SAİD NURSÎ’Yİ KİMLER NASIL KULLANIYOR?...(3) 

Röportaj sual ve cevaplarla devam ediyor; 

- “Sorunuzu sondan başlayarak değerlendirmek istiyorum. Beklenen Mehdî aleyhisselâm şu kişidir, diyemiyorum. Burası yasak sınır. Buradan öte tek bir kelime söylesem bu baş, gövdeden uçurulur. Bedîuzzaman Said Nursî Hazret’leri Mehdî aleyhisselâm’ı biliyordu. Ama büyük vazifesine engel olunur, düşmanlar hizmetine sekte vurur, diye düşündü. Kim olduğunu açıklamadı. Sadece ana hatlarını aktarmış kim olduğunu söylememiş. Risâle-i Nur’dan program olarak uygulayacağını, onu herkesin tanıyamayacağını iman nuruyla Mehdî aleyhisselâm’ın tanınabileceğini ön görmüş biz de bu sınırda duruyoruz.” 

- “Mehdî aleyhisselâm 2014 yılı i’tibâriyle hayattadır-değildir de diyemem. Burada da bir sınır var. Mehdî aleyhisselâm hep tartışılır, kalmalı. Kimi Mehdî yok demeli, kim yüz yıl sonra gelecek deyip ter ter tepinmeli, kimi ruhuyla geldi demeli, kimi şu, kimi bu Mehdî’dir, demeli. Onlarca kişi kaşım benziyor, alnım açık, bilmem neremde ben var ve “Ben Mehdiyim,” diye kâfir olmalı. Mehdî aleyhisselâmla ilgili yüz binlerce te’viller yapılmalı. Bundan hem büyük bir fitne hem de rahmet var. Bu rahmet Mehdî aleyhisselâm’ın tanınmaması, hizmet’lerini rahatça yapması rahmettir. Zâten de Mehdî aleyhisselâm asla ben Mehdiyim demez-demeyecektir de. Çünkü Mehdî kıyâmetin habercisidir. İmtihan sırrı bozulur. İslâm dünyasında en az elli kişi Mehdî benim diyerek küfre gitti. Onlara iman edenler de küfre düştü. Bu bir fitne oldu. Mehdî konusunun arı-duru olmaması her kafadan bir ses çıkması, Allah’ın bir muradı. Bu böyle sürüp gitmeli ta kıyâmete kadar.” 

- “Mehdî’yi temsil noktasında Risâle-i Nur’ları program olarak uygulayacak bir cemaat var mı? Bilindiği gibi Risâle-i Nur cemaatinde pek çok ekol var. Yazıcılar, okuyucular, ihlas vb. ekoller mehdiyetin şahs-ı Ma’neviyyesini bünyesinde barındıran Risâle-i Nur’un hangi ekolüdür? 

(İsevî Elijah STAHL’in röportaj yaptığı Dr.Hamza Metiner, Buhârî ve Müslim gibi, en sahih hadis külliyat’larında bulunmamasına rağmen, diğer ba’zı hadis-siyer ve akâid kitaplarında yer alan, Nüzûl-ü İsâ ve Zuhur-u Mehdî hakkında çok şeyler bildiğini ve fakat bunları açıklayamacağını ifade ediyor. 

Aslında, Said Nursî’nin ve şakird’lerin, Nüzûl-ü İsâ ve Zuhur-u Mehdî hakkında kafaları bir hayli karışık. Ahir zamanda zuhur edecek Mehdî’nin Risâle-i Nur’un Şahs-i Ma’nevî’sinde mündemeçtir. Risâle-i Nûr, Nüzul-ü İsâ için dikenli yollardaki dikenleri temizleyecek, böylece Nüzul-ü İsa için vasat müsâid hale gelecektir.” Hamza Metiner âhir zaman’da zuhur edecek Mehdî’yi biliyor ve fakat söylemiyor, söylemesi halinde başının uçurulacağını ifade ediyor.) 

Devam edelim, bakalım daha neler yumurtlayacak? 

