Vakitler, namazların vücûp ve sıhhat şartıdır:

Şöyleki, vakti girmeden o vaktin namazı müslümanlara farz olmadığı gibi vakti girmeden önce kılınan namazlar da sahih olmaz, farziyyeti müslümanların üzerinden düşmez. Bu bakımdan günümüzde, kimilerinin Cem-i Takdim, Cem-i Te'hir, (birinci ve ikinci namazda ki namazı birleştirme) iddialarını nereye koyacağız.

Namaz vakitleri öylesine lâalett'ayîn takdir ve tesbit edilmemiştir. Bu serî'nin birinci bölümünde namaz vakitlerinin sarâhaten beyan olunduğu âyet-i Kerimelerin meâl ve izahlarını aktarmıştık.

Bilindiği gibi beş vakit namaz Mî'rac Mûcizesinin vuku bulduğu gece farz kılınmıştır. Ertesi günü, Cibril'ü-Emîn Allah'ın emri ve izniyle yeryüzüne inmiş, Peygamberimiz ve ashâb'ına vakitlerinde beş vakit namaz kıldırarak namaz vakitlerinin bilfiîl, Allah tarafından takdir ve tesbit edildiğini göstermiştir.

Ebû Mes'ûd (Ukbe b.Amr) ensârî (-i Bedrî) radiya'llâhu anh, bir gün Irak'ta (iken) Muğire b.Şu'be'nin yanına girdi ki, (o gün Muğire nasılsa ikindi) namazını geç vakti bırakmıştı! O'na dedi ki: Yâ Muğire, bu yaptığın nedir? Bilmiyormusun ki, Cibrîl (aleyhis-Salâtü ve's-selâm) inip namaz kıldı. Resûlüllah salla'llâhu aleyhi ve sellem (ardından bir daha) kıldı. Sonra (bir daha) kıldı. Resûlullah salla'llâhu aleyhi ve sellem de (ardından) bir daha kıldı. Sonra (bir daha) kıldı. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de (ardından bir daha) kıldı. Sonra bir daha kıldı. Resulullah salla'llâhu aleyhi ve sellem de (ardından bir daha) kıldı. Sonra: İşte "bununla emrolundum." dedi...

Cibril'ü-Emîn, beş vakit namazı iki gün zarfında ayrı ayrı inerek birgün namazları ilk vaktinde, ikinci gün son vaktinde kıldırmak suretiyle namazların hem ik vakitlerinde hem de son vakitlerinde kılınabileceğini fiîlen göstermiş ve ta'lim etmiştir.

Kütüb-ü Sitte'den (altı muteber hadis Külliyatından) Ebî Dâvut, Neseî ve Tirmizi'de Câbir b.Abbdullah ile İbn-i Abbâs ve Ebû Hüreyre radiya'llâhu anhüm'den rivâyet edilen uzun bir hadis'te vakitlerin başlangıcı ve sonu gösterilmiştir. Bu hususuta Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyuruyorki: Cebrâil aleyhis-Selâm iki def'a (yâni iki gün) Beyt-i Muazzama'nın (Kâbe) yanında bana imam oldu. İlk def'asında vakt-i Zevâlde güneşin verdiği gölge bir na'leyn tasması kadar uzadığında bana öğlen, her şeyin gölgesi birer mesli uzadığında ikindi, oruçlu oruç bozduğu vakitte Akşam, şafak kaybolduğunda Yatsı, oruçluya yemek içmek haram olduğu vakitte Sabah namazlarını kıldırdı. Ertesi gün Öğlen namazını her şeyin gölgesi bir misli, ikindi namazını iki misli olduğu, Akşam namazını oruçlu ifitar ettiği zamanda, Yatsı namazını gecenin sülüsüne doğru (Üçte biri), Sabah namazını da ortaklık iyice aydınlandığı vakit kıldırdı. Sonra bana döndü ve: Yâ Muhammed, bu senden evvelki peygamberlerin vaktidir. Namaz vakitleri işte bu ikişer vakitler arasındadır." dedi...

Beş vakit namaz farz kılındıktan sonra Cebrâil aleyhis-Selâm'ın ilk kıldırdığı namaz öğle namazı olduğundan bu namaza "Salât-ı Ûlâ" (ilk namaz veya birinci namaz) denilmiştir.

Başka bir hadis-i Şerifte Cibrîl aleyhi's-Selâm bu on namazın her biri için ayrı ayrı inip,: Yâ Muhammed, kalk namaz kıl!. dediği ve namazı beraberce kıldıktan sonra semâye uruç (yükselme) eylediği açıkça belirtilmiştir.

