İklim Nasıl Krize Dönüştü, Deniz Kaplumbağası ve Yüz Tavşan kitaplarının yazarı SELEN GEZER ile bir araya geldik...

Kitaplarından konuştuğumuz Gezer’e yazmaya nasıl başladığını sorunca; “Bu bir yetenek mi istek mi emin değilim açıkçası. Sadece kendi gözümden hayattaki bazı şeylerin altını çizmek beni mutlu ediyor. Bir dışavurum olarak tanımlayabiliriz. Konu yeteneğin ötesinde” dedi.

 

Hoş geldiniz Selen Hanım. Nasılsınız? Öncelikle söylemeden geçemeyeceğim ne kadar güzelsiniz maşallah…

Yağmur Hanım çok naziksiniz çok teşekkür ederim. Sizlerle sohbet etme fırsatı bulduğum için oldukça iyiyim. Umarım sizler de iyisinizdir.

 Okurlarımız sizi tanısın isterim. Kimdir Selen?

Kendimi bir hayalperest ve kitap kurdu olarak tanımlayabilirim. Yani her şeyden biraz olarak tasvir etsem yanlış olmaz. Uluslararası ilişkiler mezunuyum aynı zamanda yüksek lisans eğitimimi de bu alanda devam ettirdim. Bu sebeple hem tarihte yaşanmış hem de gündemde olan konularla ilgili oldukça meraklıyım. Bir doğa aşığı olduğumu da ayrıca belirtmem gerekiyor. Pandemi dönemi hepimiz için bazı farkındalıkların arttığı bir süreç oldu. Ben kendi adıma doğayla bağımı kuvvetlendirdiğimi düşünüyorum. Biraz empatisi kuvvetli bir insansınız çok sevdiğiniz şeylerin zarar görmesine dayanamıyorsunuz. İklim krizine olan ilgim ise bu dönemde başladı. Suni hayatımız durduğunda doğayı dinlemeyi ve iyileştirici gücünü kavradım. Tabi eğitim sebebiyle politik düşünmek kaçınılmaz. Doğanın her zaman insan ve devletler bakımından konumunu sorguladım. Felsefi olarak da fiziksel olarak da her şeyimiz doğaya göre şekillenmiş. Tüm davranışlarımızın arkasında bu varken doğayı korumak demek kendimizi korumak demek. Kendimi burada koruyuculardan biri olarak tanımlayabilirim. Az veya çok her zaman birin sıfırdan iyi olduğuna inanan bir yapım var. Bu sebeple yazmaya olan tutkumu profesyonel anlamda iklim değişikliği üzerinde yoğunlaştırdım.

Yazmaya nasıl başladınız? Bu bir istek ya da hayal miydi yoksa yetenek mi?

Küçükken günlük tutmayı çok severdim. Hikayeler anlatmak ya da etrafımdaki kişilerin karakterlerini vurgulamak hoşuma gidiyordu. Profesyonel olarak yazmaya ise üniversitede tez sürecimde başladım. Öjenizm hareketi ile ilgili bir araştırma yapıyordum. Bir şeyler ifade etme arzusuyla araştırmayı bırakıp kendimi hikayelerin içinde buldum. İlk kitabımı o zaman yazdım. Bu bir yetenek mi istek mi emin değilim açıkçası. Sadece kendi gözümden hayattaki bazı şeylerin altını çizmek beni mutlu ediyor. Bir dışavurum olarak tanımlayabiliriz. Konu yeteneğin ötesinde. Biraz da buna tutkuyla sarılmak, her gün ısrarla sürdürmek gerekiyor. Bence becerilerin somutlaştığını görebilmek her türlü çabaya değer.

“Deniz Kaplumbağası” nasıl çıktı ortaya? Neler anlattınız?

Deniz kaplumbağası kitabının çok özel bir hikayesi var. Daha önceleri yetişkinler için bilim kurgu romanları yazarken rotamı çocuk kitaplarına çevirdim. Çünkü dünyayı kurtaracak birileri olacaksa onlar çocuklardı. Yetişkinlere bir şeyler anlatmak çok daha zor. Dalyan’da bir tur teknesindeydik. Denizde bayağı açıldım. Benim için sihirli bir andı. Suyun içerisinde meditasyon yapıyordum. Nasıl bu yola gireceğim üzerinde gerçekten çok uzun yıllar düşündüm. O sırada kalbimden sadece doğaya yardım etmek istediğimi geçirdiğimi hatırlıyorum. Teknedekiler hareketlenince tam yanımda duran kocaman deniz kaplumbağasını fark ettim. Koskoca denizde bir araya gelmiştik, o öylece yanımdan suya dalıp derinliklerde kayboldu. Bazen yapmak istediklerinize inanmak için sözsüz işaretler çok önemli oluyor. Benim için o gün o kaplumbağa doğanın devam et deyişiydi. Ve devam ettim.. Deniz kaplumbağası kitabındaki Cim karakteri denizde karşılaştığım o gizemli yabancıdır. Deniz Kaplumbağası kitabı, Nesli tükenme tehlikesinde olan bir kaplumbağanın kendini anlatabildiği, onu sadece çocukların duyabildiği keyifli bir macera, bilim kurgu kitabıdır. Bilimin iklim krizi üzerinde nasıl faydalı olabileceği çocukların gözünden anlatılıyor.

Deniz Kaplumbağası’ndan sonra “Yüz Tavşan” geldi. Ondan da bahsedelim isterim.

