Herkese selam olsun… Bu hafta sizlere benim için çok kıymetli bir dostu takdim etmek istiyorum. Şahsiyetinin güzelliğinin yanı sıra geçmişi geleceğe taşıyan bir nefer o. Hele ki, hepimizin bildiği üzere günümüz Türkiye’sinde ve şartlarında bir sanatçı olarak var olmak çok zor olmasına rağmen; Bir Don Kişot misali yel değirmenlerine karşı savaşmaya devam ediyor… Eminim sizler de nahif kişiliğinin eserlerine yansımasını göreceksiniz… Takipte kalmanızı tavsiye ederim… Keyifli okumalar…

 

HAFTANIN KEŞİF KİŞİSİ: GELENEKSEL TÜRK SANATLARI SANATÇISI “OSMAN KUL”

Bize biraz kendinden bahseder misin? Osman Kul kimdir?

Trabzonlu bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldim. İlk, orta ve lise öğrenimimi Trabzon’da tamamladıktan sonra, üniversite okumak için Kütahya’ya, Dumlupınar Üniversite’sine gittim. Orada ithalat-ihracat okudum. Bir yandan okurken, bir yandan da Kütahya’da yaşayan ressamların atölye çalışmalarını izliyordum. Sanat her zaman hayatımın bir parçasıydı. Ticari ve ekonomi kaygılar nedeniyle aslında bu bölümü okumuştum. Ama her zaman içimde eksik kalan yanı tamamlamak için Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversite’sinin yetenek sınavlarına girmeye karar verdim ve Geleneksel Türk Sanatları bölümünü kazandım. Sevdiğim ve istediğim bir bölümdü. 

Bir kızım var: Nil Ceyda Kul. Lisanslı voleybolcu.

Evet, Osmancığım hatta o bölümü kazandığının müjdesini sana ben vermiştim…

Hatırlıyorum, güzel bir müjdeydi.

Peki, üniversiteye girmeden şunu sormak istiyorum. Sanata olan ilgini nasıl fark ettin? Sanat diyorum çünkü biliyorum ki, bir dönem müzikle de uğraşmıştın… Hatta bir grubunuz vardı.

Babam gençliğinde yağlı boya resimler yapardı. Sanatsever bir ailede büyümenin etkisiyle her zaman dünyamda sanatın bir yeri oldu. İnsan tabiatı gereği kendisini ifade etmek ve takdir edilmek ister. Herkes için bu ifade şekli farklı olabilir. Ortaya bir şey koymak, yaratmak insanın doğasında var. Benim için de bunun en güzel yolu sanat olmuştur. Hayatın güzel tarafında olmayı tercih ettim her zaman. Bu arada sadece ben değil, kardeşlerim Rabia Kul, Nevhan Kul ve Celil Kul da sanatın içindeler. Rabia, resim sanatı üzerine doktorasını tamamlamak üzere. Nevhan, tezhip alanında serbest çalışmalarına devam ediyor. Celil ise, fotoğraf ve video sanatçısı. Aynı zamanda rap müzikle ilgileniyor. Kardeşim Hazel Bektaş ise Giresun Üniversitesi’nde Cumhuriyet tarihi alanında öğretim üyesi.

Ah evet Celil’in videolarını göstermiştin gerçekten çok başarılı… Instagram hesabı neydi? Onu da rica edeyim, herkesin bilmesini isterim…

Celil Kul Media olarak bulabilirler.

Bu arada unuttum zannetme, müzikten hiç bahsetmedin… 

Evet, bir dönem alternatif rock yapan bir grubumuz vardı. Türkçe eserlerimiz ve kayıtlarımız oldu. Mutlu olmak ve kendimizi ifade etmek için bir araya geldiğimiz sanatsal bir aktiviteydi. Grupta elektrogitar çalıyordum.  Bazı eserimizin müziklerini de ben yapmıştım. Güzel zamanlardı; güzel insanlarla güzel anlara imza attık. Daha sonra hepimizin sorumlulukları arttı ve maalesef grubumuz dağıldı. Ama arkadaşlığımız baki.

Peki, gelelim şu anda eserler ortaya koyduğun alana… Sanatçı Osman Kul’u bizlere biraz anlatır mısın?

MSGSÜ Geleneksel Türk Sanatları, hat ana sanat dalından mezun oldum. Bir yandan da çalışma hayatım devam ediyordu.  Okul bittikten sonra, hilye-i şerif alanında koleksiyoner Mehmet Çebi ile tanışmam tarzımın başlangıcı oldu. Artık klasik hat sanatından ziyade modern ve çağdaş hat eserlerine yönelmeye başladım. Mehmet Çebi’nin yeniliği teşvik eden tavrı ve yaklaşımı benim ortaya daha özgün eserler ortaya koymamda faydalı oldu.

Hilye-i şerif nedir? 

Peygamber efendimizin fiziksel, insanî ve ahlâkî özelliklerini, tavır ve hareketlerini anlatan eserlere verilen isimdir.

Modern ve çağdaş hat eserlerinin klasikten farkı ne?

