Hastahanede, normal oda’da, Yoğun Bakım Üniteleri’nde, taburcu edildikten uzun bir müddet, evde nekâhet döneminde, halüsinasyonlarım oldu. Zaman oldu, kendimi Antalya’da, önümüzdeki seçimlerde nasıl davranılması gerektiği hususlarında konferans veriyor, zaman zaman, Afyon’da lüks bir otel’de kaldığımı ve burada bir parti’nin toplantılarına iştirak ettiğimi, görüyordum.

Yoğun Bakım Ünitesi’nde tutulduğum bir an içinde, klinik sebeplerle vazifeliler, beni uyanık tutabilmek için ellerinden geleni yaptıkları bir anda, sanki, orada görevlilerden birisinin, “Bizim aile’de de Üstad Necip Fazıl’ın kitaplar okunur,” demesi üzerine, yaklaşık bir saat kadar, Üstad Necip Fazıl Kısakürek hakkında konferans veriyorum, Üstad’ın meşhur, “SAKARYA” türküsünü baştan sona okuyorum. Oysa ki, yakaza halimde Sakarya Türküsü’nün bir mısr’aını veya bir beytini ezbere bilmem.

Bir başka gün, yoğun bakımda kaldığımda, yaklaşık, bir saat kadar Uhud Camiî’nde, bir saatten fazla bid’atlerden kaçınmak ve Sünnet-i Seniyye’ye, tam temessük (tam uymak hakkında) va’az ediyorum. Va’az’ın sonunda, “Aziz Cemaat! Bildiğiniz gibi bendeniz çok fecî bir trafik kazası geçirdim. Hâlen, vücudumda kırıklar mevcud, sizlerle birlikte, kıyam’lı, secdeli namaz kılamayacağım için izninizle yan tarafa, dernek odasına geçip sandalye üzerinde ancak namazımı eda edeceğim,” diyorum.

Bence, en mühim halüsinasyonum, yoğun bakımda tutulduğum bir günde, ruh’lar-ma’neviyat Âlem’inde, Ricâl-i Ma’neviyye arasında, Divânü’s-Sâlihîn Meşhed-i Azam gibi toplantılar vardır. Daha uzun aralıklarla toplanan Meşhed-i Azâm’e, bizzat Sevgili Peygamber’imizin Azîz, Latîf, Şerif, Mücellâ, Musaffâ Ruh-u Şerif’leri riyâset eder. Divânü’s-Sâlihîn ise, daha sık aralıklarla toplanır ve bu toplantılara hayatta ise, Sahib-i Zaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid, Müceddid, Ruh Maa’lcesed, hayatta olmamakla birlikte, tasarruf’larına devam buyuruyorlarsa, bu takdirde Rûhen riyâset ederler. Bu toplantılara, hayatta olan üçler, yediler ve kırklara dâhil, velî’ler, hayatta olmadıkları halde Ma’neviyat Âleminde muhtelif vazifelerle muzavvaf velî’ler iştirâk buyururlar.

Bilindiği gibi, Abdülkâdir-i Geylânî Hazret’leri, Resûl-i Ekrem’den i’tibâren, Haz.Alî Kerreme’Allâhu Vechehû’den teselsül eden ve Nefy-ü İsbat’a dayanan, Zikr-i Celî Yolu’nun Silsilesi’nin en büyük Kutbu’l-Aktâbı, Zikr-i Celî, Tarîkat-i Aliyye’sine, O Mübârek Zât’ın ismine izâfeten, “Kâdiriyye-Kadirî’lik” denilmiştir.

Abdülkâdir-i Geylânî Hazret’leri, Ma’neviyyat Yolunun Cerrâh Tabibidir. Bu bakımdan, ehli tasavvuf, ciddî hastalıklarla, bilhassa, ciddî cerrâhî müdahaleler gerektiren hastalıklar için imkanı varsa, Allah için bir kurban keserek fakirlere dağıtır. Hasıl sevabı, başta Abdülkâdir-i Geylânî Hazretleri olmak üzere diğer ruhânî’lerin ruhlarına hediye eder. Allah’ın izniyle yapılan cerrâhî müdahale’lerin neticesi şifa olur.

Halüsinasyon’larımdan birisinde, Divânüs-Sâlihîn’in Sahib-i Zaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid ve Müceddid riyâsetinde toplanmış, Ricâl-i Ma’neviyye arasında bulunan, Abdülkâdir-i Geylânî Hazretleri Sahib-i Zaman’ın hemen sağ başında oturuyordu. Sahib-i Zaman hep sol tarafındaki velî’lerle görüşüyor, ben halka’nın dışında, Sahib-i Zamanın bana bir Atf-ı Nazar’da buyurmasını bekliyordum. Öyle bir an geldi, Sahib-i Zaman bir bana baktı, bir de hemen sol tarafında oturmakta olan, Ma’neviyyat Yolu’nun Cerrah Tabibi Abdülkâdir-i Geylânî Hazret’lerine baktı. Bunun üzerine Abdülkâdir-i Geylânî Hazret’leri bendenize teveccüh buyurarak, “İnşa Allah! Yarın,” buyurdular.

Hastahane’de normal odamda yatarken, karşı duvarda bir perde üzerinde bilgiler akıyordu. Âyet’ler, hadisler, fıkhî bilgiler, Ricâl-i Ma’neviyye’nin resimleri...

