Bir sosyal ortama girmekten çekiniyor musunuz?
Bir kişi ile buluşacağın zaman heyecanlanmış olmanın altında onu kendinizden daha üstün görüyor olabilir misiniz?
Sözlerinizle ilgili, çalışmalarınız yaptığınız işle ilgili etrafınızdan onay, takdir bekliyor musunuz?
Onay ve takdir bağımlısı mısınız?
Çevrenizdeki bazı kişilerle sürekli rekabete giriyor musunuz?
Kendinizi övüyor musunuz?
Diğer kişilerle kendinizi sürekli kıyaslıyor musunuz?
Çalışkan olan arkadaşınızı başarısından dolayı sürekli kıskanıyor musunuz?
“Hayatta en önemli şey mükemmel olabilmektir” düşüncesinde misiniz?
Sürekli Suçluluk duygusu* ve utanca boğulma hissi* yaşıyor musunuz?
Benzeri davranışlarınızın sürekli olması yetersizlik algısı yaşıyor olduğunuzu gösterir.
Yetersizlik Algısının Sonuçları Nedir?
Sıkılmak, kendimizi iyi hissetmemek, kendimiz olmamız ve kendimizi gerçekleştirmemiz, potansiyellerimizi geliştirmemiz önümüzde bir engeldir. Düşük özgüven den dolayı eleştirilme, beğenilmeme, küçük düşme ihtimalini çok fazla içselleştirmemizden dolayı çalışmalarımızdan vaz geçmemiz yetersizlik duygusu sonucudur.
Yetersizlik duygusunun yarattığı stres, ruhsal dayanıklılığımızı azaltır, daha kolay çökkünlük içine girebiliriz ve birtakım takıntılar oluşabilir.
Bağımlılığa yatkınlık, duygu kontrol sorunları yanında ya hep ya hiç, aşırı genelleme, zihin okuma kişiselleştirme gibi düşünce hataları daha sık gözlemlenir.
Yetersizlik Algısı ve Düşüncelerimiz
“Nasıl olsa başarısızım yüksek not almam mümkün değil bu ders benim için zor.” “Ben zaten beceriksiz ve yeteneksiz biriyim; bu iş beni aşar” Özgüven ve öz değer sorunu yaşamak bir işe girişmeyi önleyebiliyor.
Yetersizlik Duygusunu Nasıl Yeneriz?
Yeterli becerikli başarılı olduğumuz anları hatırlayacağız. Yani geldiğimiz yere birçok şeyleri başararak geldik. Güçlü yetenekli yönlerimizin yanında çok da yetenekli olamadığımız yönlerin olması son derece normaldir. Çünkü hiç kimse hayatın tüm alanlarında başarılı ve yetenekli olabilmesi mümkün değildir.
Hiç kimsenin onayı ve takdirine ihtiyacın hiç yoktur. Başkalarının ne dediği değil senin ne dediğin önemlidir. Sen yaptığın işi beğeniyorsan zaten beğenilecek bir iş yapmışsındır. Sen önce bir kendini onaylayacak ve takdir edeceksin bununla birlikte birileri de beğenirse ve takdir ederse tabii ki iyi bir şeydir Ancak beğenip beğenmemesi kendi ruhsal kişilik yapısı ile ilgilidir; seni bağlamaz.
Ve tüm dünyada hiç kimse mükemmel değildir. Çünkü sürekli gelişim değişim olgunlaşmanın devam ettiği bir evrende mükemmel olmak kavramı anlamsızdır.
Ve biz dünyaya mükemmel olmak için gelmedik. Mükemmel olmaya çalışmak demek verimsizleşmek demek. Çünkü mükemmeliyetçilik kaygı nedenidir. Kaygı nedeniyle artan duygusal stres, mantığımızı baskılar ve verimin düşmesine neden olur. Yetersizlik hissi sonucunda oluşan mükemmeliyetçilik başarısızlığı getirir.
Yetersizlik hissi yaşamak istemiyorsan kendine olan bakış açını değiştireceksin. Bilinçaltı düzeyinde kendini küçük görmen bunun farkına varman çok çok önemlidir.
Değişim, gelişim ve olgunlaşmanın ilk şartı önce kendi duygularının geçmişle olan ilgisini kavrayacaksın. Duygusal kalıplarının yani hangi olaylar karşısında hangi dozda tepki verdiğinin farkına varacaksın.
Seni seninle tanıştıracak ve rehberlik edecek duygularını anlayacaksın.
Bazıları yetenekli oldukları konularda olağan üstü çalışma içine girebilir; büyük başarılar elde edebilir. Herkes kendi ilgisinin ve yeteneğinin olduğu alanlarda kendi limitini yakalayabilir.
Her türlü yetersizlik hissini ortadan kaldırmak istiyorsan yeterli olduğun alanlara olan ilgilerini keşfet kendini iyi hissettiğin alanlarda çok daha iyi şeyler yap.
Her zaman için her şeyi çok iyi yapacağın anlamına da gelmez. Ancak bazı şeyleri çok daha iyi yapabilmek için kendimizi keşfedebilmek ve daha da önemlisi kendine saygı duymalısın çünkü herkesin kendine ait bir özel alanı var. Bizimde özsaygımızı tetikleyecek olan biraz da budur.
Yetersizlik Algısı Nedeni Nedir?
Yetiştiği aile, çocuğun evrenidir. Çocuk açısından anne baba ne diyorsa doğru diyordur; ne yapıyorsa doğru yapıyordur. Ve çocuk “bana beceriksizsin diyorlarsa aptalsın diyorlarsa, bazen de şiddet uyguluyorlarsa bunu hak etmişimdir ve büyüklerim her zaman benim iyiliğimi isterler.” Bu şekilde yetişen çocukların algısı sonradan geliştirici ortamlarda bulunmuş olmaları, kendi iç dünyalarının farkına varmalarını sağlarken gelişim değişim olabilir.
Eğer öyle bir farkındalık süreci yaşamamışlarsa yetişkinlik dönemi yetersizlik duygusu onların tüm davranışlarını yönlendirmeye devam eder.
*Duygu, his ve sezgi nedir?
Duygu, durumlar karşısındaki tepkilerimiz olan korku öfke kaygı üzüntü sevinç tiksintiyi ifade eder.
His, duygularımızın bedene yansımasıdır. Gevşemek, hafiflemek, rahatlamak, daralmak, gerginlik, ter boşalması, elin ayağın titremesi, göğsün daralması gibi
Sezgi, tanımlayamadığımız, nereden geldiğini bilmediğimiz hisler olarak ifade ederiz. Sezgilerimiz ne dış dünya için tanımladığımız kimliğimizle ne de durumlarla etkileşimimiz ile ilgili değildir. Sezgiler genetiğimizle ilgilidir özümüzle ilgilidir. Yargılayan eleştiren seslerin kısılması ile iç sesimizin duyulması kolaylaşır. Her seferinde “bu ses egom ile mi yoksa özüm ile mi ilgilidir?” diye sormak sezgilerimizi fark etmemizi kolaylaştırır.