Çocukluğumda teneke kutu dediğimiz metal kutular içinde, "kaymaklı püsküt"ler  ve sarısından olmasa da beyazından yani gazozuna gazlı içecekler uğruna maç yaptığımız karşı köylü, yada mahalleli arkadaşlarımız olurdu!

Can ciğer kuzu sarması arkadaşlarımızdı!

Kazandığımızda ise bir sümüklü çoçuk çıkar, hır çıkartırdı.

"Almam lan ben püskütü" derdi.

"Sen ayağıma vurdun" veya "sıkıyorsa yine maç yapalım"yapalım gibi, bahaneler ile iş uzar giderdi.

Mahallede abilerimiz, haklı haksız tarafı söylese de dinlemezdik.

Çocukluk işte!

Ya arkadaş olmayacak ya da arkadaşlarımızla kumar oynamayacaktık!

En sonunda iş kavgaya kadar uzardı.

Yaka paça kavgalar eşliğinde ağır küfürler etmemekle birlikte mahalle arkadaşları hep bir ağızdan "bir gece ansızın gelebiliriz", "ananızın koynundan alabiliriz" gibi kocaman laflar ederdik.

Çatlak sesli bir küfür çıkmaya görsün mahallede abilerimiz kulaklarımızı çekerdi.

"Hadin  lan kaybolun, herkes evine gitsin, birde arkadaş olacaksınız" der, bizi azarlar, evimize yollardı.

Dedimya... 

Ya arkadaş olmayacak ya da kavga etmeyecektik çocuk aklı işte!

Sonra ne mi oldu!

Ne bir gece ansızın gitme ne de kimseyi anasının koynundan alma imkanımız olmadı!

Yırtılmış kazak, taşa sürtmüş pantolon, düğmesi kopmuş simsiyah okul önlükleri ile eve gider babamızdan da sopa yemeyelim diye "hastayım" ya da "uykum var" bahanesi ile uyurduk.

Kısaca okul  önlüklerimiz de bahtımız gibi kapkaraydı.

Sonraki nesillerin okul önlükleri mavi renkli olsa da bahtları kara olmaya  devam etti!

Çok sonradan öğrendik lafla peynir gemisi yürümezmiş!

Baskın basanın,yol gideninmiş!

Hayatı başaranlar, topluma lider olanlar, kendisi secde halindeyken oğluna işi bitir emri verip, "Kızım Ayşe Tatile Çıksın" diyenlermiş.

Geç de olsa öğrendik ya doğruyu,hamd olsun!

Doğru yolda olana selam olsun.