Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD Başkanı Biden ile 14 Aralık günü yaptığı telefon görüşmesinde, Türkiye’ye F-16 satışı ve İsveç’in NATO üyeliğinin TBMM tarafından onaylanması konusunda muhatabına “iki sürecin eş zamanlı işletilmesini önerdiğini” açıklamıştır.

Bu makul teklifi  Vaşington’un  reddetmeyi sürdürdüğünü 22 Aralık tarihli gazetelerimizde okudum.

Konu hakkında konuşan üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi, “Washington’ın bu konuda adım atmak için öncelikle Türkiye’nin İsveç’e NATO üyelik onayını beklediğini” söylemiş.

Ayrıca, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Michael McCaul (Cumhuriyetçi Partiden) Ankara’nın İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması gerektiği görüşündeymiş ve “Türkiye sorumlu bir NATO müttefiki gibi davranmaya karar verirse F-16 yolunun açık olmasını bekliyorum” diyormuş.

Bu tarih ve uluslararası ilişkiler bilgisinden yoksun cahil siyasetçiye söylemek isterim ki “sorumlu bir NATO müttefiki gibi davranmaya karar vermesi gereken” Türkiye değil, ABD’nin ta kendisidir.

ABD NATO’yu giderek kendi dış politika emel ve hedeflerini ve güvenliğini sağlamak için bir vasıta, araç olarak kullanmaktadır.

ABD kendi kısır öz çıkarları için Müttefik dediği, hattâ stratejik ortaklık kurduğu, ülkelerin güvenliğine aykırı davranışlar içine girebilmekte, hattâ girmektedir.

ABD' nin PKK’nın yan siyasî ve askerî unsurlarıyla Türkiye’ye karşı işbirliği yapmakta olması ABD’nin “sorumlu bir NATO müttefiki gibi davranmadığının” örneklerinden sadece biridir.

NATO’nun başlangıçtaki parolası “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için'' [All for one , one for all] olarak belirlenmiştir.

Ancak bu parolanın “Hepimiz ABD için, ABD kendisi için” [All for USA, USA for herself] şeklinde değiştirilmesi, günümüzde giderek belirginleşmiş olan ABD tutum ve davranışları sebebiyle gerçekçiliğin ifadesi olacaktır.

ABD Türkiye’yi, yapımına ortak olduğu ve satın almak için parasını da ödediği F-35 yeni nesil uçakların üretim sürecinden, Rusya’dan S-400 savunma füzesi aldı diye çıkarmış bulunuyor.

Türkiye F-35 yerine belirli miktarda F-16 Viper 70 model muharip uçaklardan talep etmiştir.

Görülüyor ki, ABD bu uçakların satışında da Türkiye’ye şart koşmakta ve “önce TBMM İsveç’in NATO üyesi olmasına onay versin, ondan sonrada ABD Yönetimi Türkiye’nin F-16 talebini Kongre’ye kabul ettirmek için çalışsın” demektedir.

Türkiye’nin talebinin ABD Kongresi tarafından kabul edileceğinin hiçbir garantisi yoktur. Sonunda ABD Başkanı’nın “evet siz İsveç’in NATO üyeliğine onay verdiniz ama maalesef Kongre, Yönetim olarak çok çalışmamıza rağmen, Türkiye’ye F-16 satışını kabul etmedi. Kongre diğer bazı konularda da Türkiye’nin adımlar atmasını istiyor” demesi pek âlâ mümkündür ve hattâ bence galip ihtimaldir bile.

Önerim,  madem ki ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Başkanı bu konuda “Türkiye sorumlu bir NATO müttefiki gibi davranmaya karar verirse” gibi içinde Devletimize hakaret de bulunan ölçüsüz ve dengesiz ifadeler kullanabiliyor ve önce Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine onay vermesi şartı üzerinde duruyor, Türkiye’de de TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı’nın - uygun görülürse TBMM’deki diğer siyasî Parti Gruplarıyla da  istişare ederek -  bir açıklama yapması ve  Sayın Cumhurbaşkanı’nın “eş zamanlı karşılıklı onay” önerisine destek verdiğini ifade etmesidir.

