Mahsa Amani’yi yansıtırken kimsesiz, kimliksiz, sözsüz, aidiyet duygularını bir kenara bırakmış insan yığınlarına ses olmanın hissiyatını yaşadım…

Dünya Emekçi Kadınlar Günü tüm dünyada her yıl 8 Mart'ta kutlanıyor ve bugün kadın hakları hareketinin odak noktası.

Kadına şiddette, kadınların cinsiyetçi yaklaşımlarla mağdur edilmemesi adına toplumsal farkındalık oluşturmak içinde eserleriyle kadın suretlerine sık sık yer veren bir sanatçı olarak öncelikle tüm emekçi  kadınlar gününü kutluyorum ve sizlere Masha Amani’nin özelinde yaptığım biyografi çalışmasını farklı bir perspektiften yorumlamak istedim.

 Mahsa Amani’yi yansıtırken kimsesiz, kimliksiz, sözsüz, aidiyet duygularını bir kenara bırakmış insan yığınlarına ses olmanın hissiyatını yaşadım…

Tablolarımın bir çoğunda dezavantajlı grupları ön plana çıkarıyor ve insanların temel hak ve hürriyetlerinin gözardı edildiği imgeleri yansıtmaya çalışıyorum.

Kadınların sosyal, ekonomik ve siyasal yaşamdaki hak ihlalleriyle dezavantajlı hale geldiklerini görmekteyiz.

Biyografiler çalışmalarımın  en önemli parçalarından biri. İster farkındalık ister duyguların imgeler ile ifade etme biçimi olsun, hayatımızın  içindeki olumsuz etkenlere  duyarlılık göstermek, her sanatçının görevi olduğuna inanıyorum… 

Şiddetin boyutlarını günümüzde kadının  politik erklerin oluşturduğu sistemin, çarkları arasında sıkıştığı ve derinleşen yaralar oluşturulduğu bir gerçek.insanı doğal olarak yaşananlar  demoralize ediyor.

İnsana, doğaya, dahası canlıya değer veren her bireyin hassasiyet göstereceği konulardan biri...

Masha Amani’nin özelinde yaptığım biyografi çalışmaları için kendisi hakkında done toplama ve onu ölüme götüren olayın arka planını da tabloya imgeler ile kodladım.

Ben  Mahsa Amani’yi çalışırken kimsesiz, kimliksiz, sözsüz, aidiyet duygularını bir kenara bırakmış insan yığınlarına ses olmanın hissiyatını yaşadım... Ülkesinde dahi aidiyet duygusunu tatmayan masha’nın biyografisini çizmek ve onun özelinde tüm kadın cinayetlerine sessiz kalmamak adına böyle bir yol izlediği söylemek yerinde olacak.

Sanatın güçlü ve kalıcı yanını çok kişiye ulaşma gibi bir gücü olduğu şüphesiz. Toplumu derinden sarsan bu olaya seyirci kalmamak herbirimizin bir görevi aslında.Tablo özelinde yasakların, oligarşik yönetimde kadınlara biçilen rolün ne kadar kısıtlı olduğunu ifade ettim.

 sistemlerin kadınlarda özgürlük duygusunu arka plana ittiğini renkler  ve imgeler ile ön plana çıkarmaya çalıştım .  

Yaptığım çalışmadaki imgeler için şu kanıya vardığımı söyleyebilirim.

insanı yaşamından alıkoyacak hiçbir değerin kutsal olmadığını düşünüyorum….

  İran özelinde gelişen bir olayın dünyada halen de devam eden  etkilerini elbette görmezden gelemeyiz. Bu konu görünenden çok daha derin aslında. Kaç Masha öldürülüyor yada öldürüldü? Konunun saç  yada giyim kuşam ile ilişkilendirilmesi de sadece buzdağını  görünen kısmı olduğuna inanıyorum. Bir zihniyetin toplumdaki  karşılığı ölüm oldu malesef. İran başta olmak üzere, tüm dünyada  hak ihlallerini, tecavüzleri, çocuk köleleri, hadım edilme ve taşla öldürülme gibi çağdışı olgular herkes tarafından zaten bilinmekte… Bilinen gerçeklerin gün yüzüne çıkmadan tepkisiz kaldığımız gerçeğini değiştirmiyor.

Tablonun içeriğinin büyük bölümü masha’nın henüz Çocuk yaşlarda iken, politize olmuş toplumun onun  yaşam hakkını elinden alınmış olması aslında , “tablodaki en önemli imge” oldu. Çemberden oluşan tel örgülerle masha’nın hayallerinin tutsak halde olduğunu ve özgürlüğünü kene gibi emen sistemin çağdışı çarkları arasında sıkıştığını görmekteyiz.

Ben bu cinayeti, sisteme karşı  suç sayılan fiilin,  kadının yaşam hakkından daha üstün tutulmuş olduğunu düşünüyorum. 

Fiil ölüm ile sonuçlanmamış olsaydı bugün Masha sadece fiziksel şiddetin kurbanı olarak kalacaktı.Yada entellektüel bir masanın konusu olup tartışılmak ile kalacaktı... 

Kadın cinayetleri İster Otoriter, ister oligarşik tüm toplumların bir nevi kaderi haline gelmiştir.

Tarihsel süreç içinde de sistem yarattığı kurbanlarıyla yüzleşmeden bugünlere gelmiştir ve bugünde gelmeye devam etmekte.

Ülkelerin politik uygulamaları, erkek egemen yönetim biçimlerini uygulamalarıyla destekler nitelikte. 

Özetle sadece Mahsa Amani dahil, dünyanın her bir bölgesinde, sesini duyamadığımız binlerce cinayete  kurban giden kadınların anısını yaşatmak onların sesi olmak her bir bireyin görevi olması gerektiğine inanıyorum.

Eserimide izleyicilerin takdirine ve cinayete kurban giden tüm kadınlara atfediyorum..