Cuma akşamı saat 22.30 sıralarında bir çevre örgütünün Beyoğlu’ndaki haftalık forum toplantısından çıkmış, İstiklal caddesinde yürüyordum. 3 yaşında ve Arapça konuşan çocuklar yağmurun altında dileniyordu. 
Üzülsem de çaresizlik içinde yürürken, aniden önümüzde beyaz bir minibüs durdu. Araçtan inen eli telsizli bir kişi küçük çocukları zorla minibüse bindirerek caddede ağırca ilerlemeye başladı. 
Birazdan caddenin daha ilerisinde dilenen aynı yaşlardaki başka çocukları da ite kaka aracın içine attı. Arka kapıyı hızlıca ve gürültüyle çocukların üzerine kilitledi.
Yanımdaki arkadaşım bunun ‘’sivil zabıta’’ ekiplerince İstiklal caddesinde zaman zaman yapıldığını söyledi. Ama ben ilk kez şahit olmuştum.  
Günümüzde ülkemize sığınan Suriyeli mültecilerin sayısı gayrı resmi rakamlara göre iki milyonu aşmış bulunuyor. Bunların tamamı çeşitli illerimize dağıtılmış durumda.      
Açlık, sefalet içindeki bu insanlara hem devlet hem de sivil toplum kuruluşları, yardım yapmakta yetersiz kalıyor. Çocuklar savaşın etkisini en ağır bir biçimde yaşayan kesimi oluşturuyor. 
Aslında değerli büyüğüm ve arkadaşım, devlet eski bakanı Ufuk Söylemez konuyu Ulusal Kanal’daki ‘’Alternatif’’ isimli programda dile getirmişti. Tur rehberlerinin, Harbiye ve Taksim arasında özellikle de İstiklal caddesine turist kafilelerini getirmekten vazgeçtiğini söylemişti. Rehberler bunun sebebini Suriye’den gelen dilenciler olarak gösteriyordu. 
Onların neden Türkiye’ye geldiklerini, burada hangi şartlarda yaşadıklarını ve açlıkla, sefaletle nasıl mücadele ettiklerini görmeden birer ‘’haşere’’ muamelesi yapmak insanlıkla ne kadar bağdaşıyor? Onların da insan olduklarını ve haklarının olduğunu hatırlatmak için ne yapmak gerekiyor?
Turistler dilencileri görmesin derken, onların gözü önünde bu tür davranışlarda bulunmak ülkemizin imajı açısından Türk turizmini nasıl etkiler diye hiç düşünülüyor mu?   
Elleri soğuktan titreyen, yağmurun altında ve asfaltın üstünde oturan üç yaşındaki çocukları iterek, kakarak gecenin 11’inde minibüse kilitlemek insanlık olamaz. Hele ki bu insanlar komşu bir ülkeden bize sığınmış misafirler ise.    
Onları dilenmeye zorlayan anne ve babalarını bulun. Onları bunu yapmaya iten sebepleri araştırın. Çünkü ülkemize onları siz çağırdınız.     
Oben Özaydın Resmi Facebook Sayfası: https://www.facebook.com/Turkish.columnist