Adaletsizliği ve haksızlığının önüne geçemediğimiz zamanlar vardır mutlaka. Lakin hak ve hukuksuzluğa itiraz ve karşı durmadığımız devre olmamalıdır.
Eski çağların birinde krallıkla yönetilen bir ülke varmış. Fakat ülkede kadılar ve yargıçlar varmış. Ülkede geleneklere göre sıradan bir vatandaş ölünce, şehir meydanındaki çan bir kez çalar ve tüm şehirde yankılanırmış sesi.
Eşraftan bir ölürse iki kez çalarmış. Büyük bir devlet adamı ölürse üç kez çalarmış. Kral ölürse dört kez çalar, tüm şehirde yankılan ses herkesi haberdar edermiş. Böylece çanın kaç kez çaldığı ölen kişi hakkında fikir verirmiş.
Tabi tüm ülkede yaşanan çeşitli adi ve ciddi olaylar mahkemeler tarafından görülmekteymiş. Günün birinde yine kralın yaşadığı kentte bir olay gerçekleşir ve mahkeme edilen sanık hakkında tüm kent sanığın masum olduğuna inanmaktaymış. Fakat mahkeme sürpriz bir karara imza atar ve adam para cezası almaktan kurtulamaz. Herkesse sürpriz sayılan bu karardan sonra kadı; sorar:
“Bir diyeceğin var mı son sözün nedir?”
Sanığın cevabı “hayır” olmuş.
Mahkeme bitmiş, dağılan dinleyiciler kafalarında bir kaygı oluşur.
Derken şehri bir çan sesi çınlatır. 
“Acaba kim öldü?”
Çan, ikinci kez çalınca Halk;
“Acaba eşraftan kim öldü” derler. Tam bunun üzerinde yorum yaparlarken;
Çan üçüncü kez çalarken sesi tüm kentte yankılanır.
İnsanlar hııım..derler acaba devlet büyüklerinde kim öldü diye düşünmeye başlarlarken.
Çanın sesi dördüncü kez duyulurken yeri göğü inletirken;
“Eyvah kralımız öldü” diye feryat eden halk, daha tam ne olduğunu nasıl olduğunu anlayamayan, çanın beşinci kez çalmasıyla feryat figan eden halk ne olduğunu anlayamaz, donra kalırlar. Geleneklerinde beş kere çan çalmamıştır çünkü kraldan daha büyük kim olabilirdi ki .
Kısa sürede üzerlerindeki şoku atlatan halk, çanı çalan görevliye doğru koşarlar. Bunun sebebini öğrenmek isterler.
Çanın çaldığı kuleye çıkan halk, birde bakarlarki çanı çalan haksız yere para cezasına çarptırılan kişidir.
Bunu neden yaptığını, niçin beş kez çaldığını sorarlar. Kraldan daha büyük kim olabilir. Kraldan daha büyük birimi öldü?
Mahkûm olan sanık cevaplar. Anlamlı bir cevap verir.
Evet der daha önemli adalet öldü!...
Evet, demokrasi ile yönetilen ülkelerde anlaşmazlık ve haksızlığa uğrayanın, ırkına sınıfına makam ve mevkisine bakılmaksızın hakkını adalet önünde, adil bir şekilde alabildiği bir yönetim biçimidir. Eğer ki yasa uygulayıcılar baskı altına alınmış veya yanlı davranmaları zorunlu bir hal almışsa, o ülkede adaletten bahsedilemez.
Adalet insanların kendini güvende hissetmelerini sağlarken, yolsuzluk ve hırsızlıkların takipçisi, eşit paylaşımın güvencesidir. Zulmün korkulu rüyası olmalıdır. 
Adalet yönetenlerin şahsi kanaatlerine bırakılmayacak kadar bağımsız olmalıdır. Yargı her hangi bir zümrenin veya partinin fikirlerine, politikalarına göre karar vermemelidir. Yargı bağımsız ve yansız olmak zorundadır. Yargı en az geçmişte olduğu gibi, padişahı bile karşısına dikebilecek kadar güçlü olmalıdır, güçlü yapmak zorundayız.
Yaklaşan seçimlerle birlikte, yapılan her dönem genel seçimlerde milletimiz için büyük önem arz etmektedir. Her bireyin oyu çok değerlidir. Vereceğimiz oy sıradan bir oy olmamalıdır. Verdiğimiz karar hem bizim hayatımız, hemde toplumun hayatını her yönüyle ilgilendirmektedir. Vereceğimiz kararı bağımsız bir yargıcın cüzdanını değil, vicdanını dikkate alan bir hâkim kararı gibi vermeliyiz. 
Seçim dönemine girerken yargıcın önündeki tokmak, elindeki kalem sizlerin ve bizim elimizdedir.  Bir yargıcın karar verdiği ciddiyeti ve titizliğiyle karar verme sırası bizdedir. Umarım kararınız ve kararımız hayırlı olacaktır.
Adaletle ilgili birkaç sözle son verelim;
Ülkeler kılıçla alınır, adaletle korunur.(Timurlenk)
Adaletin kuvvetli, kuvvetlilerin de adaletli olmaları gerekir. (Pascal)
Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir. (Pascal)