15 Temmuz, “En Uzun ve En Karanlık,” gece’de ürkütücü-korkutucu, zifir-i karanlık, memleketimizin bütün âfâkını ihata etmiş, Azîz Milleti’miz, derîn bir hüzne ve ye’se (ümitsizliğe) ve “Yâ Rab! Yok mu? Bu Karanlık Gece’nin Sabah’ı,” diye, kalbiyle, ruhuyla, bütün azâ ve cevâhirleriyle, bütün benlikleriyle Rab’lerine teveccüh ettiklerinde, emsâli görülmemiş Zifir-i karanlığı açan, çoban yıldızı gibi, yıldızlar çıkmış, karanlığı açmış, ebedî ye’se düşmüş Aziz Milletimizin ümidi olmuşlar ve inşirahını artırmışlardır.

HARBİYE-İ UMÛMİYYE REİSİ, GENELKURMAY BAŞKANIMIZ, ORG.GN. HULUSİ AKAR:

15 Temmuz gecesi, Deccâl’in askerleri, kudurmuş köpekler, ihânette sınır tanımayan, en yakınında bulunan, koruması, yâveri, özel kalem müdürü’nün ihanetiyle, Genelkurmay Karargahında enterne edilmiş, darbe ve işgal beyannâmesini imzalaması için tazyik edilmiş, hattâ, hâinler, daha da ileri giderek, Türk Ordu’larının bu şerefli Başkomutanı’nı, Çetebaşı, mel’un, Deccâl ile görüştürmek istemişlerdir, “Komutanım, sizi, kanaat önderimiz, kâinât imamızla görüştürelim, her şey çok güzel olacak,” demek cür’etinde bulunmuşlardır. Her türlü korkuyu yenmiş, kendi nefsinde “ölümü öldürmüş,” Şerefli Kumandanımız, ölümü göze alarak, kendisine yapılan teklifleri kesin bir dille reddetmiştir.

Komutan’ın sâyesinde terfi etmiş, bulundukları bütün makamlara onun himâyesinde gelmiş olan hâinler, Komutan’larına fizikî işkence’de bulunmuşlar, boğazını boğuluncaya kadar kemerle sıkmışlardır. Sonra da, cebren Karargah’tan çıkarıp, bir eşya gibi helikopter’e atmış, meçhûle doğru sefer etmişlerdi. Sonradan anlaşıldı ki, kendisini, Akıncı Ana Jet Üssü’nde, daha önceden, kendileriyle birlikte hareket etmeyen, üst Komuta Kademesini rehîn tutmak için hazırladıkları gözaltı ve tutuklama merkezine götürmüşlerdi.

Deccâl’in asker’leri, Kelb-i Akûr’lar, “Komutanım madem ki, tekliflerimizi reddediyorsunuz, o zaman bizden vebâl kalktı, âkibetinize râzî olunuz,” diye açıkça öldürüleceğini söylediler. Komutanı derdest edip götürürlerken, her şeye rağmen, ast’larına, babacan bir tavırla, “Çocuklar mâdem öyle, izin verin, arka odaya geçeyim, abdest alıp iki rek’at namaz kılayım, ondan sonra nereye götürecekseniz, gideriz.” diyor. Makam Odası’nın arkasındaki küçük odaya geçer, abdestini alır, derîn bir huzur ve teslimiyyet içerisinde, iki rek’at sefer namazı kılıyor. –Meçhûl bir istikamete, ölüm seferi,- Alıp götürüyorlar. Şafak söktüğünde, kuşluk vakti girdiğinde, Komutan, diğer Komutanlarla birlikte rehin tutuldukları yerden kurtarıldılar, aslında, darbeci ve işgalci olduğu halde kendisini gizleyen bir Tüm.Gen. refakatinde, helikopter’le Çankaya Köşkü’ne, Başbakanlık Makamına getirildi. Tüm.Gen. Çankaya Köşkü’nde deşifre edilerek önce gözaltına alınmış, daha sonra tutuklanmış, Kararnâme ile de Ordu’dan atılmıştır.