Yukarıda meâllerini sunduğumuz hadisler ve Ammê-i Fukahâ'nın (bütün fıkıh bilginlerinin) görüşüne göre Sabah namazının vakti, gecenin bitimi ki, İmsâki vakti dediğimiz, orucun başladığı andır, -başlar, güneşin doğumunda biter. Ancak, Sabah namazını vaktinde kılamayanlar, güneşin doğumuyla başlayan kerâhet vakti çıktıktan sonra öğlenden önceki zeval vaktindeki kerahat vakti girinceye kadar olan kuşluk vaktinde Sabah namazını       sünnetiyle beraber, eda veya kaza'ya niyet etmeksizin, "Sabah namazının sünnetini, Sabah namazının farzını kılmaya", diyerek niyet ederek kılabilir. Bu namaz, vaktinde kılınmadığı için eda, üzerinde her hangi bir vakit geçmediği için de kaza değildir.

Sabah namazını vaktinde kılamayanların, kazaya bırakmak yerine bu vakitte kılmaları ve vaktinde kılamadıkları için ayrıca tevbe-i İstiğfarda bulunmaları daha uygun olur...

Öğlen'in vakti, zeval vaktinde güneşin verdiği gölge bir misli olduğundan itibâren başlar, İkindi vaktinin girmesinee kadar devam eder. Öğlenle ikindi arasındaki vakitte vakt-i Kerâhet bulunmadığı için bu vakit tam vakit olduğundan bu iki vakit arasında o vaktin namazı kılındığı gibi her türlü nâfile ve kaza namazları da kılınabilir...

İkindi Vakti: Zeval vaktinden itibâren her şeyin gölgesi birer misli olduğunda başlar güneşin batımı ile biter. İkinci vaktinin içerisinde gün batımından önceki 40-45 Dakikalık vakt-i Kerâhet-noksan vakit bulunduğu için kerâhet vakti girdiğinden itibâren, İkinci namazından önce kılınan revâtip, nâfile namaz da dahil olmak üzere hiç bir sünnet, nâfile veya kaza namazı kılınmaz. Ancak bu vakitte kerahet olup-olmamasına bakılmaksızın o vatin farzı Akşam ezanı okununcaya kadar kılınır. Sabah Namazı vaktinde güneş doğuncaya kadar Sabah Namazının sünneti, farzı, İkinci vakti girdiğinden itibâren Akşam vaktine kadar İkinci namazının sünneti (Sünnet-i Gayrimüekked) ve farzı dışında namaz kılınmasını Peygamberimiz uygun bulmamışlardır.

Hulâsa etmek gerekirse, Sabah namazı hariç, ki- Sabah namazının vakti İmsak'tan itibâren güneşin doğumuna kadardır- her vaktin namazı diğer vakit girinceye kadar kılınabilir.

Ebû Hüreyre'den rivâyet edilenbir hadis-i Şerifte:

Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh, şöyle demiştir;

"Resulullah salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Biriniz İkindi namazında bir secdeyi gün batmadan evvel yetiştirecek olursa namazını tamamlasın. Sabah namazında da bir secdeyi gün doğmadan yetiştirecek olursa namazını tamamlasın."

Hadis-i Şerifteki secdeden murat rükû ve secde ile beraber bir rek'attır. Zira, Buharî'nin yine Ebû Hüreyre'den rivâyet ettiği başka bir hadiste Sabah İkindi'den önce zikredilerek "Sizden birisi Sabah namazından bir rek'at'a yetişirse namazını tamamlasın" buyrulmuştur.

Yukarıda zikredilen hadisler ve bu manada vârid olan pek çok habere istinâden güneşin batımından önce ikindi namazından bir rek'at kılınmış olsa ve güneş batsa namazı bâtıl olmaz.

Namazını tamamlar. Bu durumdaki bir insan namazını vaktinde eda etmiş olur. İkindi namazı hususunda fakihlerin ittifakı vardır, bu hususta İcmâ-i Ümmet vardır.

Sabah Namazında, bir rek'atı yetiştirmiş ve güneş doğmuş bir durumda ne yapılacaktır?

Hanefî Ekolüne mensup bâzı fakihler, Sabah namazında, İkindi namazının aksine kâmil vakitten nâkıs vakte geçiş olduğu için ikindi vakti gibi bir rek'ati idrâk etmiş olanların namazlarını tamamlamaları uygun olmaz" demişlerdir. Onların görüşüne göre İkindi vaktinde nakıs vakitten (Kerâhet vakti) kâmil vakte (mekruh olmayan) geçiş vardır, oysaki, Sabah Namazında Kâmil vakitten (mekruh olmayan) nâkıs vakte (Mekruh olan) vakte geçiş vardır.

Fıkıh bilginlerinin çoğunun görüşüne göre Sabah vakti de İkindi vakti gibidir, güneş doğmadan önce bir rek'atı yetiştirmiş olanlar namazlarını tamamlarlar ve bu namaz tam eda olur.