17 Aralık 2013 yolsuzluk kılıflı darbe girişiminin arkasında Fetullah Gülen ve ekibinin olduğu daha ilk gün ortaya çıkarılmış, harekât başarısızlığa uğratılmıştı. Hedefine ulaşamamanın şokuyla itibarsızlaşma krizine giren Gülen 20 Aralık’ta beddua seansı başlattı. Hiddetinden yüzü şekilden şekle bürünen Gülen, “…Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkân vermesin" gibi sözlerle öfkenin zirvesine ulaştığını gösteriyordu. Seansın ertesini günü de darbenin ikinci ayağı olan 21 Aralık operasyonu için düğmeye basılmıştı.

Kimileri maalesef 15 Temmuz 2016 darbe görünümlü işgal girişimine kadar, “Hocaefendi beddua etmedi, mülaanede bulundu” gibi safsatalarla avunmaya ve avutmaya tevessül etti.  Fakat ne yazık ki Ankara’yı bombalayıp tarumar eden, İstanbul’da ölüm kusan FETÖ’cülerin girişimi 251 şehit ve binlerce gazinin kahramanca duruşlarıyla bastırıldıktan sonra bile gönlünü, yönünü, yolunu FETÖ’den çeviremeyenler oldu!

*     *     *

Necmeddin Erbakan, CHP ile iktidar ortağı olmada bir beis göremeyen ama Fetullah Gülen ile işbirliği yapmayı partililerine yasaklayan bir siyasetçiydi. Birbirlerinden hiç hazzetmediklerini FETÖ yıllar önce, 28 Şubat sürecinde ifşa etmişti zaten. O yıllarda bir mecliste FETÖ’nün “Bir şefaat hakkım olursa Ecevit’e şefaat ederim” sözleri tartışılıyordu. Konu Erbakan-FETÖ münazarasına evrilince, Hizmet Hareketini yakından izleyen bir arkadaş önemli bir iddiada bulundu:

-Gülen ve Hizmet Hareketi Erbakan’ı, Erbakancılar ve Milli görüşçüler de Gülen’i sevmez. Hatta askerlerin MGK’da Erbakan’ın önüne koydukları mücadele edilecek, kapatılacak cemaatler listesinde Fetullah hocanın adı yokmuş. Başbakan listeyi yüksek sesle okuduktan sonra, ‘Listeyi eksik yapmışsınız’ deyip Fetullah hocanın adını kendi el yazısıyla yazmış. Hal böyleyken Fetullah hoca Erbakan’ı nasıl sevsin!”

MGK’daki bu özel durumun Gülen’e kim tarafından nakledildiği sorusunun da cevabı iddia sahibinde vardı; şimdilik o konuya değinmeyelim.

*     *     *

Saadet Partisi 11 yıl aradan sonra, ittifak yasasının getirdiği avantajla TBMM’de iki Milletvekili ile yer aldı. Cihangir İslam ve Abdulkadir Karaduman meclis kürsüsünde hayli enteresan sözler sarf edip CHP’den daha dikkat çekiyor. Son olarak Cihangir İslam, ‘FETÖ’nün beddua seanslarından izler taşıyan’ konuşmasıyla adeta, “Pensilvanya deklarasyonunu Meclis çatısı altında dikte etmeye teşebbüs etti!

İcraatları beğenmemek, eleştirmek her vatandaş gibi elbette Cihangir beyin de hakkıdır, fakat elindeki kağıda bakarak söylediği “Beddua alıyorsunuz, ocakları sönsün diyor insanlar size, soyları kurusun diyor insanlar size, Allah belalarını versin diyor insanlar size” şeklindeki sözleri Pensilvanya seansının kopyasından başka bir şey değildir. Hele 15 Temmuz işgal girişimine dair sözleri yalnızca yürekleri değil, mezardaki şehit kemiklerini bile sızlatacak nitelikteydi. “15 Temmuz akşamı iki batılın çatışmasını seyrettik” şeklindeki sözlerinin ağırlığı ‘İhanet’ ifadesiyle bile açıklanamaz!

Cihangir beyin Meclis konuşmasına en dikkat çekici tepki AK Parti Meclis Grup Başkanı Naci Bostancı’dan geldi. Fetövari sözleri nedeniyle herkes,  FETÖ ile ilinti kurmaya çabalarken Bostancı, bambaşka bir yaklaşım gösterip, “Hiçbir konuşması rastgele, tesadüfen yapılmış konuşmalar değil. Cihangir bey DEAŞ örgüt kafasıyla konuşmuştur” tespitinde bulundu.

