Almanya Federal Meclisi, 1915 olaylarını "soykırım" olarak niteleyen tasarıyı kabul etti(2 Haziran 2016- Gazeteler); kabul eder tabii sen tarihinde uzak kalırsan, tarihi sorunlarını göz ardı edersen; beklemediğin sonuçlarla karşılaşırsın. Biraz da eksikliği kendinde araman gerekmez mi?

Bir millet düşünün ki, tarihini bilmesin!
Bir nesil düşünün ki, tarihini sevmesin!

Bir toplum düşünün ki, tarihin de nefret etsin!

Bir topluluk düşünün ki, milli kahramanlarını küçük görsün ve de durmadan kötülesin!Bir gençlik düşünün ki, tarihi ve kültür değerlerinden habersiz olsun!Bir toplum düşünün ki, uluslararası sorunlarına karşı ilgisiz ve duyarsız olsun!Bir millet düşünün ki, 93 yıllık devlet ömründe; tarihini 46 yıl testle öğretsin( hemen söyleyeyim testle tarihi öğrenilmez.)
Bir gençlik düşünün ki, Tıp, Matematik, Mekatronik, Heykel, Peyzaj, Bilgisayar vs. okuyorum tarih benim ne işime yarar desin! (Dostlar unutmayınız ki; Alman Parlamentosunda bu oylamayı yapanlar saydığım bu meslekleri okumuşlardır.)
Bir toplum düşünün ki; kendisini sevmeyenlerden önce; kendi tarihini kötülesin!
Kısacası bir nesil düşünün ki, dilini ve hatta dinini bilmeden yetişsin!

İşte sen tarihine uzak kalırsan seni tarihi kararla cezalandırırlar. O zamanda iş işten geçmiş olur. Başını hangi taştan taşa vurursan vur. Sonuç almazsın. Bağırıp çağırıp kendi sesini kendin duyarsın. Milleti için ve milletinin uluslararası arenada haklı olduğunu söyleyen ve de yazılar yazan kitaplar çıkartan tarihçilere değer vermez isen! Batısı ile doğusu ile dünya devletleri ile uğraşmak zorunda kalırsın!

Ermeni sorununda yani “Soykırım konusu tarihi bir olaydır,” diyerek hiçbir zaman tarihçilere başvurmaz, tarihçileri toplayıp sormaz isen işte sonuç böyle hüsran olur. Peki, sen ne yaptın diye soracak olursanız? Ben üstüme düşen görevi yaptım.(2013 yılında “Türkler Ermeni Soykayrımı Yapmıştır.” Diye kitap yazdım, gazetelere makaleler yazdım, koferanslar verdim. Dilim döndüğü, kalemim yazdığı kadarıyla Türkler’in Soykırım değil de Soykayrım yaptığını anlatıp durdum. Kitabı birçok büyüğüme gönderdim. Hala bir geri dönüşüm olmadı ve de almadım.) 

Peki, bu konularda geç kaldık mı derseniz? Ben hala umutsuz değilim milletiyle, devletiyle, hükümetiyle ve de muhalefetiyle el ele vererek bütün değerlerimize sahip çıkabilir sorunlarımızı halledebiliriz?


Gelelim esas meselemiz olan Soykırım konusuna; Osmanlı’nın devamı diye bilinen TBMM’de Doğu cephesi sonrası Gümrü Antlaşması’na Ermeniler’i korumak ve kollamak için çok mükemmel bir madde koydu. Keşke bu antlaşma devam etseydi. Gümrü Antlaşması ile Ermenistan Sevr Antlaşması’nı kabul etmiyor. Doğu Anadolu’daki ideallerinden de vazgeçtiğini kabul ettiğini bütün dünyaya ilan ediyordu. İşte ben bu ve buna benzer somut deliler ışığında Türkler Soykırımı değil de; Soykayrımı yapmıştır, diyebiliyorum. 


İşte bunun en güzel ispatı; 2/3 Aralık 1920’te, TBMM hükümeti ve Ermenistan Devlet ile imzalanan Gümrü Antlaşması'na göre: “Barıştan sonra, Erivan’da bulunacak Türk Büyükelçi, antlaşma şartlarının denetleyicisi olacaktır; Ermenistan, istediği takdirde TBMM Hükümeti Ermenistan'a silahlı yardımda bulunacaktır. TBMM Hükümeti, belirlenen sınırlar dâhilinde Erivan Cumhuriyeti'nin egemenliğini bütünüyle geliştirmek ve güçlendirmek üzere yardımda bulunmayı içtenlikle yükümleniyordu.” 