1. ORDU KOMUTANI, ORG. ÜMİT DÜNDAR:

Kendileri, 15 Temmuz Gecesi, 1. Ordu Komutanıydı. Darbeciler, işgalciler, kendisinin saflarına katılması için çok uğraşmışlar. –Çünkü 1.Ordu’nun katılmadığı hiçbir darbe başarılı olmaz. Geçmişte başarılı olmuş darbeler 1.Ordu’da pişirilmiştir- sonra da kotarılmıştır. –Ümit Paşa, kendisi bu harekete katılmadığı, destek vermediği gibi, mümkün olduğunca birinci Ordu Birliklerini de hareketin dışında tutmak için a’zamî gayret göstermiştir. O meş’ûm gece’de, Cihet-i Askeriyye’den kameraların karşısına geçip, darbe’ye işgale karşı ilk beyanatı veren kumandan oldu. “Bu bir kalkışmadır, emir-komuta zinciriyle hiçbir alakası yoktur, bunlar, asker elbisesi giymiş bir avuç teröristtirler,” diye açıklamalarda bulundu. O gece, Genelkurmay Başkanı rehin tutulduğu için, Başbakanın imzasıyla geçici olarak Genelkurmay Başkanlığı’na getirilmiştir. Org.Gen. Ümit Dündar, Yüksek Askerî Şûra Kararlarıyla Genelkurmay 2. Başkanlığı’na getirilmiş olup, geleceğin Genelkurmay Başkanı olacağına mutlâk nazarıyla bakılmaktadır.

ÖZEL KUVVETLER KOMUTANI TÜM.GEN. ZEKÂ-İ AKSAKALLI:

Deccâl’in Kelb-i Akûr’ları, darbeciler, işgalciler kendilerine en mü’essir bir şekilde karşı koyacak, Özel Kuvvetler ile Polis Özel Harekât Merkez’lerinin, Ankara, Gölbaşı’ndaki Karargahlarını, henüz Harekâtın başlangıcında bombaladılar. Ne yazık, pek çoğu izinli oldukları halde, darbe ve işgal teşebbüsünü önlemek için Karargah’ta toplanmışlardı. Kudurmuş köpekler, bu Karargahı, F16’lar ve helikopterlerle bombaladılar. En çok şehid maalesef burada verildi. Çok iyi eğitilmiş, Vatanı için gözünü kırpmadan ölüme giden, 54 Kahramanımız burada şehid edildiler.

Özel Kuvvetler Komutanı, Tüm.Gen. Zekâi Aksakallı, darbe ve işgal teşebbüsünü haber alınca, hemen, Gölbaşı’ndaki Karargaha gitmek üzere hareket eder, fakat, yer yer, darbeciler tarafından engellenir. Fakat kurmay zekâsıyla onların engellemelerinden kurtulur fakat bir hayli gecikir. Yardımcısı olan, Tuğ.Gen.Semih Terzi terör bölgesinde vazifeli olmasına rağmen, çeşitli ma’zeretler ileri sürerek, ısrarla, Ankara’ya gelmek üzere, kendisinden izin ister. Zekâi Aksakallı Paşa, bu ısrarın sebebinin, yardımcısının da darbecilerden olduğunu, darbeye bizzat katılarak Özel Kuvvetler Karargahını ele geçirmek için harekete geçtiğini anlar. Bunun üzerine, Özel Koruması, Piyâde Ast.Subay, Kıdemli Başçavuş, (Bordo Bereli), Ömer Halisdemir’e telefonla, “Ömer, sana bir görev veriyorum. Bunun ucunda şehâdet vardır. Semih Terzi bir hâindir. Sakın onu Özel Kuvvetler Karargah’ına sokma, gerekirse onu öldür,” “Biliyorsun, 20 yıldır beraberiz, bana haklarını helâl et Ömer!”

- “Emriniz Başüstüne Komutanım! Siz de bana hakkınızı helâl ediniz!”

Hâin Gaddâr, Deccâl’in askeri, kudurmuş köpek, yanına aldığı 20’den fazla Kelb-i Akûr ile birlikte Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Karargahına gelir. Kahraman Ömer Halisdemir, “Durun! Buraya giremezsiniz” demesine rağmen en başta kuduz-kudurmuş Semih Terzi ve diğer köpekleri Karargaha girmek üzere hamle edince, Ömer Halis tabancasını çekti, hâin kudurmuş köpeği alnının çatından vurdu, tek kurşunla yere serdi.