“Risâle-i Nur’un kendisi Mehdiyet makamındadır, yâni Peygamberlik mesleğine bakan hakîkat mesleği. Risâle-i Nur’un okuyucuları fırtlara bakar. İnsan fıtratı mahlukât sayısıncadır. Kimi bu eseri yazar, hizmetleri budur, kimi okur açıklar, kimi olduğu gibi okur. Risâle-i Nûr ekollerinden hiçbiri mehdiyetin Şahs-ı Ma’nevisini, velâyetini tümüyle temsil eder yapıda değildir. Hep birkaç yönleri eksik kalır. Yazıcılar, okuyucular, ihlasçılar, Yeni Asyacılar, Kırkıncı Hoca’lar v.b. Bu toplulukların hiçbiri, Mehdiyetin Şahs-i Ma’nevisini temsil etme noktasında değildir (değiller). Bizce Mehdiyet velâyetini Şahs-ı Ma’nevî olarak temsil eden tek topluluk, Sayın Fethullah Gülen Hoca Efendi’nin başını çektiği gönüllüler hareketidir.” 

(Dr.Hamza Metiner’e göre ahir zaman’da zuhur edecek Mehdî bir şahs değil, Hıristiyanlıkta olduğu gibi, mahdut mes’uliyetli bir ortaklık. Risâle-i Nûr şakird’lerin hemen hemen, hepsinin iştiraki bulunan bir Limited şirket. Tıpkı, Hıristiyanlıkta ulûhiyetin, baba oğul ve Ruhu’l-Kudüs arasında taksim edildiği ve bir ortaklık kurulduğu gibi... 

Fakat, Dr.Hamza Metiner, bu ortaklıkta temsil hakkını, altın hisseleri Fethullah Gülen’e tahsis etmiş durumdadır. (Aklımı koru, aklıma mukayyed ol Allah’ım!...) 

“Bu Camia, Ahir zamanda Mehdiyetin Şahs-ı Ma’neviyyesini temsil eden ve bütünüyle Mehdiyeti kucaklayan tek camia’dır. Risâle-i Nûr, program olarak neşrediliyor, İsevî’lerle iletişime geçiliyor. Dünya’ya açılıyor siyâset dâiresinden tutum pekçok dairede hizmet yapılıyor. Gönüllüler Hareketinin Mehdiyetin Şahs-ı Ma’nevisini, temsil noktasında tek adres olduğunu ön görüyorum. Bu Cemaat Şahs-ı Ma’nevî velâyetiyle bir nev’i Mehdî aleyhisselâm’ı temsil etme noktasında, Sayın Fethullah Gülen Hoca’nın rehberliğindeki bu topluluk pekçok sahada Mehdiyyeti Şahs-ı Ma’nevisi olarak temsil etme yörüngesine oturmuş, Dünya’nın pekçok ülkesine açılmak, İsevî’lerle iletişim, siyâset dairesinde dine hizmet insanların imanlarını kurtarmak için gece-gündüz çırpınıp durmak. Risâle-i Nur’u program olarak neşreden işte bu kutsîler topluluğudur. Yâni, Sayın Fethullah Gülen Hoca’nın rehberliğinde hizmet yapan tüm ağabeyler, ablalar bu camia’da yer alan tüm gönüllüler hep birlikte Mehdiyetin Şahs-ı Ma’neviyyesini temsil etmekteler. Böyle düşünüyorum, dileyen dilediği gibi düşünmeden yana bolca özgür.” 

“Ba’zı hadis-i Şerif’lerde Mehdî aleyhisselâm’ın işlerine yardımcı olmak için Ashab-ı Kehf gençlerinin mağaradan çıkacakları vurgulanmakta. Gerçekten Ashab-ı Kehf gençleri mağaradan çıkıp Mehdî aleyhisselâm’a destek verecekler mi? Bu hadis uydurma mıdır? Değilse Ashab-ı Kehf gençleri nasıl dirilecek?...” 