Türkiye "eş zamanlı onaydan" geri adım atmamalıdır.

Adını yukarıda zikrettiğim ABD siyasetçisine hatırlatmak, hattâ aslında öğretmek isterim.

Türkiye daha NATO’ya üye olmadan 1950’den itibaren BM idealleri ve Batı’nın güvenliği için faal katkılarda bulunmuştur.

1950’de başlayan Kore savaşına  BM çerçevesinde ABD’den sonra en büyük birlik gönderen ülke Türkiye olmuştur. Türkiye 5500 askerden oluşan bir Tugay seviyesinde birlikle savaşa katılmıştır.

1953’deki mütarekeden sonra da Türkiye 1961’e kadar Tugay seviyesindeki katılımını sürdürmüştür. Yani Türkiye’nin sadece 10 yıllık bir dönemde 60.000 evlâdını uluslararası barış ve güvenlik için tahsis etmiştir.

Kore’ye gönderilmiş olan Türk Tugayları savaşta ve mütareke yıllarında önemli ve faydalı hizmetler ifa etmiştir.

Meselâ Türk Tugayı  Kore Savaşı süresince Kasım 1950’de en çetin çarpışmaların yaşandığı Kunuri Muharebelerine katılmıştır. Kuzey Kore ve Çin birliklerini durdurmada başarılı olmuştur. Kuşatılmak ve imha edilmek üzere olan Amerikan 8. Ordusu’nun tüm birlikleriyle salimen geri çekilebilmesi de,  Türk Tugayı’nın büyük zaiyat verme pahasına cesurca, kahramanca ve fedakârlıkla kendisinden sayıca çok üstün düşman kuvvetleriyle yaptığı çatışma ve göğüs göğüse giriştiği süngü hareketi sayesinde gerçekleşmiştir.

Bu gerçekleri, olguları, tarih bilgisinden yoksun ABD’nin bir siyasetçi bilmese bile, savaş cerideleri ve harp tarihi kaydetmiş bulunmaktadır.

ABD’nin Kore’deki 8. Ordusu’nun o zamanki Komutanı Orgeneral Walton H. Walker Türk askerlerinin yiğitçe savaştıklarını ve Türk Tugayı’nın dört gün süren direnişinin, 8. Ordu’yu kuşatılmaktan kurtardığını ve düşman birliklerini bozmayı başardığını belirtmiştir.

Türk Tugaylarının savaş ve mütareke yıllarında Kore’deki üstün başarılarına dair çeşitli bilgileri, 7. Kore Türk Tugay Komutanı olarak görev yapmış bulunan sevgili Babam merhum Tümgeneral Cemil Uluçevik’ten dinlemişimdir.

Örneğin, Kore’ye asker göndermiş olan Ülkelerin, ABD tümenleri de dahil, birliklerinde, 1956 yılında yapılan motorlu araç ve gereç bakımı ve savaşa hazırlık durumu yıllık teftişinde 7. Türk Tugay’ı yüzde yüz faal araç ve gereç nispetiyle 1. olmuştur.

ABD’nin uğradığı 11 Eylül 2001 terör saldırısından sonraki süreçte kurulan ve Afganistan’da konuşlandırılan “Uluslararası Güvenllik Destek Kuvveti” [International Security Assistance Force – ISAF] Türkiye’nin NATO üyesi olarak üstlendiği çeşitli sorumlulukların bir başka çarpıcı örneğidir. Türkiye ISAF’a aktif biçimde katılmıştır.

Afganistan’da konuşlandırılmasından sonlandırılmasına kadar geçen 20 yıllık dönemde TSK’nın 20.000’i aşkın askeri ISAF çerçevesinde görev yapmıştır. Askerlerimiz Afganistan'da görevlerini başarıyla ifa etmişlerdir. Afgan halkının gönlünü, NATO içinde ve uluslararası çevrelerde de övgü kazanmışlardır.

Türkiye’nin yüksek sorumluluk duygusuna sahip askerleri başkaca birçok NATO görevlerini başarıyla icra ve ifa etmişlerdir.