Beraberinde 20 darbeci Kelb-i Akûr, bir anlık şaşkınlıktan sonra, kimisi yere serilen darbeciyi kurtarmaya çalışırken ba’zıları da, Kahraman Ömer Halisdemir’i yaylım ateşine tuttular, mübârek vücuduna 30 mermi sıkarak oracıkta şehid ettiler. Tutuklanan o yirmi kişiden birisi, bir Üst. Teğmen Savcılık ifadesinde, Ömer Başçavuş ağır yaralı olarak yere düşmüştü, bu halde iken ben üzerine silahımı boşalttım demiştir. Şehid Ömer Halisdemir, 15 Temmuz Kurtuluş, İstiklâl ve İstikbâl hareketinin sembol isimleri arasında, Türk Tarihindeki yerini almıştır. Darbe, işgal, bölme-parçalama harekâtının dönüm noktalarından birisi de şüphesiz, şehîd edileceğini bilerek, Semih Terzi’yi Ömer Halisdemir’in alnının çatından vurup yere sermesidir. Zifir-i Karanlık gece’yi aydınlatan yıldızlardan birisi şüphesiz, Aziz Şehidimiz, Ömer Halisdemir’dir. Bu Vatan ve Bu Millet, Sana Minnetdâr’dır, Ruhun Şâd olsun, Azîz Şehidimiz!...

15 Temmuz – En Uzun ve En Karanlık Gece’de, Cihet-i Askeriyye’den, Aziz Milletimizi rahatlatan ikinci tok ses, Özel Kuvvetler Komutanı, Tüm.Gen.Zekâi Aksakallı’nın sesiydi. Televizyon kanallarına bağlanarak, “Darbe ve işgal teşebbüsünde bulunanlar, şerefli Türk askeri üniforması altındaki bir avuç teröristtirler. Asla başaramayacaklar, Türk Ordusu duruma hâkim olacak, Aziz Milletimiz müsterih olsun,” diye Milletimizi rahatlatmıştı.

15 Temmuz, meş’ûm gece’de, Hava Kuvvetleri Komutanlığı dışında, darbe’ye en büyük destek, Jandarma Genel Komutanlığından olmuştu. Rahatsız olan Jandarma Genel Komutanı, en yakınındaki koruması, hâin’in de, yardımı ile enterne edilmiş, kıdem i’tibâriyle kendisinden sonra gelen üst rütbeli bütün generaller darbecilerle birlikte hareket ettikleri halde, Kahraman bir Tuğ.Gen.Arif Çetin televizyon kanallarına bağlanarak, “Darbe teşebbüsünde bulunanlar bir avuç ısyancılardır. Türk Devleti, Türk Silahlı Kuvvetleri duruma hâkimdir,” diyerek Aziz Milletimizi rahatlatanlardan birisi olmuştu. Arif Çetin, Yüksek Askerî Şûrâ Kararıyla, Tüm.Gen. terfi ettirilerek, Jandarma Asâyiş Kolordu Komutanlığına ta’yin edilmiştir.

Çanakkale Muharebe’lerini konu alan kitaplarda, doğruluk derecesi tartışmalı, bir hususa işaret edilir. Mustafa Kemal Paşa’nın, emrindeki askerlere, “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum,” dediğini yazarlar. Çanakkale Muharebe’lerinde, Başkomutan o tarihlerde müttefikimiz olan Alman orduları komutanlarından Liman Sanders Paşa olduğuna göre, Mustafa Kemâl’in de Yarbay rütbesiyle Conk Bayırı’nda daha az sayıda birliklere komuta ettiğine göre, yukarıda, sözü söyleyip söylemediği tartışmalıdır.

Ama, Zekâi Aksakallı Paşa’nın Ömer Halisdemir Ast. Subaya verdiği emir, “Ömer! Sana taarruzu değil, şehîd olmanı emrediyorum,” demekti. Kahraman Ömer Halisdemir, emri aldı, ucunda mutlâk şehidlik olduğunu bilerek, Gül Bahçesine girercesine hiç fütur etmeden şehâdete yürüdü ve şehâdet şerbetini doya doya nûş etti...