Müdahale’ler, kesintilere rağmen, 14 Mayıs 1950’den beridir, Milletçe başardığımız, her def’asında, bütün dünya’ya parmak ısırttığımız tek şey seçimlerdir. 
- Türkiye’de seçimler, tarafsız hâkim nezaretinde ve te’minatı altında yapılır. Mevcud Anayasa bunu âmirdir; Anayasa’nın 79.maddesinde, “Seçimler yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır.” 
- Birden fazla partinin iştirak ettiği, Tek Parti Mütegallibe döneminin tek seçimi olan, 1946 seçimleri, “Açık Rey, Kapalı Tasnif” usûlüyle yapılmıştı. Sandık mahalline gelenlere, Tek Parti Mütegallibenin me’murları soruyorlardı. “Hangi partiye rey vereceksin!” Ege Bölgesi’nin yaşlı hanımları, “Demokrat Parti’ye” diyemedikleri için, “Demir Kırat’a vereceğim, yavrım!” diyorlardı. “Demirkırat” ta’biri 1946 seçimlerinin bir hatırasıdır. 
30 Mart 2014 Mahallî Genel Seçimleri de hâkim nezâretinde ve te’minatı altında yapılmıştır. 
Az sayıda il, ilçe ve kasaba’da iptal edilen reyler dolayısıyla i’tirazlar ve iptaller sözkonusu olmuş ise de, yurt genelinde fevkalâde dürüst bir seçim yapıldığı söylenebilir. 
- 64 yıl önce, “Açık Rey, Gizli-Kapalı Tasnif” usûlü uygulandığında, rey verme bittiğinde, Tek Parti Mütegallibe’nin me’mur’ları, sandıkları alırlar, kapıları arkasından kilitlerler, reylerin kime verildiği önemli değildi. Birleştirme mazbatalarında kullanılan bütün oyların, %95’ini iktidardaki CHP’ye, %5’ini de Demokrat Parti’ye yazıyorlardı. Bu uygulama, CHP’lilerin zihin derinliklerinde öylesine yer etmiş ki, açık ara kaybettikleri yerlerde bile, seçim neticelerine i’tiraz ettiler. Hattâ kendi temsilcilerinin altında imzası bulunan tutanaklara bile i’tiraz’da bulundular. 
30 Mart Seçimleri bütün veçheleriyle muhtelif çevrelerce çok geniş bir şekilde tahlil edilmeye devam ediliyor. 
Rakamlar ortada! Lâmı, cimi, lâkin ve fakat’ı yok! 
30 Mart Seçimlerinin mutlâk galibi AK PARTİ, aslında AK Parti değil, tek başına Başbakan, Muhterem Recep Tayyip Erdoğan ve onun şahsında Aziz Türk Milleti... 
Mağluplar ise, en başta müvâzî hareket ve bu hareketle ittifak kuran CHP-MHP ittifakıdır. 
- Aziz Milletimiz herşeyi, ama herşeyi afvedebilir. Ancak, ihâneti, hıyâneti ve şenâeti asla ve asla afvetmez. Müvâzî hareket bu seçimlerde elinde bulunan bütün imkanlarını kullandı. Fakat görüldü ki, bu gayretleri, ne AK Parti’yi geriletti ve ne de diğer partilere yaradı. 
- Dikkatlice tahlil edildiğinde, ba’zı bölgelerde, CHP, MHP arasında rey kaymaları olduğu görülür. MHP’nin İstanbul, Ankara ve İzmir’de seçimlere asılmadığı ve bu üç büyük il’de CHP’yi desteklediği, buna mukabil, CHP’nin ba’zı küçük iller’de, Manisa, Adana ve Mersin’de, seçimlere asılmadığı ve MHP adaylarını desteklediği anlaşılıyor. 
- Türk-İslam sentezi iddiasıyla yola çıkan, fakat Başbuğ’un âhirete intikali ile başa gelenlerin öncelikle, Türk-İslâm sentezi iddiasındakileri, parti’den teker teker uzaklaştırmaları neticesinde MHP’nin, başka bir partiyi destekliyor bir duruma düşmesi hazîn!... 
30 Mart Seçimlerinin mağlupları, yalnız müvâzî hareket, CHP, MHP ittifakı değildir; 
Milliyetçi-Muhafazakâr Cenah’ta, tabelalı-tabelasız, partiler de bu seçimde çok ağır mağlûbiyetler almışlardır. 