Öncelikle yazı türü olarak, makili ve kûfî yazı tarzının stilize edilmiş kompozisyonlarını çalışıyorum. Yani yazım klasik hat yazısı değil. Kûfî: Düzenli, köşeli, dik ve yatay harfleriyle geometrik çizgilere dayanan Arapça yazıdır. Bu yazının geometrik ve köşeli formlarıyla, bauhaus renklerini birleştirerek özgün, serbest ve modern eserler ortaya koyuyorum.  Formun ve rengin bir denge içerisinde vereceği ilk etki benim için önemli.

Sanatçı Osman Kul’un etkilendiği, sanatçılar ve akımlar var mıdır?

Kandinsky’in çalışmaları ve süprematizm akımın etkisi genellikle eserlerime kompozisyon olarak yansır. Renk kompozisyonlarımda da bauhaus ve pop-art etkilerini görebilirsiniz. Ayrıca İran sanatını da beğeniyor ve takip ediyorum.

“DIŞ DÜNYADAN SIYRILIP; DUYGUSAL SÜRÜKLENİŞİ YAKALAYABİLMEK. İŞİN BAŞLANGICI BU. SONRA MÜZİK VE BERRAK BİR ZİHİN.”

Yaratım sürecinde senin için olmazsa olmazlar neler?

Öncelikle kendimle baş başa kalıp; o frekansı yakalayabilmek. Dış dünyadan sıyrılıp; duygusal sürüklenişi yakalayabilmek. İşin başlangıcı bu. Sonra müzik ve berrak bir zihin. Kaygısız, acelesiz, baskısız  ve zamansız bir düşünsel mevcudiyet.  Tasarımımın ilk yüzde 40’ını formel bir temel üzerine inşa ederim. Geri kalan kısmını zamanın o an getirdiği duygusal yaratıma teslim ederim. Hiçbir zaman başladığım bir tasarımın nasıl biteceğini planlamam. Bu beni ve yaptığım işin sürecini daha özgür ve öngörülemez kılıyor. 

Ne tarz müzikler ilham veriyor?

Son zamanlarda etnik müzikler ve bazı İran sanatçılarının eserlerinden etkileniyorum.

Şu zamana kadar birçok sergide eserlerin yer aldı. Bu sergilerden bahseder misin?

Benim için en güzellerinden birkaçı şunlardı:

2017 yılında Katar, Doha’da özel Modern Hilye-i Şerif ve Çağdaş Hat – Çağdaş Resim Karma III. Milli Kültür Şurası sergisi,

İstanbul’da çeşitli belediyelerin karma sergileri,

Çeşitli galerilerin karma sergileri,

43.-44. – 45. -46. Ve 47. Trabzon Sanatçıları Geleneksel Plastik Sanatlar Sergileri,

Ve en son geçtiğimiz pazar günü sona eren İstanbul Sanat ve Antika fuarı

 En son geçen hafta İstanbul Lütfi Kırdar Kültür Merkezi’nde düzenlenen İstanbul Sanat ve Antika fuarına katıldın. Bir sanatçı perspektifinden izlenimlerini rica etsem…

Geleneksel sanatlarımıza ait eserler hemen hemen yok denecek kadar azdı. Hatta olanlar da İranlıydı. Sanatımızın geleneksel olması demek, ayrı bir dünyaya ait olduğu anlamına gelmiyor. Bilakis geçmişi günümüze taşıyan çok değerli modern sanatçılarımız da mevcut. Dilerim bu tarz büyük organizasyonlarda benim gibi geleneksel sanatçıların eserleri daha fazla yer bulur.

“HER SANATÇI GİBİ ÜLKE SINIRLARINI AŞIP; DÜNYADA KABUL GÖRMEK.”

 Sanatına dair nasıl hayaller kuruyorsun?

Her sanatçı gibi ülke sınırlarını aşıp; dünyada kabul görmek. Benden sonra gelenler için esin kaynağı olabilecek eserler ortaya çıkarıp; kendine özgü bir sanatçı olabilmek.

Sence ülkemizde sanat eserleri alanında eksik olanlar neler?

Ülkemizde yeterli büyüklükte müzelerimiz yok. Bu anlamda daha büyük alanlara sahip, müze için tasarlanmış binalara ihtiyacımız var. Mevcut olanlar küçük ve ihtiyaca cevap veremiyor. Dünya standartlarında müzelere sahip olursak, sanat turizmi açısından ülkemize de katkısı olacaktır. 

“SANATIN DİLİ TEKTİR, YOLU ÇOKTUR…  SANATIN HER TÜRLÜ İCRASINI TAKİP EDİP; GÖZ VE RUH OLARAK FEYİZ ALMALARINI TAVSİYE EDERİM.”

Bu sanata ilgi duyanlara tavsiyelerin neler?

Sanatın dili tektir, yolu çoktur…  Sanatın her türlü icrasını takip edip; göz ve ruh olarak feyiz almalarını tavsiye ederim. Hayatın kendisi bir tasarımdır. Yaşamın her anını gözlemlemeli. Gerçekten zamanın içini görerek bakmalarını tavsiye ederim. Gerisi klasik olan, çalışmak, çalışmak, çalışmak…

Değerli vaktini ayırdığın için çok teşekkür ederim değerli dostum…

Asıl ben teşekkür ederim.