü de görmüş olduk. Hastane ve çadır kentlerde devam eden çalışmalarımız.. resim psikososyal etkinlikler böylelikle il geneline yayılmış oldu.
Diyarbakır, Gaziantep, Adana ve sırasıyla diğer illerde de çalışmalarımız devam edecek. Geleceğimiz olan çocuklar için dahasını yapmak adına yüksek bir motivasyon sürecine girmiş olduk.
Resmin  iyileştirici gücüne olan inancımı hep diri tuttum. Şu an alana çıktığımızda artık çocuk psikoloğu, hemşire, doktor ve özel eğitim öğretmenleriyle beraber etkinliklerimizi gerçekleştirmiş oluyoruz.
Maalesef bazı olumsuz deneyimleri de alanda gördüm. Açlıkla ,susuzlukla, doğal olarak moral bozukluğuyla insanlar ihtiyaçlarını erteleyebiliyor. Ama travma ve korkular çocuklarda maalesef kalıcı hale geliyor ve ertelenmesi farklı sonuçlar doğuruyor.

Bunların üstesinden gelmek,  derman olmak için günlerdir çocuklar ile beraber sahadayım.
Bu hafta  ise otizm ve dowm sendromlu çocuklar ile bir etkinlik yapmayı planlıyoruz.
Yaşanın korkunç felaketin sendromlarını hafifletmek isteyen, elini taşın altına koymak isteyen herkesi sahaya davet ediyorum.
Biliyorum deprem bölgelerine yardım eden yüzbinlerce gönüllü oldu. Tırlar bölgeye adeta aktı. Ama unutulmaması gereken bir konu var. O da devamlılık...

Bu çok derin sosyal olayları beraberinde getirecektir. Kentlerin inşaa edilmesi ile kalıcı konutlara yerleşseler dahi, bu bölgelerde hayatın devam edebilmesi için bir sermaye bir iş koluna ihtiyacın da barınmak kadar elzem olduğudur. 

Çocukların yaşadığı ruhsal yara ve travma süreçlerini azaltma noktasından bir çok projede yer alacak, katkı sağlayacak herkesi alanda görmeyi umut ediyorum.
Hayatın gerçekleri ile yüzleşmek ne kadar ağır olsa da, beklemek yerine yaralarımızı bir an evvel sarıp, umudumuz olan çocuklarımızı geleceğe hazırlamamız gerekiyor. Bu yüzden bize destek olmak isteyen herkesin @san_artt instagram hesabımızdan bana ulaşmalarını rica ediyorum. 

Bu vesileyle bölgede hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum, Sevgi, saygı ve sağlıkla kalın...