Geçtiğimiz günlerde 74 yaşında ebediyete uğurladığımız Muhammed Ali, yalnızca boksun değil, dünyada sporun çok önemli bir figürü, yaşayan efsanesi, kusursuz bir ikonuydu. Ya da onu ilk tanıdığımız dönemlerdeki, yani İslamiyet’i seçmeden önceki adıyla Cassius Clay.
Çocuklukla delikanlılık arasındaki süreçte sabaha karşı maçlarını, siyah beyaz televizyonlarda, karıncalı görüntüler arasındaki maçlarıyla tanımıştım ilk kez… 
Joe Frazier, Ken Norton mağlubiyetlerinde kahrolduğumu söylemeliyim. Tıpkı kazandığı maçlardan sonra mutluluktan havalara uçtuğum gibi… 
Onu sadece bir sporcu, bir boksör olarak da görmemek gerekiyor aslında. Muhammed Ali, ringlerde sadece rakiplerini değil ırkçı Amerika'yı da dövüyordu çoğu kez. Beyazların her türlü haksızlığına karşı boğun eğmedi. Köleliği reddetti. Ülkesi adına olimpiyatlarda aldığı altın madalya bile hiçbir şeyi değiştirmedi. Gittiği bir restoranda siyah olduğu için servis yapılmadığı için, altın madalyasını Ohio Nehri'ne attı. Müslümanlığı seçtiğinde adeta tüm Amerika'yı da karşına aldı. Yalnızca ülkesinde değil birçok ülkede benzeri ayrımcılıklara maruz kaldı.
Londra'daki unvan maçında Kraliçe Elizabeth rakibini saraya çağırıp kendisini çağırmayınca, “Maçı alıp boksörlerin kralı olacağım" dedi ve o dediğini de yaptı.
1960'lı yıllarda yaşamı yasaklarla doldu. Bunların en önemli nedeni, adı Cassius Clay’ken Muhammed olarak değiştirmesiydi. Çok büyük tepkiler aldı. Daha sonra, 1967'de askere gidip Vietnam'da savaşmayı reddetti ve şampiyonluğu da boks lisansı da elinden alındı.
Fakir bir ailenin çocuğu olan Muhammed Ali, 12 yaşındayken kaybettiği bisikletini bulmak amacıyla girdiği spor salonundan bir daha çıkmadı.
Kendisinden önce İslamiyet’i seçen Kardeşi Rudy Clay Rahman adını almış ve kendisini çok etkilemişti. Ayrıca Müslüman olduktan sonra, Malcolm X’ten de hayli etkilenip yaşamını bir anlamda bu yolda belirlemişti. 
Özetlemek gerekirse, aykırı bir isimdi Muhammed Ali. Dilerim içinde olduğumuz şu mübarek Ramazan ayının da yüzsuyu hürmetine mekanı Cennet olur. Yüce Allah günahların affetsin…
Bu haftalık ta bu kadar demeden önce, Cuma günü başlayacak olan ve ilk maçımızı önümüzdeki Pazar Akşamı Hırvatistan’la oynayacak olduğumuz EURO 2016’nın Milli takımı- mız için hayırlı olmasını diliyorum.
Yaklaşık iki yıldır, hayli başarılı bir grafik çizen Ay Yıldızlılar’ın önce gruptan çıkmasını, daha sonra da finale giden yolda başarılı olmasını istiyorum. Umarım dileklerim gerçekleşir ve toplum olarak bozuk olan moralimizi, biraz olsun Milli takımımızla düzeltiriz. Haydi Fatih Terim ve öğrencileri, yüreğimiz ve dualarımız sizlerle. Uçurun bizi…
Hoşça kalın…