Hacı Veli (Çil Veli) saklayamadı kendini ve deşifre oldu.. Çil Veli’nin çekirdek ailesi sürgün konvoyuna Halep’e sürülenlerin arasına zoraki dahil edildi..
Adıyamanın Besni ilçesinin yakınlarına geldiklerinde standart molalardan biri verildi kalabalık ahali Halep’e kadar dinlene, dinlene asker nezaretinde göç ettiriliyordu..
Gece tükenmeye ve gün ağarmaya yüz tutmuştu… Çil Veli karısı ve biri kucağında iki oğlu ile uyumaya çalışıyorlardı..
Veli dağlara baktı…. Balkan harbi patladığında ablasının oğlu Dimitris’in, bir başına aşkı uğruna Adana’ya kadar geldiğini hatırladı.. Veli’de aşıktı; hem de vatanına, en büyük aşkla bağlıydı bu topraklara…
Karısının kap-kacak içinde saklı taşıdığı, küçük yağ küplerinde satıp savdıkları mallarını altına dönüştürüp saklamışlardı.. Bu altınlar çocuklarına ve karısına yeterdi..
Karı, koca güzel bir plan kurdular vatan aşkına!!…zor bir sabah olacaktı çokk zor…….
Gün ağardığında Çil Veli dağlara kaçmıştı çooktan. Bugünkü Adıyaman’ın Besni ilçesinin dağlarına..Ve karısı askerlere saldırıyordu..
Ne yaptınız kocamaaaaaaaa!!!!!!! Kendini yerden yere atıyordu genç kadın; delirmiş gibi bağırıyordu…
Öldürdüler!! Kocamı öldürdüler!! İki Oğlan çocuğu annelerinin  bacaklarına yapışmış onlarda ağlıyorlardı bilinçsizce..
Yok kocam nerdeee? Nerdeeeeeee?
Genç kadının feryatları, yeri göğü inletiyordu.. ve kadın kocası ile birlikte yazdıkları senaryoyu oynamaya başlamıştı..
Karısına bir türlü anlatamadılar inzibatlar; kocan kaçak hanım, seni ve çocuklarını bırakıp kaçıp gitmiş artık o aranan bir kaçak deseler de; kendini kaybetmiş bu zavallı kadına anlatamamışlardı ama kaçağın durumunu bildirmişlerdi merkeze..
Sürgün kafilesi yola devam etmeye başlamıştı ama genç kadın ağlamaktan hasta düşmüş yerlerde yatıyordu.. iki çocuğu bir öküzü ve tahta tekerlekli arabası ve arabasının üzerinde üç beş parça eşyası ile..
Sürgün kafilesinin başında ki askerler kocasının kaybolmasından sonra kafayı yemiş olan bu hasta kadını ve iki çocuğunu taşıyamayacakları için mecburen bırakmak zorunda kalmışlardı.. Zira ziyadesi ile zor, meşakkatli bir yolculuktu bu hemen, hemen her konaklanan yerde hastalananlar bırakılıyordu zaten.. hem de kayıt dışı bırakılıyordu…
Ve  kafile Halep’e doğru yola devam etti.. kadın, en yakın köye sığındı.. Çok zengin olduğunu, Kocasının savaşa gidip dönmediğini, kendisinin ve iki oğlunun gayri Müslim olmadıklarını, fakat bir yanlışlık sonucunda bu sürgün kafilesine dahil edildiklerini ancak gelen bir telgrafla hatanın düzeltildiğini ve serbest bırakıldığı yalanını anlattı…
Çokk iyi biliyordu ki  yağ küpünde ki altınları her kapıyı onlara açacaktı…
Müslüman köylüler ona ve iki oğluna kucak açtılar.. Yağ küpüne saklayarak getirdiği altınlarla 3 dağ 3 bağ 3 tarla aldı, hanım ağa oldu kısacası…
Kocası Çil Veli ayda ancak bir yada iki gece gelebiliyordu karısının yanına ve gizli, gizli evin ahırında yatıyordu karısı ile.. Köyün yaşlı ve ileri gelenleri zamanla durumdan haberdar da oldular ama hanım ağaya tek laf edemediler.
Gelişini ve kendini çocuklarından bile saklıyordu Çil Veli.. Çünkü O aranan bir kaçaktı artık..
Not: henüz yayınlanmamış olan KİMSİN SEN? ΠΟΙΟΣ ΕΙΣΑΙ; adlı romanımdan