Yüz tavşan aslında serinin ikinci kitabı. Aynı karakterler burada iki yıl sonra ekolojik bir okula gidiyor. Tamamen gelecek nesle uygun niteliklerde farklı bir eğitim alıyorlar. Hayvan deneyleri bu kitabın temasını oluşturuyor. Yüz tavşanı kurtarmak için dünyanın birçok yerinde maceraya atılıyorlar. Tabi kitapların içerisinde çocuklara bir hedefleri ve istekleri olursa onlara kolayca ulaşabileceğine dair düşünsel öğütler var. Çünkü öyle :) Biliyorsunuz ki iklim birçok yönden ekosistem ve habitatların bozulmasından etkileniyor. Hayvan deneylerinin de bunun bir parçası olduğunu düşünüyorum. Yalnızca kozmetik ürünleri olarak düşünülüyor ama hayvanların daha verimli olması için gıda ve tarımda yapılan hatalara kadar çok kapsamlı bir alan olduğunu ifade etmek isterim.

Yüz Tavşan’ın kapağına bayıldım özellikle. Okurlarınız beğendiler mi? Gelen yorumlar nasıl?

Evet, çocukları bayağı heyecanlandırıyor. Kapak tasarımlarını kendim yapıyorum. Eski bilim kurgu dergi kapakları ve çoklu evrenlerin sürrealist çalışmalara ilhamına hep hayrandım. Bu yüzden biraz o dokuyu hatırlatsın istedim. En çok aldığım eleştiri kitapların içerisinde neden çizimler olmadığı üzerine oluyor. Çünkü çocukları özgür bırakmak istiyorum. Muhakkak hayal ettikleri karakterlere kendilerinden bir parça ekleyecekler ve bağ kuracaklar. Bu keyfi onlardan almak istemem.

Kitaplarınızda doğanın öneminden, hayvan dostlarımızın yaşam alanlarındaki tehlikelerden de bahsediyorsunuz. Buradan bu konuyla ilgili bizlere neler hatırlatmak istersiniz? Yanlış yaptığımız neler var?

 İlk yanlışımız eşyalara doğadan daha fazla önem vermek. Çok fazla tüketim yapıyoruz. Buradaki ihtiyacımızın ruhsal olduğunu düşünüyorum. Bir şeylerin parçası olmak istiyoruz halbuki parçası olduğumuz çok daha büyük bir şey var. Doğa sevgisi eskisi gibi aşılanmıyor. Durup bunlar üzerine kafa yormak zaman kaybı gibi geliyor. Bir de çok ilginç bulduğum diğer şey benim ne etkim olacak diye konuyu hiç umursamamak. 7 milyar insanın bunun tam tersini aynı anda söylediğini düşünüyorum hep. İşte bu kadar önemli. Binler birlerden oluşur. Kendimizi doyurmak için doğayı aç bırakıyoruz. O kadar güzel bir ülkede yaşıyoruz ki. Dört yanı cennet gibi. Bunun kıymetini şimdiden bilmezsek çok üzücü sonuçlarla karşılaşacağız. Cam, pencere açamadığımız bir odada sonsuza kadar yaşamaya mahkum kalmak. İklim krizi en iyi niyetle böyle tarif edilebilir. Kendimizle, doğadaki yönlerimizle daha fazla haşır neşir olmayı tavsiye edebilirim. Ben romantik yaklaşıyorum ama arada durup nefes alabildiğini fark etmek gerekiyor. Kuşların konuştuğunu, güneşin sıcaklığını hissetmeli. Bu, dünyada yalnız olmadığımızı, burayı paylaştığımız milyonlarca tür olduğunu hatırlatacaktır. Önce iyi hissedeceğiz sonra iyi hissettireceğiz. Doğayla karşılıklı şifalanalım.

Yeni kitaplar gelmeye devam edecek mi?

 Evet tabi ki. Bir yandan farklı farklı yazılar biriktirmeye devam ediyorum. Ocak ayında yeni kitap çıkıyor. İklim krizi ve güvenlik üzerine bilimsel bir araştırma sürecim oldu. Çalışmayı kitap haline getirdim. İklim krizinin neden güvenlik sorunu olduğunun hem siyasi yönden hem toplumsal yönden çok daha anlaşılabilir olacağını düşünüyorum. İklim krizi göç, toplumsal baskılar, sınır anlaşmazlıkları gibi birçok konuya değiyor. Bu uzak bir gelecek değil ama tüm sistem değişmeden çözüm çok zor. Ancak yine de azaltılabilir. Ne kadar çok bu konuyu farklı alanlarda işleyebilirsek o kadar etkili olacaktır. Sanat bunu ifade etmenin en yaratıcı yolu.

Sizi tanıdığıma çok sevindim. Son olarak neler söylemek istersiniz?

Ben de öyle. Bu konuyla ilgili kendimi ifade edebilmek düşüncelerimi paylaşabilmek fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim sizlere... Son olarak ‘ait hissedelim’ demek istiyorum. Dünyaya gerçekten ait, onun bir parçası gibi… Ama her an buradan gidebilecek kadar önemsiz olduğunu da bilmeli. O zaman doğayla bağımız daha da kuvvetlenecektir. Onun bir parçasıyız o da bizim bir parçamız. Unutmayalım ki incittiğimiz her ağacın ya da çiçeğin acısı bir gün bizim nefesimizi kesecek… Ve çocuklar çok daha iyi bir gelecek hak ediyorlar. Kendi tutkularımız ya da umursamazlığımız yüzünden onlara yaşanılamaz bir dünya bırakmak korkunç olacaktır. Sevgiyle…