Bir ramazanı daha idrak etmekte olduğumuz şu günlerde, ne yazık ki İslam dünyasında kan akıyor.
Dayanılır gibi değil. Üç günlük dünya için, beş paralık mal mülk için değer mi bu.
Bu neyin kini, neyin öcü… Hani tevhid, hani huzur, hani ölüm dirim… İslam dünyasına yakışır mı bu.
Oysa her sene tekerrür eden ramazan münasebetiyle bir daha kendimize çeki düzen vermemiz gerekirken bu kan gölü nedir.
İslam ülkelerinin liderleri ne yapar ne düşünür bilinmez. Arada bir iki cümle ve ardından iç problemlerle boğuşma…
Gayriye gelince onun mizacı bu, onun için mal, mülk önemli çünkü ötesi yok.
Ötesi olduğunu her fırsatta vurgulayıp dilinden ayet hadis düşürmeyenler bir birlerinin boğazına yapışmış ümüğünü sıkıyor.
Makam hırsı, servet hırsı mukaddesatı unutturmuş gidiyor.
Açın halinden anlamak, yoksulu ayağa kaldırmak, çaresize çare, imkânsıza imkan olmak varken sabilerin kıyılmasını kim hangi akılla izah edebilir ki.
Bunun bir hesabı yomudur. Kim hangi makama gelince dur diyecek. Ne zaman.
İftar sofralarının çöpe giden artıkları gibi bir gün kendilerinin de kenara atılabileceklerinin hesabını neden yapmaz etkili yetkililer.
Bu ayda  (haram aylar) düşmanla bile savaşmayı men eden bir hüküm nerde kaldı.
Ne yapalım bir ‘la havle’ çekip bekleyelim.
Zaman bakalım daha neler gösterir.
Biz ramazanı manasına uygun idrak edebilirsek, bununla beraber tefekkür ederek zamanla hakkı işletmek imkânına da kavuşuruz inşaallah.
Ramazan en azından birbirimizi anlamaya, bir birimize tutunmaya sevk eder bunu iyi anladığımızda komşularımızda anlamayı idrak etme imkânımız olur.
Gerçi hala sakız orucu bozar mı bozmaz mı safhasındayız ama böylece öğreniriz belki.
Küçük şeyleri de küçümsememek gerek, onları anlayıp öğrendikçe sıra büyük konulara da gelecektir.
Ve günün birinde bizde varız diyebiliriz. Geçmişte de olmuştur bunlar.
Birde hakiki manada aşkı öğrenirsek mesele kalmaz. Kim öğretir, nasıl öğrenilir bakalım.
Hayat çıraklık, kalfalık, ustalık dönemleriyle devam eder gider. Her halde bir zaman gelir ayağa kalkılır.
Mesele millet olup kendi içimizde birliği ve dirliği tesis ettiğimiz zaman hallolur.
Nasıl olsa her sene ramazan geliyor. Her sene öğreneceğimiz bir şeyler oluyor. Bir saat fazla oruç tutuyormuşuz. Hilal görünmüş görünmemiş. Kimine göre bayram kimine göre arife… Neler neler. Bunlar kolay çözülmez elbet.
Partiler, cemaatler, âlimler, hocalarda çok şükür dolayısıyla öğrenmemiz kolaylaşacak.
Ona göre buna göre derken esasa hakka göresini göreceğiz inşaallah.
Ümit etmek, arzu etmek güzel, en azından güzel şeyler hayal etmenin kimseye zararı yoktur.
Olup bitenler bizleri biraz üzse de zengin iftar sofralarına kurulduğumuzda teselli buluyoruz.
İçi boşta olsa güzel nutuklar, esip gürlemelerde hoş.
Birileri üzülse de mağdur olsa da, birilerinin keyfinin yerinde olması ne güzel.
Birileri birilerini tanımazlıktan görmezlikten gelebilir, hatta bizden sizden diye ayırabilir. Böylece renklilik geliyor çeşitlilik oluyor. Ramazanlarda bir kısım insanın yüzü gülüyor ya yeter.
Problemleri problem etmenin kime ne yararı var ki. Matematiğin varlığı bu sebeple değil midir?
Günü geldiğinde problemler çözülür acele etmeye ne gerek var nasıl olsa her sene ramazan tekrar geliyor. Arkası da bayram.