Hurri-Mitanniler, Urartular, Persler, Romalılar, Emeviler, Abbasiler, Mervaniler, Selçuklular, Artuklular ve Osmanlı'nın da aralarında yer aldığı birçok medeniyete ev sahipliği yapan Diyarbakır'ın tarihi Suriçi'ndeki 8 bin yıllık Amida Höyük'teki arkeolojik kazılar devam ediyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesindeki Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nce sürdürülen çalışma kapsamında Amida Höyük'te bulunan Artuklu Sarayı'nın ve onlarca medeniyete ait izlerin ortaya çıkarılması için yapılan kazılar, 50 gönüllü arkeologla yürütülüyor.

DİYARBAKIR'IN KALBİ

Bugüne kadar yapılan kazılarda Amida Höyük'te ilk yerleşimin M.Ö. 6100 yıllarında Genç Neolitik döneminde başlandığı tespit edildi. Ancak sürdürülen kazı çalışmalarında Amida Höyük'ün M.Ö. 10-11 bininci yıllara kadar yerleşimin olduğuna dair kalıntıların bulunması hedefleniyor. Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi ve kazı ekibi başkanı Doç. Dr. İrfan Yıldız, Diyarbakır'ın kalbi olarak adlandırılan Amida Höyük'ün üzerindeki Artuklu Sarayı'nda 2018 yılında Diyarbakır Müze Başkanlığı'nca çalışmalar başladığını söyledi.

'YERLEŞİMİN KESİNTİSİZ DEVAM ETTİĞİ YERLERDEN'

2019'dan bu yana kazı çalışmalarının devam ettiğini söyleyen Yıldız, "Amida Höyük, hem Mezopotamya hem de Diyarbakır için önemli bir yerleşim yeridir. Amida Höyük'te bugüne kadar yaptığımız çalışmalarda günümüzden 8 bin yıl önce yerleşimin olduğu netleşti. Ama yapılacak çalışmayla yerleşim tarihinin daha ileri bir tarihe gideceğini düşüyoruz. Yerleşimin başladığı günden günümüze kadar kesintisiz olarak yerleşimin devam ettiği ender kentlerden biridir. Aslında biz Artuklu Sarayı diyoruz ama Artuklu Sarayı da Roma Sarayı üzerine inşa edilmiştir. Yaptığımız kazılarda Roma Sarayı'ndaki kalıntılar, Artuklu Sarayı'nın altında çıkıyor. Şimdiye kadar yaptığımız çalışmalarda Diyarbakır'da özellikle efsanelerde geçen gizli veya kaçış tünelleri tespit etmiştik. Sarayın kabul salonu ortaya çıkarılmıştı. Sarayın divanhanesi ki bu divanhaneyi Evliya Çelebi anlata anlata bitiremiyor, Anadolu'da bu divanhane gibi süslü bir divanhane görmediğini söylüyor. Bu Süslemelerin benzerini sadece Mısır'daki Kalavun Medresesi'nde gördüğünü söylemişti. Divanhane 1961-1962'deki kazılarda ortaya çıkarılmıştı. Daha sonra tekrar toprakla kapatılmıştı. Onu yeniden ortaya çıkardık" dedi.

'HAMAMDA KANALLAR VASITASIYLA SICAK SU SARAYIN MEKANLARINA DAĞITILMIŞ'

Arkeolojik kazı çalışmalarında, 1800 yıllık olduğu değerlendirilen su kanalları ve kalorifer sistemi bulduklarını anlatan Yıldız, "Bu yıl yaptığımız çalışmalarla özellikle divanhanenin doğusundaki aşmada Artuklu Sarayı'nın zemininin alt katına doğru devam ettiğimizde Roma döneminin kalıntıları çıktı. Roma döneminde mekanın zemini ince tuğlalarla döşenmiştir. Bu zeminin altında o günün ısıtma sistemi diyebileceğimiz sarayın doğu taraftanda bulunan hamamdaki sıcak suyun etrafı tuğlalarla yapılan kanallarla vasıtasıyla saraya dağıtılıyor. Bunu bir kalorifer sistemi olduğunu söyleyebiliriz. O günkü şartlar için çok güzel bir sistem. Doğudaki hamamda kanallar vasıtasıyla hamamın sıcak suyu sarayın mekanlarına dağıtılmış. Bir mekanda yaptığımız çalışmada o sistemin tamamını ortaya çıkardık. Diğer mekanlarda da ortaya çıkarılacak. Genel itibarıyla baktığımız zaman pöhrem dediğimiz pişmiş topraktan bu suyun dağıtımı yapılmış. Ama bu yapıda daha erken bir tarihli sistem olduğu için kanallar vasıtasıyla sıcak su mekanlara dağıtılmış, mekanların ısıtılmasını sağlamak amacıyla ve ısı kaybını önlemek için de etrafında tuğlalar döşenmiş. Saraylarda bugüne kadar en iyi bilenen ısıtma sistemi Osmanlı döneminde yapılan İshakpaşa Sarayı'nda vardı. Roma Sarayı'ndaki bu sistem bölge için en erken tarihli sistem diyebiliriz" diye konuştu.