Kıymetli okurlar merhabalar!

 Bu gün sizlerle sohbetimize mutlu yıllar dileyerek başlamak istiyorum. Efendim yeni yıl hanelerinize sağlık, huzur ve sevgiyi bolca sunsun! Evrende dostluk, barış ve sevgi egemen olsun!

 Aile denilince, dışarıdan baktığımızda, bir çatı altında, karı-koca ve çocukların yaşadığı küçük bir topluluk aklımıza gelir öyle değil mi? Bir aile, iki yetişkin insanın büyük hayallerle, özenle başladıkları bir ömür yolculuğudur. Hepimiz bu aile çatısı altında yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Bu birlikteliğe başladığımızda her şey tozpembe görünür gözümüze  Ne çok şey hayal ederiz  ve beklentilerimiz olur yeni adım attığımız bu başlangıçtan. Mutlaka eğer mantıklı bir seçim yapmış isek hayallerimiz de tek tek gerçekleşmiştir. Umarım sizlerin de hayalleri gerçekleşmiştir.

Bir aile düşünelim, çekirdek aile: Anne, baba ve çocuklar... 

Sizce bu ailede en büyük görev kime düşmektedir? Hiç bu düşünce içerisinde oldunuz mu? Tabii ki anneye öyle değil mi. Baba ailenin geçimini temin etmek için sabah işe gider, akşam döner. Anneyse hem babaya hem çocuklarına bakar. Temizlik ve yemekten tutturun da alışverişe kadar hep anne koşturur. Aslında bu yönüyle anne ağır bir işçidir. Bu işleri yaparken, çocuklarıyla da ilgilenmek zorundadır. Başta eğitimleri olmak üzere bütün ihtiyaçlarıyla ilgilenir. Bu koşuşturma içerisinde akşam eve gelecek aile bireyleri için de yemek telaşına düşer bir yandan. Bunları yaparken de asla şikayetçi olmaz. Çünkü güzel bir yuvası, sevdiği eşi ve çocukları vardır. Onları mutlu etmek hoşuna gider ve akşamları yemek masasındaki mutlu tablo onun en büyük zaferidir. Bir ailenin temel taşıdır anne. Bu vesileyle  yuvalarında mutluluğun resmini nakşeden tüm annelere de "merhaba, iyi ki varsınız!" demek istiyorum.

Kıymetli okurlar, eğer bir aile eğitimli ve karşılıklı saygı/sevgi içerisindeyse orada mutlu bir tablo görmek zaten mümkündür. Aynı çatı altında yaşayan bireyler, eğer alınacak kararları ortak alıyorlarsa; fikir birliği yapıyorlarsa, aile içinde çocuklara:  “Sen çocuksun, anlamazsın” denmiyor ve onların da fikri alınıyorsa, karşılıklı saygı-sevgileri varsa, işte o zaman bu ailenin sağlıklı bir temel yapısı vardır. 

Mutlu olalım sevgili anneler! Kendimize zaman ayıralım. Kendimizi de mutlu edelim ki; ailemize de bu mutluluğumuz yansısın ve onlar da mutlu olsunlar. Öfkelerimizi kontrol altına alalım; yoksa bu öfke, yaşatmaya çalıştığımız ailemize de zarar verir. Mutlaka yoruluyoruzdur. Çünkü bizler, birer gönüllü ağır işçiyiz aynı zamanda. Zaman zaman bizlerin de nazlanmak istediğimiz anlar  tabii ki oluyor. İşte burada da görev çocuklarımızın  babası hayat arkaşımız olan  babalarımıza düşüyor. İşten yorgun gelse de kapıda onu sevgiyle karşılayan eşinin gözündeki yorgunluğu hissedebilmeli, eşinin üzerindeki sorumluluğa ortak olabilmeli. Gün boyu eline bir kitap alamadığını ya da televizyon karşısında yorgunluğunu atamadığını düşünebilmeli. Ona, “Nasılsın, çok mu yordun bugün kendini?” diyebilmeli.Tıpkı eşinin kendisine yoruldun mu günün nasıl geçti sorularıyla ilgi ve sevgisini gösterdiği gibi. Belki de, çocuklarınızın annesine yapacağınız bir kahve onu mutlu etmeye yetecektir ne dersiniz. Zira, birlikte  içeceğiniz bir kahve sayesinde yorgunluklarınızı atacak ve birbirinize zaman ayıracaksınız. Karşılıklı sunulan değerler pekişecek; yarınlarınızı, çocuklarınızın eğitimini, özel ve ailevi ihtiyaçlarını görüşecek ve belki problemlerin çözümüne de katkı sağlayacaksınız.

Ama en güzeli de bir kahve içimi kadar da olsa, birbirinizin gözlerinin içine aşkla bakacaksınız. 

Kıymetli okurlar, sevgi her şeydir! Sevgiyle atılan temeller asla yıkılmazlar. İyi eğitim almış bir ailede saygısızlık olmaz. Eğitimden kastım, yalnızca okuldan alınan eğitim değildir. Aile eğitimi, kültürlü ve terbiyeli olmak da aynı zamanda eğitimli olmak demektir. Bazılarımız, şartlar gereği, daha ileri eğitim/öğretim alamamışızdır belki. Eğitim, bir insanın kendini iyi ve donanımlı bir şekilde yetiştirebilmesidir. Hayat mücadelesi içinde bir şeyler öğrenerek, okuyarak kendisini geliştirmesidir. Ben çocuklarının geçimini temin etmek için inşaatlarda amelelik yapan babaların ve temizlik işlerinde çalışan annelerin evlatlarına ne kadar sevgi verdiklerini ve fedakarlıkta bulunduklarını da gördüm. Çocuklarının da bunun karşısında canla başla çalışarak iyi yerlere ve topluma faydalı bireyler haline geldiğine de şahit oldum. Buradan onları saygıyla selamlıyorum! Belki çocuklarına geniş maddi imkanlar sunamamışlardır ancak bir gecekondunun sarı lambaları altında onlara sevgilerini yeterince vermişlerdir onlara! O gecekondunun penceresinden baktığımızda, örgü ören bir anne, çocuklarla oynayan bir baba görürüz. Bundan daha güzel bir tablo olabilir mi? Oysa, ne çok yoruluyordur o anne-baba gün boyu...

Kıymetli okurlar demem o ki; aile sağlam temeller üzerine kurulduysa, bu kocaman bir servettir. Ailelemize değer verelim, sevgi ve hoşgörüyü eksiltmeyim. Dört duvar arasındaki hayatımızı birbirimize zehir etmeyelim. Çünkü o ev, hepimizin en değerli yaşam alanıdır. Onu bir hapishaneye çevirmeden mutlu bir yaşam sürelim. İçerisinde yaşayan bireyler bizlerin en değerli varlıklarımızdır. Bizler mutlu olursak, çocuklarımız da mutlu olur. Çünkü çocuklarımız anne-babadan ne alırlarsa, onunla büyürler. Onlara mutlu bir aile tablosu yaşatalım ki, ileride onlar da mutlu yuvalar kurabilsinler.

"Evlerinizden sağlık huzur eksik olmasın!" dileklerimle, yeniden birlikte olmak dileğimle  sağlıcakla ve esen kalınız.