“Ne Hissediyorsun?” diye sorsalar…

Garip bir duygu 65 yaşın altında olmak ve dışarı çıkabilme özgürlüğüne sahip olmaya rağmen yine de mutlu olamamak!

Çünkü dünyanın, ülkenin ve insanların geleceği iyice belirsizleşmiş, virüsten etkilenme, geçinme ve gelecek korkusu kaygısının herkese bulaşması kaçınılmazdı.

“Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak!” sözü ile  bir kırılma sürecini yaşamakta olduğumuzun bilincinde olmak önemlidir çünkü her şeyin farklılaşacağı dünyaya uyum sağlamak durumunda kalacağız

Dışarı Çıkabiliyorum Ancak

Hüzün, kasvet bir tarafa “her taraf virüslü olabilir” düşüncesi ile hiçbir yere değememek, hiçbir banka oturamamak, gidip bir yerde bir kafede arkadaşlarınla sohbet edememek, “kapitalizmin mabedi”  diye adlandırdığım en görkemli, bol ışıklı ve kalabalık avm lerin sessizliğe bürünmesi, sadece market kısmının açık olması, çalışanların ve müşterilerin alışılmış dışında tedirgin halleri eldivenleri maskeleri, alışveriş arabalarına eldivensiz dokunamamak, sepete attığımız ürünün bir başkasının da dokunmuş olduğu düşüncesi ile eve gidince bekletmek, sterilizasyona tabi tutmak, dört kişi haricinde dışarıda oluşmuş banka kuyrukların da ikişer metre aralıklarla beklememiz, alabildiğine boşalmış seyrekleşmiş meydanlar, kediler köpekler daha da aç kalmışlar, kaçmıyorlar elini kaldırsan geliyorlar.

Yaşı 95’i geçmiş son bir yıldır ise zaten dışarı çıkamayan kayınvalidemin en büyük zevki pencereden dışarı bakmak, gelen geçenleri gözlemlemek, en çok da Şirin Hanım Çeşmesinin önüne ve ağaca konan kuşları izlemekti!

Terapi niteliğindeki kuş cıvıltıları onu rahatlatırken kim bilir hangi anıları canlanıyor belki gençliğine çocukluğuna gidiyordu.

“İnsanlar yok oldu kuşlarda konmaz oldu, bu insanlar neredeler, bunca yaşamımda böyle bir şey görmedim!

Kuşlar evet onlar neden yoklar? Konmuyorlar artık penceremin de kenarına..!” derken bakışları yere kayarken suratı düşüyor ve oyuncağı elinden alınmış çocuklar gibi mahzunlaşıyordu.

Kuş sesleri ile rahatlamak, gelip geçenleri gözlemlemek genç aktif bir kişi için çok da önemli olmayabilirdi ancak en basit, sıradan en önemsiz gibi görünenlerin aslında hiç de öyle olmadığını tekrar hatırlıyoruz.

Aslında benim hayatımda çok da değişen bir şey olmadı çünkü okumak üzere ayırdığım kitaplar, geçmiş yazılarımın, anılarımın ve notlarımın taranarak çıkaracağım yeni kitabımın hazırlıklarına devam ediyorum.

Bu arada yarım kalan görüşmelerim için çoğunlukla telefon ile  bazen de mesafeli durarak da olsa devam eden görüşmelerim devam etmektedir.  

Ancak görüşmelerimden anlıyorum ki bu eve kapanma dönemlerinde aile içi ilişkilerde sorunlar gözle görülür biçimde artmaktadır. 

Bunun en temel nedeni öncelikle bu kadar uzun süreli dönem evde kalmayan kişilerin içine düştüğü boşluk huzursuzluk ve belirsizliğin ürettiği kaygılar korkuların vb olumsuz duygular onların düşüncelerine, sözlerine ve davranışlarına yansıması kaçınılmazdı.

Her şey bir tarafa hiçbir olağan üstü durumlar olmadığında dahi boş ve işsiz kalanların çoğunlukla olumsuzluklar akla gelir. Bu hep böyledir; herhangi bir gün sonunda dahi unutamadığımız güzel anlarımızdan çok kötü his yaşatanlar değil midir?

Ancak ne kadar olağan üstü şartlara maruz kalsak da iletişim becerilerimizin yüksek olması hayatın anlamını doğru tanımlamamız kendimiz ve çevremizdekilerle olan ilişkilerimizde belirleyici rol oynar.

Alt Kişiliklerimizle Yüzleşiyoruz

“Her insanda, insanlığın bütün halleri vardır” diyen Montaigne’nin hatırlattığı yönlerimiz

Yani yücelterek vitrine koyduğumuz, ben şuyum buyum dürüstüm güçlüyüm bilgiliyim becerikliyim bilgeyim ahlaklıyım mükemmelim başarılıyım  cesurum vb derken öbür taraftan korkak başarısız yeteneksiz hatalı eksik ahlaksız yönlerimizi görebiliyor muyuz?

“Dürüsttüm” derken aslında sahtekar da olabildiğimiz anlarımızı

“Başarılıyım” derken başarısızda olabileceğimizi

“Yetenekliyim” derken yeteneksiz eksik hatalı beceriksiz yönlerimizi görmemiz kendimizi suçlamadan utanca boğulmadan her duygu düşünce ve davranışın arkasında yatan nedenleri görmeye çalışmamız önemlidir.

Yani tüm insanlar inanıyorum ki açtıkları herhangi bir  sözlükte okuduğu her sıfat için “evet bu yönde bende var.” diyeceklerdir.

İçe attığımız yönlerin bir tiyatroda ya da, cemyılmazvari tarzda sansürsüz sergilenmesi bizi çok güldürür çünkü kendimizi görürüz.

Hatalıyım başarılıyım başarısızım yetenekliyim yeteneksizim vb genelleyen düşünce hatalarımızın oluşturduğu sağlıksız ruhsal etkilenmeden kurtulabilmenin yolu dil kalıplarımızın önemini anlamamızdır.

İşin Doğrusu Nedir?

“Başarılıyım” yerine, “bu konuda kendime güveniyorum başarılı olabiliyorum çünkü çok çalıştım…”

“Başarısızım” yerine, “bu konuda başarı gösteremedim çünkü yeteri kadar çalışamadım…” 

Düşünce Hatalarımızın Farkına Varmak

Genelleyen, etiketleyen, felaketleştiren kişiselleştiren “…meli, …malı” diyen ve  “mutlaka başarmam lazım” diyen düşünce hatalarımızı sonunda korku kaygı endişe üzüntü öfke duygusu ruhsal sağlığımızı olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır. 

Virüs günlerinde her günün sonunda “bugün beni en çok sevindiren üzen korkutan kaygılandıran öfkelendiren olaylar nelerdi?” sorusu ve “aslında nasıl düşünseydim konuşsaydım davransaydım daha uygun olabilirdi?” nin cevabını aramamız bizi yetkinleştirecektir.