Antlaşmanın, 1 ay içinde onaylanması kararlaştırılmıştı. Fakat Ermenistan'da yönetimi ele geçiren Bolşevikler antlaşmayı kabul etmediler. 16 Mart 1921 günü imzalanan Moskova Antlaşması, Gümrü Antlaşması'nın yerini almıştır. Gümrü Antlaşması’na göre Türkler’in, Ermeniler’in yanında olduğu apaçık ortada değil mi? Peki Türkiye’nin barışçıl hareketinin tam zıddı olarak; Ermenistan’ı işgal eden Rusya’nın sert ve acımasız hareketi yanlış değil midir? Neden hiç gündeme getirilmedi? Bunu da iyice düşünmek gerekmez mi?

24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni bölücü komiteleri kapatılarak, yöneticilerinden 2345 kişi devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklanmıştır. Dışarıdaki Ermeniler’in her yıl “Ermeni soykırımının” yıldönümü diye andıkları 24 Nisan; işte bu 2345 komitecinin tutuklandığı tarihtir ve tehcirle alakalı değildir. Ama unutmamız gereken bir gerçekte Tehcir’dir. Tehcir olmalı mıydı? Olmamalı mıydı? Sorusunun cevabına gelince; keşke olmasaydı. Ama ne yazık ki tehcir olmuştur. Keşke o dönemin Ermeni yetkilileri, dış devletlerinin dolduruşuna gelmeselerdi; kendilerini yüzyıllar boyunca koruyan Türk Devleti’ne ve millete silah çekmeseydiler de; o yer değiştirme olmasaydı.


Osmanlı’nın son dönem yöneticilerinden olan Talat Paşa, Enver Paşa, Cemal Paşa ve Sait Halim Paşa’yı Savaş Mahkemesi’nde tehcir ile Soykırım yaptı diye yargılayan İngiltere Kraliyet Savcılığı’nın İngiltere Dışişleri’ne yanıtı şöyledir: “Şimdiye kadar hiçbir şahitten, tutuklular hakkında yapılan suçlamaların doğruluğunu kanıtlayabilen bir ifade alınmış değildir. Esasen herhangi bir şahit bulunup bulunmayacağı da belli değildir…” (29 Temmuz 1921, İngiliz Dışişleri Arşivleri, 371/6504/E 8745) Sonuç olarak, Malta’daki tutuklular, kendilerine hiçbir suçlama dahi yöneltilmeden ve duruşma yapılmaksızın 1922 yılında serbest bırakılmışlardır. “Muhakeme için Malta’da tutulan Türkler aleyhinde delil olarak kullanılacak hiçbir şey bulunmadığını Lordları’na bildirmekten üzüntü duyuyorum.” Bakınız İngiltere’nin ve ABD’nin elinde Soykırımı belgesi olmadığı için “Malta Sürgünlerine” beraat vermiştir. İşte bugünlerde hükümetimiz bu belge ve bilgileri dünya kamuoyu ile paylaşırsa daha iyi olur derim!


Osmanlı hükümeti yöneticileri ise sırf İngiltere-ABD ve Fransa’nın hatırına “Tehcir’de” önlem alamadınız, suçlusunuz” diye toplam 1.397 vatan evladını cezalandırmıştır. Bunların büyük kısmı, idam da dâhil olmak üzere, çeşitli cezalara çarptırılmışlardır. Allah aşkına öz evlatlarını idama mahkûm eden Osmanlı hükümeti ve dolaysıyla Türk Milleti nasıl olurda suçlu olur!

Türk Milleti’nin geleceğini teslim alacak olan gençler; yine mi Ermeni meselesi demeyin! Dünyanın kötü niyetli devletleri sizleri “Ermeni Soykırımı yaptınız,” diye suçlayıp sanık sandalyesine oturtmuşlar, siz ise hala iddianameyi okumadan bilmeden savunma yapıyorsunuz. Hiç iddianameyi okumadan savunma yapabilir misiniz? Önce gerçekleri okuyun ve sonra da savunmanızı iyi yapın.

Uzun sözün kısası; Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa’ya şu soruyu sorması gerekmez mi! Ey Avrupa, ey Almanya; hadi Türkleri’n Gümrü Antlaşması’ndaki koruyucul
uğunu görmüyorsanız da; acaba Ermenistan topraklarını işgal eden Ruslar’ın istilacı ve işgalci olduğunu neden görmezsin? Bu soruyu biz dahil tüm dünyaya sormalı mı, elbette sormalı!..

Sonuç: Siz tarihinizi bilmez iseniz, bir gün gelir sizi tarihle cezalandırırlar!