- “Efendimiz aleyhisselâm’ın Ashab-ı Kehf ile ilgili söylediği pekçok sahih hadis var. Mehdî aleyhisselâm için de söylediği onlarca hadis mevcud. Ashab-ı Kehf gençleri sizin düşündüğünüz gibi mağaradan çıkıp gelmezler. Hadis mecaz anlamlıdır. Ruhânî olarak gelirler. Hazreti Mehdî aleyhisselâm’ın talebelerinden kimilerinin şekline girerek o talebenin yerine hizmet yapma kapılarını Allah onlara açar. Gelişleri böyle olur. Bu ve benzeri işler çok olur. Başka türlü nasıl olsun ki? Dostlar düşman, düşmanlar düşman, kâfirler düşman Müslümanlar düşman. Yâni hepsi Mehdî aleyhisselâm’a düşman. Bu aşamada Allah tabî ki, meleklerle, Ashab-ı Bedir’le Ashab-ı Kehf ile Mehdî aleyhisselâm’a işlerinde yardımcılar yollar. Ashab-ı Kehf’in gençlerinin Mehdî aleyhisselâm’a yardımcı olurlar. Ba’zen de talebelerinin herhangi birinin yerine geçip hizmet yaparlar. İşleri bitince tekrar ruhânî olarak kaybolurlar. Başka bir ifade ile Mehdî aleyhisselâm’ın çevresinde ruhânî olarak saf bağlarlar. Buna Kıtmîr de dahil.” 

- “İslâm kaynaklarında ahid sandığının diğer söyleyişle, Tabut-u Sekîne’nin Mehdî aleyhisselâm tarafından Antakya’da ortaya çıkarılacağını ön gören âlimler var. Yahûdîler de bu ahid sandığının peşinde Hıristiyanlar da. Sizce Ahir zaman Mehdisi Tabut-u Sekîne’yi çıkaracak mı?” 

- “İslâm dünyasında bu inanış oldukça yaygın. Yahûdî ve Hıristiyan alimlerinin de Ahid sandığının peşinde oldukları doğrudur. Bedîuzzaman Said Nursî Hazretleri hem müceddid hem Mehdidir. Ancak Ahir zaman Mehdisi değildir. İslâm dünyasının Yahûdî ve Hıristiyanların aradığı Tabut-u Sekîne meleklerin koruması altında, yeri ise insanlara gizli. Bizce Mehdî’nin çıkaracağı Tabut-u Sekîne mecazdır. Antakya’dan kasıt Isparta’dır. Çünkü Efendimiz aleyhisselâm devrinde Isparta yoktu. Bu eserlerin temeli Isparta’da atılmıştır. Tâbut-u Sekîne Arş-ı A’zam’dan gelen, İsm-i A’zam’a bağlı ma’nevî Kur’ân tefsiri hükmünde olan ve müceddid mehdî makamında olan Bedîuzzaman Sadi Nursî’nin yerini alan İsâ Mesih’in yazdığı Risâle-i Nurlar Ahid Sandığının karşılığıdır.” 

Bu eseri okuyanlara yağmur gibi sekîne yağmakta, Yahûdî’ler, Hıristiyanlar hatta İslâm dünyasında binlerce insan Tâbut-u Sekîne’yi boşu boşuna aramakta. Hazreti Mehdî imtihan sırrı gereği tanınmayacak ki, Tâbut-u Sekîne’yi çıkarsın.” 

(Biliyorum, sabrınızı bir hayli zorladım. Okuduğunuz her satır, iz’an ve şuurunuzu, ruhunuzu, ma’neviyatınızı sarsacak, İslâm’ın temel akîdesine, Şer’i Şerif’e, Sünnet-i Seniyye’ye ve ehl-i Sünnet’in temel kâidelerine tam zıt şeyler var. Bunları ben özetleseydim, “Yapma Hoca! Bu kadarı da olmaz-olamaz, bunlar doğru olmaz-olamaz,” derdiniz. Biraz daha sabır, sizleri biraz daha sabır ve tahammüle da’vet edeceğim. Sonra da topyekûn cevabını vermeye çalışacağım. (Lâf aramızda, “Topyekûn Cevap,” Merhûm Üstad, Necip Fazıl Kısakürek Büyüğümüzün, BÜYÜKDOĞU, Gazete ve Dergi’lerinde kullandığı bir cümleydi.)