Bunca gayret, bunca emek ve bunca masrafa karşılık, yüzdelere bile dahil edilmeyen ve hepsine birden ve “diğerleri” denilen partiler, câmia ve cemaatler... 
Ve “Diğerleri” hamûlesinden bu tabela partilerimizden birisinin parti isminin kısaltması harflerin benzerliğinden dolayı ba’zı Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde, haketmediği reyleri aldığı, hattâ ba’zı sandıklarda 2. parti olduğu görülmüştür. Yanlışlıkla ancak kendisine rey verilen bir parti durumuna düşmek bile bu parti’nin tabelasını indirmesi için yeterli bir sebeptir. 
Bir başka tabela partisi, İstanbul’da Topkapı-Cevizlibağ mevkiinde, devasa bir İl Başkanlığı Binası, “İkbâl Günlerinin Hâtırası”, bina genişliğinde muhteşem bir yafta. Bir başında, isminin önünde Prof.Dr. titrinin bulunduğu, Genel Başkanın resmi, diğer ucunda tahmin ediyorum, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayınını resmi, “Saâdet Kazanacak, İstanbul Kazanacak!” 
İstanbul’da kazanamayacaklarını, adlarını bildikleri gibi biliyorlar. Öyleyse ne bu debdebe; Yüzlerce araç’tan oluşturulan konvoylar, flama ve bayraklar. Bunca masraf niçin? 
Hazır, Merhûm Erbakan adına bir vakıf da kurulmuşken, hâlâ daha bu tabela partisi niçin devam ettirilir. 
Merhûm Erbakan adına kurulan vakıf’ın kurucuları ile mutabık olmayabilirsiniz. Bu takdirde, hemen bir Erbakan’ı Sevenler Derneği kurun, partinin bütün mal varlığını bu derneğe devredin, menkûl ve gayr-i menkûl gelirleri ile muhtelif fonlar oluşturularak, fakir talebeye yardım edebilirsiniz, burs’lar verebilirsiniz. 
Böylece Merhûm Erbakan Hocamızın sık sık kullandığı gibi, “Azîz Milletimize çok daha hayırlı hizmetler’de bulunabilirsiniz.” değil mi? 
Be, Pek Muhterem ve Azîz Kardeşlerimiz... 
BBP’si, Merhûm Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Nizâm-i Âlem” sevdalısı genç’lerle birlikte kurduğu parti... 
Merhûm, Muhsin Yazıcıoğlu, bu partiyi tek başına bile temsil ettiğinde gerek, TBMM’sinde ve gerekse yurt sathında, en az bir grup kadar özgül ağırlığı vardır. 
Son seçimler dolayısıyla yürütülen kampanya sırasında, Müvâzî Hareket televizyon kanallarında, çıkaracak kimse bulamayınca, hiç de hazzetmedikleri halde, bu parti’nin liderini de def’âtle çıkardılar. 
Sayın lider bunu vesiyle ittihaz edip partisinin ilkelerini, düşüncelerini, Merhûm Muhsin Yazıcıoğlu’nun özlemlerini, Nizâm-i Âlem da’vasını anlatacağı yerde, tepeden inmecilerin değirmenine su taşımayı tercih etmiştir. 
“Ve diğer’leri” arasında partisine verilen rey’lerin nisbeti bile belli değildir. Hiç gecikmeden, zaman israfına daha fazla sebep olmadan, partinizi Muhsin Yazıcıoğlu’nu Sevenler Derneği’ne dönüştürün. Sırf Muhsin Bey’in hatırası uğruna arkanızda duran genç’lerin, bu vatana hizmet etme ve Nizâm-i Âlem uğruna düşler kurmalarının önünde daha fazla engel olmayı bırakınız. 
- Bir zamanlar her seçim, ne düşündükleri, kimlere destek verecekleri, tüm siyâsî çevrelerce dikkatle ta’kip edilen, büyüğü ile görüşmek için büyük gayret sarfedilen, Büyüğü, f’îlî siyâsetin içerisindeyken, Türk Siyâset zemininde, hattâ dünya siyâset zemininde ne söyleceği merâk edilen, konuşmaları her zeminde soluksuz dinlenen ve ta’kip edilen bir câmia’nın “Ben tarafsızım” deme hakkı olmadığına inanıyorum. “Bîtaraf olanlar, bertaraf edilirler.” 
Azîz Milleti’mizin bu câmia’nın görüşlerine ve hizmetlerine, hâlâ ihtiyacı olduğuna gönülden inanlardan birisiyim.