İYİ PARTİ Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’in uzun siyasi yaşamını dikkatle takip eden biriyim. Türk siyasetine katma değer sağlayan, dik duruşuyla, başarılı hitabetiyle büyük halk kitllerini peşinden sürükleyebilen başarılı siyasetçilerimizden biri olarak kendisini tanıdık. Ayrıca büyük zorluklara ve engellemelere rağmen tam zamanında ve yerinde bir davranış olarak İYİ PARTİ’yi Türk siyasi yaşamına kazandırdığına şahit olduk.

Meral Hanım kısa sürede tüm yurt sathında örgütlenmesini tamamlayan İYİ Parti ile pek çoğunu yakından tanıdığım ülkemizin yetiştirdiği değerli aydınları da siyasi hayatımıza soktu. Bıkmadan usanmadan sürdürdüğü Anadolu esnafı ziyaretleri ile halkın teveccühünü kazandı. Buraya kadar her şey güzel gidiyordu. İYİ Parti güçlü kadrolarıyla uzun bir süredir boşluğu devamlı hissedilen Merkez Sağ siyasetin en güçlü temsilcisi olarak gümbür gümbür geliyordu.

Bütün bu gelişmeler 22 yıllık tek adam rejiminin artık sona erdirilmesi için kitlelerde heyecan yaratmıştı. Yeniden güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş ana fikrinde Altılı Masa etrafında bir araya gelen altı muhalefet partisinin gerek lider ve gerekse tabanları arasındaki dayanışma müthişti. Bu birlikteliğin seçimi kazandıktan sonra yapacakları hususlar üzerinde tam bir mutabakat sağlanmış, üzerinde mutabakata varılan fikirler kamuoyu ile paylaşılmış ve seçmenin umutları tazelenmişti. Ve halkımız altılı birlikteliğin gerçek mimarlarının Sayın Kılıçdaroğlu ile birlikte Sayın Akşener olduğunun da farkında idi.

Peki ne olduda bizler Altılı Masa etrafında toplanmış muhalefet tek yumruk halinde iktidarı sallarken birden bire Sayın Akşener’in çok ağır sözlerle masayı devirmesine şahit olduk. Masadaki çalışma arkadaşlarına ağır hakaretler yağdıran bu Akşener artık benim tanıdığımız siyasetçi değildi. Başka biriydi. Başka bir kişilikti. Nitekim bu anlamsız ve zamansız çıkış İYİ Parti ile birlikte muhalefeti başarısız kıldı. AK Partiye bir dört yıl daha kazandırdı.

Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin galibi yine 22 yıllık iktidarın sahibi Ak Parti ve Sayın Erdoğan idi. Bu mağlubiyetin neden ve nasılları birlikte tartışılmadan Altılı Masa bir daha toplanamadan dağıldı. Büyük çabalarla meydana getirilen mutabakat metinleri resmen çöpe atıldı. Ve muhalefet partileri kendi iç işlerinde mücadeleye başladılar.

Bu safhada yani seçimler sonrasında tanıdığımız Meral Akşener ise bambaşka biri olmuştu. Sanki yirmi iki yıllık Ak Parti iktidarından kurtulmak için değil, bu iktidarı yıkmak için mücadele eden muhalef partilerine muhalefet eden biri vardı karşımıza.

Evet bu defa siyasi hayatımıza yeni bir kavram Sayın Akşener vasıtasıyla sokulmuştu. Yeni kavram “MUHALEFETE MUHALEFET” idi.

Seçimlerden sonra geçen kısa süre içinde İYİ Parti içindeki pek çok başarılı siyasetçi yaptığı hatadan dönmesi gerektiğini genel başkanlarına bildirerek partisinden istifa etti. Bu istifaların arkası kesilmedi ve devam ediyor.

Sonuç olarak; Sayın Akşener yanlış yapmıştır. Ve bu yanlışında da direnmektedir. Kendisini, partisini ve ülkemizi hüsrana sürüklemektedir. Sanırım 31 Mart seçimlerinin olumsuz faturası doğrudan Sayın Akşener’e kesilecektir.

Ansiklopedileri karıştırdığımızda "siyaset" kelimesinin karşısında"DEVLET İŞLERİNİ DÜZENLEME VE YÖNETME SANATIDIR" ibaresini buluruz. Bunun açık anlamı şudur; siyaseti herkes yapamaz. Herkes istediği için siyasetçi olamaz. Siyaset yapabilmek için ancak bir sanatkar seviyesine erişmek, yani yaptığı işi en üst düzeyde gerçekleştirmek zorunluluğu vardır.

Bilgisiz, kültürsüz, yeteneksiz, devlet ve millet geleneğini anlamamış, milli hasletlerimiz ve milli gücümüzü yeterince tanıma bilincine erişememiş bir takım insanların seçim kanunlarına dayanarak siyaset dünyamızda yer almasına halkımız alışıktır. Halkımızın alışık olmadığı husus siyaset dünyamızın parlayan yıldızları olan bir avuç gerçek siyasetçinin tutarsız davranışlarıdır. İşte şimdi halkımız Sayın Akşenerde gördüğü gerçek devlet adamlığı vasfını son davranışları yüzünden sorgulamaktadır. Ve milletimiz yıllardır tanıyıp güvendiği Meral Akşeneri özlemektedir.