"Çocukların, yetenekleri sevgi ile beslenince; sağlıklı birey olurlar…’’
Doğada hiçbir nesne bir sebep olmadan kendi statik durumundan hareketli duruma geçemez. O halde insan organizmasının da hareket edebilmesi, davranışta bulunması için, doğa yasası gereği, bir takım sebepler olmalıdır.
Bu sebepler; içsel dürtüler yanı sıra  aile ve eğitimcilerle ilgilidir. Bireyin motive olabilmesi için ilgi ve ihtiyaç duyduğu alanlara yönelmesi gerekir. Güdüleme, öğrenmeyi hızlandıran temel etkendir. Organizmanın öğrenmeye yönelik bir davranışta bulunması için onu motive eden bir etkenin olması gerekir.
Aslında her çocuk Tanrı’nın bir ödülüdür.
Bu ödül çocuk varlığı, benliği, sevgisi kadar gizli saklı olan yeteneğini ile özel bir  armağandır. Bunu kimi anne baba fark eder kimisini de eğitimcileri fark eder. Farklılığı şansa bırakmadan çocuklara tanınan bazı aktivitelerde, hiç umulmayan olağanüstü yeteneklerin varlığı ortaya çıkmış olur.
Bu yeteneklerin niteliği aileye  egosal bir onur verirken asıl çocuğun kişilik oluşumunda, özgüven ve sosyal gelişimine büyük yol açar. Bu yol nehirler boyu, okyanuslar boyu genişlik ve uzunlukta olabilir…
Çocuklara, imkan ve fırsatlar tanınmalı. Motivasyon yapılmalı. Bu motivasyonlar; ’’içsel ve dışsal olabilmektedir.’’ İçsel  motive, kendiliğinden yetenekle, çocuğun kendisini  dışa vurduğu bir gelişiminde fark edilir. Dışsal motivasyonda ise, eğitimci yada  aile çocuğundaki gelişimi görüp, koşullar yaratıp çocuğu yeteneği ile buluşturmayı sağlar…!
20 kasım 2013  Dünya Çocuk hakları Günü, Başkent’in, bir çok çocuğuyla  tanıştım.
 O gün sosyo ekonomik durumu hiç olmayan  yada var olan çok çocukların yanındaydım. İçimde bitip tükenmeyecek; ’’Çocuk Sevgisiyle’’..
Sanki, her yeni tanıştığım çocukla hakları hakkında konuşmak istiyor, onların gününü kutlamak istiyordum. Bunun için  dünya çocukları kadar kendi ülkemin çocukları da benim dünyamdı.!
Sokak çocuklarına sarılmak, onları sevgimle kucaklamak onların yeteneklerini keşfedemeyeceğim kadar, kısa ve az zamanım olsa da; bir çok üstün yeteneğe sahip olduklarını biliyor ve zaman buldukça onların yanında olmaktan müthiş keyif alıyorum.
Yeteneklerinin var oluşunu gördüğüm başka çocuklar da vardı. Bu çocuklar, arasından gözüme çarpan masmavi deniz misali ‘’Barış Gözlü’’ Bartu Çubuk’la tesadüfen karşılaşmıştım…
Bartu’yu tanımak dünya çocuklarıyla tanışmak kadar güzeldi.Bartu ‘ya içimden  şöyle bir soru sormak geldi:
-Merhaba, bana kendini tanıtır mısın?
-Ben! Benim…!
Diye cevabı ile zaten kendindeki yeteneklerinin mutluluğunda, başarısı ile benliğini kabul ettiğini bana yansıtmıştı…Sonra devam etti konuşmasına; 11 yaşında olduğunu, Ankara Ted kolejinde okuduğunu, müzikle ilgilendiğini,minik parmağı ile el, göz ve beyin arası koordinasyonu sağlayan piyanoyu kullandığını, Voleybol oynadığını, kitap okuyup, zekasal materyallerle mucitlik yaparcasına oyunlar inşa etmeyi başardığını anlattı…
Bartu’nun bu yetenekleri içsel dürtüleriyle gelişmiş ve uygulamaya geçmiş güzelliklerdi. Bu yeteneklerinin varlığı ile mutlu olurken asıl beni etkileyen; 11 yaşındaki Bartu Çubuk’un, Vatan, Milli duygusunun varlığı, geçmişin Kurtuluş savaşındaki nice kıymetli Atalarımızın, Yurdumuz için emekleri, kan döktükleri, tüyleri ürperten  ‘’Çanakkale Şehitlerimizi’’ yüreğine ve beynine yerleştirmesiydi…!
Aziz Şehitlerimizin, Şehri Çanakkale’ye gitme isteği ve bu isteği ile; bulunduğu yaş evresindeki arkadaşlarına görsel olarak; Yüce Şehitlerimizin, Vatanımız ve Milletimiz için yaptıklarını, ders konularından öğrendikleri 18 Mart Çanakkale  Şehitlerimizi resimlemesi derin duygu ve anlamdı…
Bartu, çoğu yetişkinin son  günlerde unuttuğu Milli duyguyu fotoğraflamış ve bunun sergi sunumunu yapmış. Nice yetişkin Ülke halkına adeta model olmuştu…!
Sergisine ait resimleri ve fotoğrafları gördüğümde, hem fotoğrafçılık sanatı ile sanat yapmış olmasına  hem de ulusal değerlerimize sahip çıkmasına müthiş duygulandım, umutlandım, mutlu oldum.
Çocuklarımızın, kahraman şehitlerimizle bu canım, Ülke’mizi aydınlıklara götüreceğine ve yeteneklerinin nice yetişkinlerden gelişmiş olduklarına gururlanmamla; Bartu Çubuk’u, kalemime almayı, keşfedilmiş yada keşfedilmeyi ihmal etmiş tüm anne, babalara ve eğitimcilere hatırlatma olsun diye yazdım.
Deniz gözlü, Bartu Çubuk kadar ona huzurlu ortamı sağlayan, sevgileriyle ona güç veren  sevgi dolu, anne-babasını kutluyor, ders konusunu derinliği ile pekiştiren eğitimcilerini tebrik ediyorum..!
Sayısız minik kalplerde, belleklerde gizli, saklı kalmış yeteneklerin motive  edilmesi ve imkan sağlanmasını eğitimcilerden ve ailelerden umuyorum.
‘’Her Çocuk İşlenmemiş Bir Elmastır…