Taburcu edildiğimde, eve naklim normal vasıtalarla mümkün değildi. Bunun için yakınlarım, ambulans te’mini için uğraşıyordu. Sağlık Bakanlığı’nın, 112 Acil Ambulans’ları maalesef, yalnızca acil vak’a’lara hizmet veriyorlar. Hastahane’lerin elinde de yeterli sayıda ambulans bulunmadığından, özel sektör ambulansları çok pahalı, belediye ve diğer kamu kuruluşları ambulansları da yetersiz miktarda. Pek çok temas ve araştırmadan sonra, Kadıköyü Belediye’sine ait bir ambulans’ın tahsis edilebileceğini tespit etmişler. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastahanesi’nden Anadolu Yakasındaki, Kadıköyü-Erenköyü’ndeki evimize, Kadıköy Belediye’sinin tahsis ettiği ambulans’la naklim sağlandı. Bunun için Kadıköyü Belediye Başkanı, Sayın Aykut Nuhoğlu ve yakın çalışma arkadaşlarına teşekkür ederim.

Yapılan konsültasyon neticesinde taburcu edilmeme karar verildiği günde dahî, hâlâ, halüsinasyonlar görmekteydim. Yakınlarımın yanımda konuşmalarından, kendimi Afyon’da zannediyor, bir ambulans uçakla İstanbul’a nakledileceğimi zannediyordum. Ambulansla köprü alt’larından veya alt geçitlerden geçerken, sırtüstü yattığımdan, uçağın çok alçaklardan uçtuğunu neredeyse üst geçitlere ve köprülere çarpacağından endişe ediyordum.

Bu halüsinasyonlarım, nekahet döneminde de uzun bir müddet devam etmiştir. Hastahane’deki gözlem raporunda da hekimler bu durumu tespit etmişler, raporlarına şu şekilde yer vermişler, “Genel durumu düzelen hasta, yoğun bakım ünitesinden servisine interne edildi. Hasta’da dün geceden beri halüsinasyonlar mevcut, nörolojiye danışıldı. Akut Patoloji düşünülmedi. Genel durumu iyi önerilerle taburcu edildi.” Halüsinasyonlarımın geçici bir durum olduğuna karar vermişler. Ciddî, kalıcı, patolojik bir durum olmadığına karar vermişler.

Rahat nefes alıp-vermek, Allah’ın lütfu en büyük ni’metlerinden birisidir. Kaza vuku bulduğundan i’tibâren, zaman zaman, açılmasına rağmen, şuurum hep kapalıydı. Şuurum açıldığında etrafımda kim varsa, “Nefes alamıyorum, lütfen bana yardım ediniz,” diyormuşum. Ameliyat edilince, en azından, nefes alma bakımından rahatlayacağımı düşündüğüm için bir an evvel ameliyyata alınmamı istiyordum. Hekimler klinik sebeplerle ancak bir hafta sonra, 18.05.2015 tarihinde cerrâhî müdahaleye karar veriyorlar. Ameliyat notunda, “Humeruş başının çok parçalı kırık olduğu tuber majus ve minus ile anatomik boyun kırığı olduğu görüldü. Bicens Tendonuna Tenodez uygulanıp rotator Cuff’lar yapışma yerinden sıyrılıp tespit koyuldu. Anatomik Plâk 9 adet vida ile yerleştirildi.

Cerrâhî Müdahale’yi, İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastahânesi, Ortopedi Servisi hekimlerinden, Opr.Dr.Mustafa Güngör gerçekleştirmiş, kendisini, Asistan Dr.Ahmet Şenel asiste etmiş, Anestezi’yi, Uzm.Dr. Fatma Yeşim Abut uygulamıştır. Gerek ameliyat öncesi ve gerekse sonrasında, Göğüs Cerrâhî Merkezinden, Opr.Dr. Türkan Dübüş Hanımefendi dikkat ve hazakatiyle hep kontrol altında tutmuştur. Burada, Opr.Dr.Muhterem, Mustafa Güngör Beyefendi’ye, Asistan Dr.Muhterem, Ahmet Şenel Beyefendi’ye, Anestezi Uzm.Dr.Fatma Yeşim Abut Hanımefendi’ye, Göğüs Cerrâhî Uzm.Opr.Dr.Türkan Dübüş Hanımefendi’ye, İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastahânesi, Acil Servis hekim ve yardımcı sağlık elemanı bütün kardeşlerime, aynı hastahâne’nin Ortopedi Servisi hekimleri ve yardımcı sağlık elemanlarına sonsuz şükranlarımı arzederim.

Prof.Dr.Semavî Eyice Hocamız, memleketimizin yüz akı âlim’lerinden, San’at Tarihçisi, İstanbul Âşıkı, Türkiye çapında ve İstanbul’da pek çok eserin gün yüzüne çıkarılmasında büyük rolü olan, İstanbul’da gerçek değeri bilinmeyen tarihî hazineleri ortaya çıkaran Hocamız, hâlen, 94 yaşında olmasına rağmen, sağlıklı, sadece gözlerinde bir miktar görme kaybı var. Belli bir yaştan sonra, hemen hemen, hepimizde meydana gelen, ortopedik bir mes’ele dolayısıyla Hocamıza plâtin takılmış, kendisiyle barışık, bu yaşında, hayatla barışık Hocamız, bunu bile, bir latife sebebi saymış asistanlarına ve yakınlarında, “Artık ben de zenginler arabına katıldım, benim de kıymetli madenim, plâtinim var!” diye espri yapıyor.

Bu mana’da, ben de, zengin sayılırım. Zirâ benim omuzumda da, 9 vida ile tutturulmuş plâtin bir parçam var...