Hükümet çözüm sürecinde Kobani eylemleri nedeniyle uygulanamayan takvimi İmralı'nın da olduğu aktörler ile yapılan görüşmeler sonrası revize edecekmiş. Buna göre; PKK'lılar belirlenen yerlere giderek silahlarını gömüp silahsız olarak sınırdan Kuzey Irak'a geçeceklermiş. Devlet daha sonra gelip bu silahları toplayacakmış!!! Mevlanın “lafa bakarım lafmı diye” söylenen meşhur sözünü hatırladım... Koskoca gazeteler de vatandaşı çocuk yerine koyar gibi bunu manşetlerine taşımışlar. Bu oyun daha önce de aynı şekilde sahnelenmiş, bölücü katil sürüsü pkk.lılar silahlarını bırakıp yurdumuzu terkedecekler masalını anlatmışlardı.  Bu haber de balondan başka bir şey değildi. Nitekim ne silah bırakan, ne de Türkiye’yi terkeden terörist olmadığı gibi örgüte katılımlar büyük bir hızla artmıştı. Bir yandan barış olacak, şehit gelmeyecek, analar ağlamayacak sözleriyle halk oyalanırken, öte yandan örgüt tarafından seçim sonrası gerçekleştirmeyi düşündükleri büyük ayaklanma (SERHİLDAN) için bölge halkına silah dağıttığı belirtilmektedir.

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın röportajından anlaşıldığı üzere bugüne kadar PKK’nın taleplerinden hemen hemen her istedikleri karşılandığı halde örgütün hasmane tavrında değişen bir şey yok gibi.

Çözüm süreci zarar görmesin diyen devletin operasyonları durdurmasını istismar eden bölücü örgüt ve yandaşları, mahkemeler ve asayiş birimleri kurmuş, vergi toplamaya başlamış, yol kesme, adam kaçırma çarşı, Pazar alışverişinde askerleri ve devlet yanlısı korucuları teker teker öldürmeye başlamıştı.

Oslo’da pkk’yla başlatılan sürecin de mimarı olan International Crisis Group (ICG), hükümetin İmralı Cezaevi’ndeki teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını kabul edeceğini, PKK’lılara af çıkartılacağını, Türkiye’deki Kürt partilerin de siyaset yapabilmeleri için yasal zemin hazırlanacağını belirterek 6 Kasım 2014 tarihli yol haritasına göre müzakerelerin Anayasa’nın değiştirmesiyle son bulacağını açıklamış.

Ayrıca gerçekleri araştırma komisyonunun kurulmasını, bu çerçevede terörle mücadele eden güvenlik görevlilerinin yargılanmasının sağlanacağını ve bu kişilerin işledikleri iddia edilen suçların 20 yıllık zamanaşımı kapsamı dışında tutulacağını, yüzde 10 olan seçim barajının en fazla yüzde 5’e çekilerek Meclis’te adil temsiliyetin sağlanacağını, Anayasa’nın yeniden yazılarak etnisiteye dayalı her türlü ayrımcı ifadenin kaldırılmasını, talep olan yerlerde anadilde Kürtçe tam eğitim verilmesi için çalışmalara devam edilmesini dile getirmiş.

Daha fazla yerinden yönetim için planlar açıklanırken Kürt belediyelerinin ayrımcılığa uğramamalarının ve diğerleriyle eşit şekilde gelire ve varlıklara ulaşmalarının sağlanmasını da tavsiye etmiş...

Büyük  Ortadoğu Projesi çerçevesinde ABD tarafından ateşlenen bölgesel nifak bu coğrafyayı yakıp yıkarak sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda tüketmektedir. Çevremizeki yangının alevleri henüz bizi sarmadıysa da bir şekilde etkilemektedir. Gelecek günlerin ne getireceğini net olarak görmekte zorlanıyoruz.  

Bütün bunlar olurken Jandarma Genel Komutanlığı’nın statüsünün ve kuvvet yapısının değiştirilmesinin düşünülmektedir. Bu şartlarda Jandarma’nın siyasi otoriteye doğrudan bağlanması da ciddi sorunları da beraberinde getirecektir. Bugünün çözümleri yarının sorunları olmamalı.