*     *     *

SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun Cihangir beyin konuşmasında ‘haklılık aramaya yönelik’ açıklamaları da dikkat çekiciydi. “15 Temmuz gecesi daha Cumhurbaşkanı çağrı yapmadan sokağa çıkan ve sabaha kadar darbecilerle mücadele eden bir insanın bu duruşu aşağılaması akla mantığa sığar mı?” diyerek vekili savundu.

Bu arada Mili Gazete Cihangir İslam’ın 15 Temmuz gecesinde sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlara da yer verdi. Cihangir bey ikinci İstiklal Zaferinin kazanıldığı gece saat 23.57’deki mesajında, “Hiç AK Partili olmadım ama demokrasi ve hukukun düzeni adına sokağa çıkıyorum. Her vatandaşı sokağa çıkıp karşı koymaya davet ediyorum” demiş.

Bizim esas ilgimizi çeken ve Cihangir beyin zihin dünyasındaki bulanıklığı ortaya koyan ise aynı gece 23.28’de paylaştığı mesaj. Bakın ne demiş Cihangir bey: 

“Demokrasinin, meşru hükümetin yanındayız. Sandığa sandık, sokağa sokak, tokata tokat. Hukuk düzeninin, meşruiyetin ve demokrasinin yanındayız!”

Dikkat edin; 15 Temmuz hainliğinin yaşandığı gece “Demokrasinin, meşru hükümetin yanındayız” diyen Cihangir bey, Milletvekili seçilip kürsüye geldikten sonra, fikir değiştirip “15 Temmuz akşamı iki batılın çatışmasını seyrettik” diyor! Oysa ihanet gecesinde olanları seyretmemiş, kendi mesajlarından anlaşıldığına göre –batıl saydığı- iki saftan birinde yer alıp mücadele etmiş! İster hezeyan deyin, ister galeyan ama Cihangir beyin zihni berrak değil. Hele Botancı’nın, ‘DEAŞ kafası’ tespiti doğruysa durum daha da vahim.

*     *     *


Erdoğan’ın Hadim’ül Haremeyn vurgusu

Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülüp adeta buharlaştırılmasından sonra, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan cinayete ilişkin kapsamlı bir açıklama yapmıştı. O konuşmasında Erdoğan Suud Kralından bahsederken birkaç defa vurgulu bir şekilde ‘Hadim’ül Haremeyn’ ifadesini kullandı.

Cinayeti işleyenler Suud Hükümeti mensupları olarak görünmesine rağmen; Erdoğan’ın ‘Hadim’ül Haremeyn’ vurgusu ‘Suud içindeki derin yapıyı’ işaret ediyor olmalıdır. Amerika’nın açıkça tehdit ettiği Suudi Arabistan her bir yandan kuşatılmış ve teslim alınmak isteniyor. Öyle anlaşılıyor ki derin ABD yapısının Suud’da inisiyatifi tamamıyla ele alabilmesinin planları yürütülüyor. 

Kaşıkçı’nın cesedinin parçalanıp asitle eritildiği veya yakıldığı gibi insanlık dışı ihtimaller konuşulurken önemli soru da bizden gelsin;

Özel timin götürdüğü gizemli bavullardan birinde, filmlerden de aşina olduğumuz meydan okuma sahnelerindeki gibi, Kaşıkçı’nın herhangi bir uzvu Suud Kralına gönderilmiş olabilir mi?”

Malum, tam da o günlerde Trump, Suud Kralına, “Sizi biz koruyoruz. Biz olmasak orada iki hafta bile oturamazsınız” dediğini kendisi ifşa etmişti.

*     *     *

KOSKİ’den bir istek var

Geçen hafta bir ziyaretimizde, duyarlı bir vatandaş ‘KOSKİ ilgililerine iletilmek üzere’ bir istekte bulundu. Aynen aktaralım;

“KOSKİ şoför ve operatörlerinin görev yaptığı Selçuklu Tesislerinde barınma mekanları çok kötü vaziyette. Civarda görev yaptığımız için görüyoruz; 40-50 kadar işçi etrafı naylonla çevrilmiş, kameriye gibi bir yerde yazın tozda, güneşte, kışın ayazda, karda görev yapıyor. Oradan geçip manzarayı gördükçe bizim içimiz yanıyor. Su faturalarından biraz da bu garibanlara pay ayırıp, ısınıp serinleyecekleri bir yer yapsınlar.”

Elçiye zeval olmaz.

*     *     *