Ramazan Bayramı öncesi Başkent'te pastane ve tatlı imalathanelerinde yoğun bir çalışma var. Bayram öncesi salgın tedbirleri kapsamında uygulanan sokağa çıkma yasağında da bu iş yerlerinde mesai yapıldı. İşletmeciler, koronavirüse karşı tedbirlerini alıp, bayram siparişlerini yetiştirebilmek için çalışıyor. Salgın sürecinde işleri önemli oranda düşen tatlı işletmecileri, bayram öncesi yaşanan hareketlilikten memnun.

MASKELİ, SOSYAL MESAFELİ ÜRETİM

Başkent'te 25 yıldır faaliyet gösteren tatlı imalathanesinde koronavirüse karşı gerekli tedbirler alınarak üretim yapılıyor. Çalışanlar önce hijyen koridorundan geçiyor, 20 saniye boyunca ellerini sabun ve suyla yıkıyor. Daha sonra dezenfektan işlemi uygulanıyor ve üretim yerine geçiliyor. Üretimde sosyal mesafe korunurak çalışılıyor. Bu konuda eğitim verilen çalışanlar, bone, maske ve eldiven takarak üretim yapıyor.

'KATKI MADDESİ KULLANMIYORUZ'

Firma sahibi Sedat Hacıismailoğlu, pandemi sürecinde işlerinde yarı yarıya bir düşüş olsa da bayram öncesi siparişleri yetiştirebilmek için gece gündüz çalıştıklarını söyledi. Hacıismailoğlu, salgına karşı tüm tedbirleri de aldıklarını belirterek, "Gıda mühendisimiz salgın sürecinde çalışanlarımıza temizlik önlemleri konusunda eğitimler verdi. Hijyen bandından geçmeyen hiçbir çalışanımız imalathaneye giremiyor. Biz şeker pancarı ile üretim yapıyoruz. Hiçbir katkı maddesi kullanmıyoruz. Un, şeker, sıvıyağ ve tereyağ kullanıyoruz. Halkımızın sağlığını düşünüyoruz. Eski bayramlara göre şuan yoğunluk yüzde 75 düşük. Bu durumu da devletimizin bize sağladığı programlardan yararlanarak, çalışanlarımızı mağdur etmemeye de çalışarak atlatmaya çalışıyoruz" dedi.

ŞEKER UYARISI

Uzmanlar ise tatlı imalatında şeker uyarısı yaptı. Uzman diyestiyen İdil İmamoğlu, Türkiye’de şeker ve şekerli gıdaların üretimiyle ilgili mısır nişastasının kullanımında yüzde 15’lik bir kota bulunduğunu hatırlatarak "Bu kota farklı ülkelerde farklı seviyelerde olabiliyor. Bizde yüzde 15. Aslında mısır nişastası sağlık sıkıntıları yaratabilecek bir üründür. Özellikle karaciğer yağlanması, şeker hastalığı, kan yağlarında artış, kalp hastalıklarına zemin hazırlaması gibi bir takım olumsuz sağlık etkileri vardır. Bu nedenle aslında burada bir sınırlamanın olması son derecede önemli" dedi.

'ŞEKERDE SINIRLANDIRMAYA GİTMEK LAZIM'

Şekeri az olan tatlının ideal olduğunu vurgulayan İmamoğlu, "Özellikle biz früktozu meyvelerden doğal formunda aldığımızda çok yoğun bir şeker tadı da alıyoruz. Dolayısıyla çok fazla şeker kullanmadan da meyvenin kendi tadını hazırlayabileceğimiz tatlıları daha ideal diye tanımlamak mümkün olabilir. Ama genel itibarıyla zaten şeker kullanımında mutlaka bir sınırlandırmaya gitmemiz lazım. Şeker tüketimi alışkanlık olarak illa ki alınacaksa her zaman bir yanda da zihnimizde 'ne kadar az o kadar iyi' mantığıyla yaklaşmamız lazım. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü’nün şeker tüketimiyle ilgili tavsiyesi günlük enerji ihtiyacımızın yüzden 10’undan daha az. Yani beslenmemizde aslında şekerin o kadar küçük bir payı var ki kendimizi ne kadar sınırlandırabilirsek o kadar iyi. Porsiyolama yapmamız çok önemli. Yani doyana kadar şeker ve şekerli gıdayı tüketmek değil de mutlaka ufak ölçüde, tadımlık almaya çalışmak aslında çok önemli" ifadelerini kullandı.