20 Temmuz 2016 Kıbrıs barış harekatının yıldönümü. 
1959 yılında Türkiye, İngiltere ve Yunanistan arasında imzalanan Zürih (11 Şubat 1959) ve Londra Anlaşmaları (19 Şubat 1959) ile bu ülkelerin garantörlüğünde Türk ve Rum halklarının ortak eşitliğine dayalı olarak kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nde, Rum toplumu lideri Makarios Cumhurbaşkanı, Türk toplumu lideri Dr. Fazıl Küçük ise Cumhurbaşkanı Yardımcısı seçildi. 
Ancak, 1963 yılından itibaren Rumların silahlı saldırıları sonucu Kıbrıs Türkleri ülke yönetiminden baskı ile uzaklaştırıldı. Rumların, adayı Yunanistan’a bağlama hedefine ulaşmak yani Enosis’i gerçekleştirmek üze-re yürüttükleri saldırılar ve ambargolar 1963-1974 yılları arasında artarak devam etti, Kıbrıs Türk halkı adanın %3’lük bir bölümüne sıkıştırıldı.
1974’e gelindiğinde ise Yunan Cunta Hükûmeti, adanın ilhak edilme zamanının geldiğine inandı, fakat Makarios’u da bu ilhak için engel olarak gördü. Bu sebeple Atina, adadaki Yunan subayları vasıtasıyla Makarios’u iktidardan düşürmeye çalıştı. 
15 Temmuz 1974 tarihinde Yunanistan’da iktidarda bulunan cuntanın desteğiyle Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı darbe yapan Nicos Sampson, adayı Yunanistan’a bağlamayı amaçlayan süreci başlattı. Sampson darbesinden sonra Cunta, hem kendine karşıt olan soydaşı Kıbrıslı Rumları, hem de Türkleri katletmeye başladı. 
20 Temmuz 1974 tarihinde başbakan Bülent Ecevit’in “biz aslında hem Türklere hem de Rumlara barış getirmek için adaya müdahale ediyoruz” açıklamasıyla Kıbrıs barış harekatı başladı. 
Parolası “Ayşe tatile çıktı” olan bu harekat sırasında babam subay olduğu için pek çok şeyi detaylıca hatırlayabiliyorum. 
Babam 1971-72 döneminde adada gö-rev yaptığı için, savaş sırasında, Kıbrıs’ta değil ama Trakya’da idi. Evde bir akşam yemeği sırasında kapımıza gelen asker babamı alıp askeri birliğine götürmüş ve ba- bamdan aylarca haber alamamıştık. Ama en azından tek kanallı, siyah beyaz televizyondan savaşın çıktığını öğrenmiş ve babamın nerede olabileceğini az çok tahmin edebilmiştik. 
Babam Yunanistan ile savaşa girme olasılığına karşı Trakya’da araziye yayılmış olan Türk birliklerinden birisinin içindeydi. O zamanlar cep telefonu olmadığı için haberleşmek imkansızdı. 
28 Aralık 2011’de yitirdiğimiz Hasan Mutlucan’ın kahramanlık türküleri tek kanallı TRT’de sürekli olarak çalınıyordu. 
Ülkede birlik ve beraberlik havası oluşmuş, en zıt kulvardakiler bile ulusal menfaatler uğruna bir anda birleşivermişlerdi. 
Dolayısıyla zafer de kaçınılmaz oldu. Şehitler verdik ama savaşı da kazandık. 
Günümüzde de ulusal çıkarlar yolunda birleşebilmemiz dileğiyle.